— Pek yaş olma sıkılırsın, pek de kuru olma kırılırsın. (Ne yavuz ol asıl ne yaş ol basıl).
2ـ كَيفَمَا كَان الإنْسَانُ في السَّبعِ فَهُوَ فِي السّبعين أيضًا. (يُقَال لِغيرِ المٌتَّقِي مِن النَّاس).
— İnsanlar yedisinde ne ise yetmişinde o’dur. (Takvalı olmayan kişiler için kullanılır).
3ـ مَنْ تدخّلَ فِيمَا لاَ يَعنيهِ لَقيَ مَا لاَ يَرضيهِ.
— Kim ilgilendirmediği işe karışırsa, razı olmadığı şeylerle karşılaşır.
4ـ مَن دَقَّ دُقَّ .
— Çalma kapımı, çalınır kapın.
5ـ وَغَيرُ تَقيٍّ يَأمرُ النَّاسَ بالتُّقى. (طَبِيْبٌ يُدَاوِي النَّاسَ وَهُوَ عَلِيْلٌ). / بِالتُّركِي ( لَو كَانَ لِلأَقْرَعِ عِلاَجٌ (مَرْهَمٌ) لَمسَحَ عَلَى رَأسِهِ وَعَالَجَهُ). (لاَ يَسْتَطِيعُ أنْ يَحِيكَ لِنَفْسِهِ حَصِيرًا، وَيَقُومُ بِحيَاكَةِ الَّسجَّادَ لِغَيرِهِ).
— Türkçesi: Takva sahibi olmayan başkasına takvayı emreder. Türkçesi (Doktor hastayı tedavi eder kendini iyileştirmeye gücü yetmez). / Türkçe karşılığı: (Kelin ilacı merhemi olsa kendi başına sürer anlamı). Türkçe karşılığı: (Kendine kilim dokuyamayan başkasına halı dokumaya kalkar).
6ـ قَولُ الحَقِّ لمْ يَدعْ لي صَدِيقًا.
— Doğru söylemek, bana arkadaş bırakmadı. Türkçe karşılığı: (Doğru söyleyeni dokuz köyden kovalar).
7ـ إنْ كُنتَ كَذوبًا فكُنْ ذَكورًا.
— Yalancı da olsan söylediğini hatırla.
8ـ مَنْ طلبَ أخًا بِلاَ عَيبٍ بَقِيَ بِلاَ أخٍ.
— Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
9ـ مّنْ اسْترعَى الذّئبَ فَقَد ظَلَمَ.
— Kurda güvenen haksızlık eder.
10ـ نَعِيبُ زَمَانَنَا وَالعَيْبُ فِينَا… وَمَا لِزَمَانِنَا عَيْبٌ سِوَانَا (لِلْإمَام الشَافِعِي).
— Zamanımızı ayıplıyoruz, hâlbuki ayıp bizde…. Ayıp yok zamanımızın bizden özge.
11ـ المَرءُ عَدوُّ مَا جَهِل. / النَّاسُ أعْدَاءُ مَا جَهِلوا.
— Kişiler bilmedikleri şeyin düşmanıdırlar. (İnsanlar bilmedikleri şeyin düşmanıdırlar).
12ـ كلُّ إناءٍ يَنضَحُ بِمَا فِيهِ. / يُقَابِلُهُ المَثَلُ التُّركِي: يُعَبِّرُ الدَّرويش بِمَا فِي ذِهْنهِ، وَيُعِيدَ الذِّكرَ نَفسَهُ.
— Küp içindekini sızdırır. Türkçe karşılığı: (Dervişin fikri ne ise, zikri odur).
13ـ المَرءُ عَلَى دِينِ خَليلهِ.
— Kişi arkadaşın dinindendir. Türkçe karşılığı: (Adam ahbabından bellidir).
14ـ إعْطِ القَوسَ بَارِيْهَا.
— Yayı okçuya ver. Türkçe karşılığı: (İşi ehline ver).
15ـ إِعْطِ الخُبزَ لِلخَبَّازِ، وَلَو حَرَقَ نِصفَهُ. / مَثَل عِرَاقي.
Ekmeyi fırıncıya ver, ekmeğin yarısını yaksa bile. (Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver).
16ـ إذا تَخاصَمَ اللِّصَان ظَهرَ المَسرُوق. فِي العَامِّيَّة (مَا شَافُوهُمُش وَهُمَا بِيسْرُقُوا، شَافُوهُم وَهُمَا بِيِتْخَانَقوا).
— İki hırsız dövüşünce çalıntı bulunur.
17ـ إذا اِفْتَقَرَ اليَهُوديُّ نظرَ في حِسَابهِ العَتِيق. فِي العَامِّيَّة (التّاجر لَمَّا يفَلِّس يُقَلِّبُ فِي دَفَاترِهِ القَدِيمَة).
— Yahudi fakirleşince eski hesaplarına bakar.
18ـ بَيضةُ اليَوم خَيرٌ من دَجاجة الغَدِ. (عُصْفُورٌ بِاليَدِ خَيْرٌمِنعَشرَةٍ عَلى الشَّجَرَةِ).
— Bugünün yumurtası yarının tavuğundan iyidir. (Eldeki bir kuş, daldaki on kuştