Ay: Aralık 2013

  • Masdar

     

    Masdar: Bir iş ve oluşu, zamana bağlı olmadan anlatan isim cinsinden kelimelerdir. Gitmek, konuşmak, okumak, gelmek gibi kelimeler masdar grubuna giren kelimelerdir. Masdar Türkçede fiillerin sonuna  “-mek, -mak” takısı getirilerek yapılır. Arapçada ise her fiilin ayrı bir masdar şekli vardır. Üç harfli fiillerin masdarları semâidir. Ancak sözlüğe bakarak veya bir bilenden duyarak öğrenilir. Mesela:

    نَزَلَ (İndi) fiilinin masdarı  نُزُولٌ  (İnmek) şeklindedir.

    سَبَحَ (Yüzdü) fiilinin masdarı  سِبَاحَةً  (Yüzmek) şeklindedir.

    كَتَبَ (Yazdı) fiilinin masdarı  كِتَابَةً  ve  كَتْبٌ (Yazmak) şeklindedir. Bazı fiillerin birden fazla masdarı olabilir.

    Sülasi fiillerin masdarları semâi iken, rubâi mücerred ve mezid babların masdarı belirli vezinlerde gelir. Masdarlar isim cinsinden oldukları için ismin bütün özelliklerini taşırlar. Örneğin harf-i tarif olan “el” takısı alabilir ya da tenvin alabilir.

    Şu noktaya da dikkat çekmek istiyoruz: Masdarlar hem malum fiilin masdarıdır, hem de meçhul fiilin masdarıdır. Meçhul fiillerin ayrı bir masdarı yoktur. Mesela:

    شَرِبَ (İçti) fiilinin masdarı  شُرْبٌ  (İçmek) şeklindedir. شَرِبَ fiilinin meçhulü olan  شُرِبَ (içildi) fiilinin masdarı yine شُرْبٌ  (içilmek) şeklindedir. Malum ve meçhul fiillerin masdarları aynı şekilde gelir.

    أَكْرَمَ (İkram etti) fiilinin masdarı  إِكْرَامٌ   (İkram etmek) şeklindedir. أَكْرَمَ  fiilinin meçhulü olan  أُكْرِمَ (İkram edildi) fiilinin masdarı yine  إِكْرَامٌ  (ikram edilmek) şeklindedir.

    Masdarlar müennes kabul edilirler. Bu yüzden cemileri “cem’i müennes-i salim” kalıbında gelir. Mesela:

    جَلَسَ (Oturdu) fiilinin masdarı  جُلُوسٌ  (Oturmak) şeklindedir. جُلُوسٌ  masdarının cem’i ise جُلُوسَاتٌ şeklindedir. Gördüğünüz gibi, masdarın cem’i, “cem’i müennes-i salim” kalıbında gelmiştir. Masdarların en çok müfredleri kullanılır.

    Şimdi de masdarların alt gruplarını öğrenelim. Üç türlü masdar vardır:

    1- Masdar-ı binâ-i merre: Bir olayın bir kere yapıldığını gösteren masdardır. Sülasi fiilden ( فَعْلَةٌ ) vezninde gelir. Sülasi fiilin dışındaki bablarda ise masdarın sonuna yuvarlak “te” ( ة ) getirilerek masdar-ı binâ-i merre elde edilir. Bu masdar çeşidi, genellikle mef’ulü mutlak olarak kullanılır. Mesela:

    “Oturdu” manasındaki  جَلَسَ fiilinin masdar-ı binâ-i merresi  جَلْسَةٌ şeklindedir ve “bir kere oturmak” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, masdar-ı binâ-i merre ( فَعْلَةٌ ) vezninde gelmiştir.

    “Temizledi” manasındaki  نَظَّفَ  fiilinin masdar-ı binâ-i merresi  تَنْظِيفَةٌ şeklindedir.  “Bir kere temizlemek” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, masdar-ı binâ-i merre için fiilin masdarının sonuna yuvarlak “te” eklenmiştir.

    2- Masdar-ı binâ-i nev’i: Durum bildiren masdarlara denir. Sülasi fiilden ( فِعْلَةٌ ) vezninde gelir. Diğer bablarda ise masdarın sonuna yuvarlak “te” ( ة ) getirilir. Mesela:

    جَلَسَ fiilinin masdar-ı binâ-i nev’i  جِلْسَةٌ  şeklindedir ve “oturma şekli” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, masdar-ı binâ-i nev’i ( فِعْلَةٌ ) vezninde gelmiştir.

    شَرِبَ  fiilinin masdar-ı binâ-i nev’i  شِرْبَةٌ şeklindedir ve “içme şekli” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, masdar-ı binâ-i nev’i ( فِعْلَةٌ ) vezninde gelmiştir.

    أَكْرَمَ  fiilinin masdar-ı binâ-i nev’iإِكْرَامَةٌ  şeklindedir ve  “ikram etme şekli” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, masdar-ı binâ-i nev’i için, fiilin masdarının sonuna yuvarlak “te” eklenmiştir.

    3- Masdar-ı câli: “Yapma masdarı” anlamına gelir. Bazı isimlerin sonuna şeddeli bir “ye” (  ىّ ) ve yuvarlak “te” ( ة ) ilavesiyle yapılır. Sıfat anlamı veren masdardır. Mesela:

    إِنْسَانٌ kelimesinin masdar-ı câlisi  إِنْسَانِيَّةٌ  şeklindedir ve “insanlık” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, masdar-ı câli, ismin sonuna şeddeli bir “ye” ve yuvarlak “te” ( ة ) ilavesiyle yapılmıştır.

    حُرٌّ kelimesinin masdar-ı câlisi حُرِّيَّةٌ  şeklindedir ve “özgürlük” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, masdar-ı câli, ismin sonuna şeddeli bir “ye” ve yuvarlak “te” ( ة ) ilavesiyle yapılmıştır.

  • Münada

    Bir kimseye seslenip onun dikkatini çekmek istediğimizde bazı edatlar kullanırız. Bu edatlara “nida edatları” denir.يَا ، أَيَا ، هَيَا ، أَ ، آ، أَىْ ، آىْ    gibi. Bunların içinde en çok kullanılanı ( يَا ) dır.

    Nida edatından sonra gelen isme “münada” denir. Nida “seslenme” , münada “seslenilen” anlamına gelir. Münada irab açısından ya ref durumunda ya da nasb durumunda gelir. Ancak asıl konumu nasb olmasını gerektirir. Ref durumunda olsa bile mahallen mensub olur.

    Nida edatından sonra tek kelimelik özel isim gelirse ref alameti üzere mebni olur. Tenvini varsa kaldırılır.

    Ali!   عَلِىٌّ  /  يَا عَلِىُّ

    Kerim!   كَرِيمٌ  /  يَا كَرِيمُ

    Münada cins isim olursa şu durumlar söz konusu olur.

    1- Karşımızda olan bir nekra isim ise ref alametleri üzere mebni olur. Tenvini kaldırılır.  يَا رَجُلُ “Ey Adam!” gibi. Bu adam tanımadığımız ve ismini de bilmediğimiz bir adamdır.

    2- Nekra olmakla birlikte topluluktan kastedilmeyen herhangi birine sesleniliyorsa nasb alametleri üzere mebni olur. Tenvini kaldırılmaz.  يَا رَجُلاً “Ey Adam!” gibi. Bu, herhangi bir adam, topluluk içinde rastgele seslendiğimiz bir adam demektir. Tamamen nekradır. Buna nekra-i gayri maksude denilir.

    3- Münada izafet şeklinde gelirse mansub olur.  رَسُولُ اللَّهِ  “Allah’ın Resulü” tamlamasını nida edatıyla ifade etsek,  يَا رَسُولَ اللَّهِ  şeklinde olur.

    4- Münada (ال ) takısı almışsa nida edatıyla münada arasına müzekkerde ( أَيُّهَا ), müenneste (أَيَّتُهَا ) girer. Münada ref alametleri üzere mebni olur.

  • Temyiz Arapçada

    Bir cümlede veya bir isim cinsi kelimede kapalılık veya anlaşılmama gibi bir durum olduğunda o isim veya cümleye açıklık getiren, kapalılığı gideren isim cinsi kelimelere “temyiz” denir. Kapalılığı giderilen cümle veya isime” mümeyyez” denir. Türkçeye “Ali Ahmet’ten yaşça büyüktür.” “Türkiye nüfus bakımından arttı.” “Bir kg. elma satın aldım.” “Ankara’da üç gün kaldım.” şeklinde çevrilen ifadelerdir.

    Temyizin geliş şekli mümeyyeze göre değişir. Bunun için mümeyyezin iyi bilinmesi gerekir. İki çeşit mümeyyez vardır.

    1- Melhuz mümeyyez: Cümlede bulunan ancak açıkça görülmeyen mümeyyez çeşididir. Temyiz, cümledeki kapalılığı açığa çıkarır. Mesela:  طَابَ التُّفَّاحُ  “Elma iyi oldu” dediğimizde elmanın tadı mı, yoksa rengi mi, yoksa büyüklüğü mü kastediliyor? Bu tam olarak anlaşılmaz. Ama sonuna “tat bakımından” ifadesini ekleyerek  طَابَ التُّفَّاحُ طَعْمًا  “Elma tat bakımından iyi oldu.” Dersek anlam tam olarak anlaşılır. Bu durumda  طَعْمًا  kelimesi temyiz olur. Melhuz mümeyyezin temyizi müfred, nekra ve mensub olarak gelir.

    2- Melfuz Mümeyyez: Cümlede bulunan ve kendisinde bir kapalılık görülen, açıklanmaya ihtiyaç duyulan mümeyyezdir. Bu da dört çeşittir:

    1- Vezin (ağırlık) bildiren mümeyyez.

    2- Keyl (hacim) bildiren mümeyyez

    3- Misaha (alan) bildiren mümeyyez

    4- Adet (sayı) bildiren mümeyyez.

    Vezin, keyl ve misaha bildiren mümeyyezin temyizi üç şekilde gelebilir:

    A- Müfred, nekra ve mensub

    B- Harf-i cerle birlikte

    C- Muzafun ileyh olarak

    Ayrıca soru edatından sonra gelen isim temyiz olduğu için müfred, nekra ve mensub gelir.

  • Hal (Durum zarfı)

     

    Fiil cümlesinde failin, mefulün veya hem failin hem de mefulün durumunu bildiren cümle öğesine “hal” denir. “Nasıl” sorusuna cevap verir. Türkçeye “ Zeynep koşarak eve geldi.”  “Ali gülerek otobüsten indi. “Bebek ağlaya ağlaya uyudu.” “Kardeşimi kitap okurken gördüm.” şeklinde çevrilir.

    Halin durumunu açıkladığı kelimeye “sahibul hal” denir. Hal, sahibul hale cinsiyet ve sayı bakımından uyar. Hal genellikle nekra ve mensub, sahibul hal ise marife olur. Bazen halden önce bir vav bulunur. Bu vava “vavül haliye” denir.

    Hal üç şekilde gelebilir:                                                                                                                                                                    

    1- Müfred bir kelime olarak gelebilir. Bu kelime genellikle ismi fail, ismi meful gibi müştak (türemiş) bir isim olur. Mesela:  جَاءَ عَلِىٌّ ضَاحِكًا  “Ali gülerek geldi.” cümlesinde ضَاحِكًا  haldir ve ism-i meful olarak gelmiştir.

    2- Cümle olarak gelebilir. Cümle halinde gelişi isim cümlesi de olabilir fiil cümlesi de olabilir. İsim cümlesi olursa başında genellikle bir vav bulunur. Mesela: رَأَيْتُ زَيْنَبَ وَ هِىَ تَبْكِى “Zeyneb’i ağlarken gördüm.” cümlesinde هِىَ تَبْكِى   cümlesi haldir ve isim cümlesi olarak geldiğinden başında bir vav bulunmaktadır.

    Fiil cümlesi olarak geldiğinde fiil ya mazi ya da muzari olur. Mazi olursa fiilin başında genellikle (  وَقَدْ ) bulunur. Mesela: حَضَرَ أَبِى مِنَ الْعَمَلِ وَ قَدْ أَعَدَّتْ أُمِّى الطَّعَامَ  “Annem yemeği hazırlamışken babam geldi.” cümlesinde mazi fiilin başına   وَقَدْgelmiştir. Eğer fiil muzari olursa (  وَقَدْ ) bulunmayabilir.

    3- Şibhi cümle olarak gelebilir. Mesela:  رَأَيْتُ الطَّائِرَ فَوْقَ الشَّجَرَةِ   “Kuşu ağacın üstündeyken gördüm.”  cümlesinde   فَوْقَ kelimesi haldir. Hal şibhi cümle olduğunda halden önce “vâvul hal” bulunmaz.

  • Bedel

     

    “Kardeşim Ahmet”, “Doktor Mustafa” , “Sultan Mehmet” gibi ifadelerde ikinci sırada gelen özel isimler bir önceki cins ismi açıklar. Bu şekilde kendinden önceki ismi daha açık hale getirmek, anlamını pekiştirmek için gelen isimlere “bedel” denir.

    Kelimenin anlamından da anlaşılacağı gibi bedel, bir önceki ismin yerini tutabilir. Çünkü ikisi de aynı şeydir. Bedelden önce gelen isme “mübdelün minh” denir. Bedel irab yönünden mübdelün minhe uyar. Bedel, fail veya mübteda gibi cümlenin asli öğelerinden değildir. Mübdelün minh ise cümlenin asli öğesi olur.

    Örnekler:

    رَأَيْتُ الْمُعَلِّمَ أَحْمَدُ  “Ahmet hocayı gördüm.” cümlesinde  الْمُعَلِّمَ  mübdelün minhi, أَحْمَدُ  ise bedeldir.

    حَضَرَ الطَّبِيبُ سَلِيمٌ إِلَى الْمُسْتَشْفَى “Doktor selim hastaneye geldi.” cümlesinde  الطَّبِيبُ  mübdelün minhi, سَلِيمٌ  ise bedeldir.

    Bedel konusu dört başlıkta incelenir:

    1- Bedelül mutabık: Bedelin tam olarak mübdelün minhin yerine geçebildiği, birebir mübdelün minh ile örtüşen bedeldir. Mesela: جَاءَ صَدِيقِ سَعِيدٌ  “Arkadaşım Said geldi.” cümlesinde  صَدِيقِ fail ve mübdelün minh, سَعِيدٌ ise bedeldir. Bedel, mübdelün minhin yerine geçerek  جَاءَ سَعِيدٌ  “Said geldi.” şeklinde söylenebildiğinden buna bedelül mutabık denilir.

    2- Bedelül ba’d minel kül: Bedelin, mübdelün minhin bir kısmı olduğu bedeldir. Bu Arapçaya has bir kullanıştır. Mesela: اِجْتَهَدَ الطُّلاَّبُ نِصْفُهُمْ اَلدَّرْسَ   “Öğrencilerin yarısı ders çalıştı.” cümlesinde  الطُّلاَّبُ mübdelün minh,  نِصْفُهُمْ ise bedeldir. Bu cümleyi biz bedel kullanmadan şu şekilde de söyleyebilirdik: اِجْتَهَدَ نِصْفُ الطُّلاَّبِ الدَّرْسَ Ancak birinci söyleyiş şekli, yani bedel kullanarak yapılan şekil daha kuvvetli bir anlam ifade eder. Bedelül ba’d minel külün bedelinde, mübdelün minhin yerini tutan bir zamir bulunmalıdır.

    3- Bedelül iştimal: Bedel, mübdelün minhin kapsamına girer. Mübdelün minhin özelliklerinden biri olur ve mübdelün minhe dönen bir muttasıl zamire muzaf olur.

    4- Bedelül mübayin (bedelül galat): Diğer üç bedel çeşidinden farklıdır. Bedel, mübdelün minhin dışında bir şeydir. Yanılmak, unutmak veya daha sonra hatırlamakla bedel yapılır. Mesela:  أُرِيدُ بُرْتُقَالاً تُفَّاحًا “Portakal (yok yok) elma istiyorum.” cümlesinde  تُفَّاحًا  bedeldir. Ya yanlışlıkla elma isteyeceğimize portakal istemişizdir. Ya sonradan elma istediğimizi hatırlamışızdır. Ya da portakal istemekten vazgeçip elma istemişizdir. Bedelül mübayin daha çok konuşma dilinde kullanılır. Ses tonuyla anlaşılır.

    İnsanların rütbe, görev, derece, mevki, memuriyet ve sosyal durumlarına göre isimlerine eklenen, isimleri ile birlikte söylenen saygı veya tanıtma sözcüklerine “unvan sıfatı” denir. Unvan sıfatları isimlerden önce gelebildikleri gibi isimden sonra veya hem isimden önce hem isimden sonra gelebilirler.

  • Te’kid

     

     

    Kendinden önce gelen bir isim cinsi kelime üzerinde vurgu yapmak ve anlamını daha da kuvvetlendirmek için kullanılan ifadelere te’kid denir. Te’kid, te’kid edilen şeye irab bakımından uyar.

    Te’kid iki çeşittir:

    1- Lafzi Te’kid: Kelime tekrarıyla olur. Harf, isim veya fiil tekrarlanarak anlamı kuvvetlendirilmiş olur. Mesela: اَلدَّرْسُ سَهْلٌ سَهْلٌ  “Ders kolaydır kolay.”cümlesinde 1. سَهْلٌ  haber, 2. haber te’kiddir.

    2- Manevi (Anlamla ilgili) Te’kid: Bu te’kid çeşidi belli başlı isimlerle yapılır. Bunların en çok kullanılanları şunlardır:  كُلٌّ ، نَفْسٌ ، عَيْنٌ ، جَمِيعٌ ، كِلاَ ، كِلْتَا

    Bu isimlerin te’kid ifade etmesi için sonlarına te’kidi yapılan ismin yerini tutan bir muttasıl zamir birleşir. Manevi te’kid kelimeleri, fiilleri ve harfleri te’kid etmez, sadece isimleri te’kid eder.

    Örnekler:

    جَاءَ الطُّلاَّبُ كُلُّهُمْ  Öğrencilerin hepsi geldi.

    قَرَأْتُ الْكِتَابَ كُلَّهُ Kitabın hepsini okudum.

    جَاءَ الْمُعَلِّمَانِ كِلاَهُمَا Her iki öğretmen geldi.

    ذَهَبَتِ الْمُمَرِّضَتَانِ كِلْتَا  هُمَا إِلَى الْمُسْتَشْفَى Her iki hemşire de hastaneye gitti.

    سَلَّمْنَا عَلَى الْأَصْدِقَاءِ جَمِيعِهِمْ Arkadaşların hepsine selam verdik.

    أَكْرَمَ عَلِىٌّ صَدِيقَةُ نَفْسَهُ الشَّاىَ  Ali bizzat arkadaşına çay ikram etti.

    أَكْرَمَتْ زَيْنَبُ عَائِشَةَ عَيْنَهَا الشَّاىَ  Zeynep bizzat Aişe’ye çay ikram etti.

     

  • Bedel

     

    “Kardeşim Ahmet”, “Doktor Mustafa” , “Sultan Mehmet” gibi ifadelerde ikinci sırada gelen özel isimler bir önceki cins ismi açıklar. Bu şekilde kendinden önceki ismi daha açık hale getirmek, anlamını pekiştirmek için gelen isimlere “bedel” denir.

    Kelimenin anlamından da anlaşılacağı gibi bedel, bir önceki ismin yerini tutabilir. Çünkü ikisi de aynı şeydir. Bedelden önce gelen isme “mübdelün minh” denir. Bedel irab yönünden mübdelün minhe uyar. Bedel, fail veya mübteda gibi cümlenin asli öğelerinden değildir. Mübdelün minh ise cümlenin asli öğesi olur.

    Örnekler:

    رَأَيْتُ الْمُعَلِّمَ أَحْمَدُ  “Ahmet hocayı gördüm.” cümlesinde  الْمُعَلِّمَ  mübdelün minhi, أَحْمَدُ  ise bedeldir.

    حَضَرَ الطَّبِيبُ سَلِيمٌ إِلَى الْمُسْتَشْفَى “Doktor selim hastaneye geldi.” cümlesinde  الطَّبِيبُ  mübdelün minhi, سَلِيمٌ  ise bedeldir.

    Bedel konusu dört başlıkta incelenir:

    1- Bedelül mutabık: Bedelin tam olarak mübdelün minhin yerine geçebildiği, birebir mübdelün minh ile örtüşen bedeldir. Mesela: جَاءَ صَدِيقِ سَعِيدٌ  “Arkadaşım Said geldi.” cümlesinde  صَدِيقِ fail ve mübdelün minh, سَعِيدٌ ise bedeldir. Bedel, mübdelün minhin yerine geçerek  جَاءَ سَعِيدٌ  “Said geldi.” şeklinde söylenebildiğinden buna bedelül mutabık denilir.

    2- Bedelül ba’d minel kül: Bedelin, mübdelün minhin bir kısmı olduğu bedeldir. Bu Arapçaya has bir kullanıştır. Mesela: اِجْتَهَدَ الطُّلاَّبُ نِصْفُهُمْ اَلدَّرْسَ   “Öğrencilerin yarısı ders çalıştı.” cümlesinde  الطُّلاَّبُ mübdelün minh,  نِصْفُهُمْ ise bedeldir. Bu cümleyi biz bedel kullanmadan şu şekilde de söyleyebilirdik: اِجْتَهَدَ نِصْفُ الطُّلاَّبِ الدَّرْسَ Ancak birinci söyleyiş şekli, yani bedel kullanarak yapılan şekil daha kuvvetli bir anlam ifade eder. Bedelül ba’d minel külün bedelinde, mübdelün minhin yerini tutan bir zamir bulunmalıdır.

    3- Bedelül iştimal: Bedel, mübdelün minhin kapsamına girer. Mübdelün minhin özelliklerinden biri olur ve mübdelün minhe dönen bir muttasıl zamire muzaf olur.

    4- Bedelül mübayin (bedelül galat): Diğer üç bedel çeşidinden farklıdır. Bedel, mübdelün minhin dışında bir şeydir. Yanılmak, unutmak veya daha sonra hatırlamakla bedel yapılır. Mesela:  أُرِيدُ بُرْتُقَالاً تُفَّاحًا “Portakal (yok yok) elma istiyorum.” cümlesinde  تُفَّاحًا  bedeldir. Ya yanlışlıkla elma isteyeceğimize portakal istemişizdir. Ya sonradan elma istediğimizi hatırlamışızdır. Ya da portakal istemekten vazgeçip elma istemişizdir. Bedelül mübayin daha çok konuşma dilinde kullanılır. Ses tonuyla anlaşılır.

    İnsanların rütbe, görev, derece, mevki, memuriyet ve sosyal durumlarına göre isimlerine eklenen, isimleri ile birlikte söylenen saygı veya tanıtma sözcüklerine “unvan sıfatı” denir. Unvan sıfatları isimlerden önce gelebildikleri gibi isimden sonra veya hem isimden önce hem isimden sonra gelebilirler.

     

  • Te’kid

     

    Kendinden önce gelen bir isim cinsi kelime üzerinde vurgu yapmak ve anlamını daha da kuvvetlendirmek için kullanılan ifadelere te’kid denir. Te’kid, te’kid edilen şeye irab bakımından uyar.

    Te’kid iki çeşittir:

    1- Lafzi Te’kid: Kelime tekrarıyla olur. Harf, isim veya fiil tekrarlanarak anlamı kuvvetlendirilmiş olur. Mesela: اَلدَّرْسُ سَهْلٌ سَهْلٌ  “Ders kolaydır kolay.”cümlesinde 1. سَهْلٌ  haber, 2. haber te’kiddir.

    2- Manevi (Anlamla ilgili) Te’kid: Bu te’kid çeşidi belli başlı isimlerle yapılır. Bunların en çok kullanılanları şunlardır:  كُلٌّ ، نَفْسٌ ، عَيْنٌ ، جَمِيعٌ ، كِلاَ ، كِلْتَا

    Bu isimlerin te’kid ifade etmesi için sonlarına te’kidi yapılan ismin yerini tutan bir muttasıl zamir birleşir. Manevi te’kid kelimeleri, fiilleri ve harfleri te’kid etmez, sadece isimleri te’kid eder.

    Örnekler:

    جَاءَ الطُّلاَّبُ كُلُّهُمْ  Öğrencilerin hepsi geldi.

    قَرَأْتُ الْكِتَابَ كُلَّهُ Kitabın hepsini okudum.

    جَاءَ الْمُعَلِّمَانِ كِلاَهُمَا Her iki öğretmen geldi.

    ذَهَبَتِ الْمُمَرِّضَتَانِ كِلْتَا  هُمَا إِلَى الْمُسْتَشْفَى Her iki hemşire de hastaneye gitti.

    سَلَّمْنَا عَلَى الْأَصْدِقَاءِ جَمِيعِهِمْ Arkadaşların hepsine selam verdik.

    أَكْرَمَ عَلِىٌّ صَدِيقَةُ نَفْسَهُ الشَّاىَ  Ali bizzat arkadaşına çay ikram etti.

    أَكْرَمَتْ زَيْنَبُ عَائِشَةَ عَيْنَهَا الشَّاىَ  Zeynep bizzat Aişe’ye çay ikram etti.

  • Gayri munsarif isimler

    Arapçada bazı isimler sonlarına tenvin ve esre kabul ederken bazı isimler harf-i tarif almadıkları halde tenvin ve esreyi kabul etmez. Tenvin ve esre alan isimlere “munsarif” ; tenvin ve esre kabul etmeyen isimlere de “gayri munsarif” denilir. Ancak gayri munsarif olan isimler harf-i tarif aldıklarında veya başka bir isme muzaf olduklarında esre alabilirler.

    Gayr-i munsarif isimleri 3 gurupta inceleyeceğiz: 1- Özel isimler 2-İsimler 3-Sıfatlar.

    1- Özel isimler: Özel isimlerin hepsi gayri munsarif değildir. Gayri munsarif olanlar şunlardır:
    1- “ هِنْدٌ  ” hariç bayan isimleri gayri munsariftir.

    2- Sonunda müenneslik te’ si  (ة) bulunan erkek isimleri gayri munsariftir. Mesela: Hamza manasındaki  حَمْزَةُ ; Ubeyde manasındaki  عُبَيْدَةُ ; Talha manasındaki طَلْحَةُ  gibi isimler gayri munsariftir.

    3- Sonunda elif ve fethalı nun “انُ  ” bulunan özel isimleri gayri munsariftir. Mesela: Adnan manasındaki عَدْنَانُ ; Süleyman manasındaki سُلَيْمَانُ ; Ramazan manasındaki رَمَضَانُ gibi isimler, gayri munsarif isimlerdir.

    4- Özel yer isimleri gayri munsariftir. Mesela:  لُبْنَانُ ، مِصْرُ ، مَكَّةُ  gibi isimler gayri munsarif isimlerdir.

    5- Arapça kökenli olmayan özel isimleri gayri munsariftir. Mesela: إِبْرَاهِيمُ ، إِسْمَاعِيلُ ، يُوسُفُ   gibi isimler gayri munsarif isimlerdir.

    6- “fualu” “ فُعَلُ ” vezninde gelen özel isimleri gayri munsariftir. Mesela:  زُحَلُ ، زُفَرُ ، عُمَرُ gibi isimler gayri munsarif isimlerdir.

    7- İki kelimeden oluşan özel isimlerdir. Mesela: بَعْلَبَكُّ ، حَضْرَمَوْتُ  ،  بُورْسَعِيدُ   gibi isimler gayri munsarif isimlerdir.

    2- İsimler: İsimlerde gayri munsarif olanlar şunlardır:

    1- Sonunda zaid elif-i memdude olan, yani sonunda kelimenin kök harflerinden olmayan elif-i memdude olan isimler gayri munsarif isimlerdir. Mesela: صَحْرَاءُ ، رُؤَسَاءُ ، أَوْلِيَاءُ   gibi isimler gayri munsarif isimlerdir.

    2- “Müntehel cümul” sigasında olan isimler gayri munsarif isimlerdir. Müntehel cümul: İsmin ikinci harfinden sonra bir elif ve daha sonra iki ya da üç harf gelen cemi isimler demektir. Mesela:  مَدَارِسُ ، نَوَافِذُ ، جَرَائِدُ gibi isimler gayri munsarif isimlerdir.

    3- Kelimenin sonunda, kök harflerinden sonra gelen elif-i maksurenin bulunduğu isimler gayri munsariftir. Mesela:   ذِكْرَى ، بُشْرَى ، كُبْرَى gibi isimler gayri munsariftir.

    3- Sıfatlar: Sıfatlarda gayri munsarif olanlar şunlardır:

    1- Müzekkeri أَفْعَلُ  , müennesi فُعْلىَ   vezninde olan ism-i tafdil sigası gayri munsariftir.

    2- Müzekkeri أَفْعَلُ  , müennesi فَعْلاَءُ   vezninde olan renkler gayri munsariftir.

    3-  Müzekkeri فَعْلاَنُ  , müennesi فَعْلَى   vezninde olan sıfat-ı müşebbeheler gayri munsariftirler.

    4- فُعَالُ  ve مَفْعَلُ  vezninde olan üleştirme sayıları gayri munsariftir.

  • İsm-i tasgir

    İsm-i tasgir: Acıma, şefkat, sevgi, küçük görme, sevimlilik katma gibi amaçlarla bir isimden elde edilmiş olan isimlerdir. Tasgir kelimesi, tef’il babından “küçülttü” manasındaki  صَغَّرَ  fiilinin masdarıdır. İsm-i tasgir, Türkçede kelime sonuna “-cık , -cik” takıları getirilerek yapılmış olan isim cinsinden kelimelerin karşılığıdır. Ayşecik, Ömercik, adamcık ve kedicik gibi.

    İsm-i tasgir, kelimenin harf sayısına göre şu şekillerde türetilir:

    1- Eğer isim üç harfli ise ism-i tasgir  فُعَيْلٌ  vezninde yapılır. Mesela:

    رَجُلٌ kelimesinin ism-i tasgiri  رُجَيْلٌ  şeklindedir ve “Adamcık” manasına gelir.

    عَبْدٌ kelimesinin ism-i tasgiri  عُبَيْدٌ  şeklindedir ve “Kulcuk” manasına gelir.

    دُبٌّ kelimesinin ism-i tasgiri  دُبَيْبٌ  şeklindedir ve “Ayıcık” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, bütün bu ism-i tasgirler  فُعَيْلٌ  vezninden yapılmıştır.

    2- Eğer isim dört harfli ise ism-i tasgir  فُعَيْعِلٌ  vezninde yapılır. Mesela:

    مَكْتَبٌ “Büro” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  مُكَيْتِبٌ  şeklindedir ve “Bürocuk” manasına gelir.

    مَنْزِلٌ “Ev” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  مُنَيْزِلٌ  şeklindedir ve “Evcik” manasına gelir.

    بُلْبُلٌ “Bülbül” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  بُلَيْبِلٌ  şeklindedir ve “Bülbülcük” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, bütün bu ism-i tasgirler ( فُعَيْعِلٌ ) vezninden yapılmıştır.

    3- Eğeri kelime 5 harfli ise ism-i tasgir  فُعَيْعِلٌ  veya  فُعَيْعِيلٌ  vezninde yapılır. Mesela:

    مِصْبَاحٌ “Lamba” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  مُصَيْبِحٌ  veya   مُصَيْبِيحٌ şeklindedir ve “Lambacık” manasına gelir.

    عُصْفُورٌ “Serçe” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  عُصَيْفِرٌ  veya   عُصَيْفِيرٌ şeklindedir ve “Serçecik” manasına gelir.

    مِفْتَاحٌ “Anahtar” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  مُفَيْتِحٌ  veya   مُفَيْتِيحٌ şeklindedir ve “Anahtarcık” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, bütün bu ism-i tasgirler ( فُعَيْعِلٌ ) veya ( فُعَيْعِيلٌ ) vezninde yapılmıştır.

    İsm-i tasgir yapılırken bazen kelimenin son harfi de atılabilir. Mesela:

    سَفَرْجَلٌ “Ayva” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  سُفَيْرِجٌ  veya   سُفَيْرِيجٌ şeklinde gelebilir ve “Küçücük ayva” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, ism-i tasgir yapılırken kelimenin son harfi olan “lam” atılmıştır.

    Şu kaideye de dikkat edin: Eğer kelimenin sonunda müenneslik alameti varsa müenneslik alameti ism-i tasgir yapıldıktan sonra konur. Mesela:

    قَلْعَةٌ  “Kale” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  قُلَيْعَةٌ  şeklindedir ve “Küçücük kale” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, müenneslik alameti ism-i tasgir yapıldıktan sonra konulmuştur.

    صَفْرَاءُ  “Sarı” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  صُفَيْرَاءُ  şeklindedir ve “Sarıcık” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, müenneslik alameti olan elif-i memdude ism-i tasgir yapıldıktan sonra konulmuştur.

    سَلْمَى  “Selma” manasındadır. Bu kelimenin ism-i tasgiri  سُلَيْمَى  şeklindedir ve “Selmacık” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, müenneslik alameti olan elif-i maksûre ism-i tasgir yapıldıktan sonra konulmuştur.

    Şu kaideye de dikkat edin: Semâi müennes bir kelime ismi tasgir yapıldığında sonuna ( ة ) gelir. Mesela:

    شَمْسٌ “Güneş” manasındadır ve semâi müennestir. Bu kelimenin ism-i tasgiri  شُمَيْسَةٌ  şeklindedir ve “Güneşçik” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, semâi müennes ismin sonuna ism-i tasgir yapıldıktan sonra  ( ة ) konulmuştur.

    عَيْنٌ “Göz” manasındadır ve semâi müennestir. Bu kelimenin ism-i tasgiri  عُيَيْنَةٌ  şeklindedir ve “Gözcük, küçük göz” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, semâi müennes ismin sonuna ism-i tasgir yapıldıktan sonra ( ة ) konulmuştur.

    بِئْرٌ  “Kuyu” manasındadır ve semâi müennestir. Bu kelimenin ism-i tasgiri  بُئَيْرَةٌ  şeklindedir ve “Kuyucuk” manasına gelir. Gördüğünüz gibi, semâi müennes ismin sonuna ism-i tasgir yapıldıktan sonra ( ة ) konulmuştur.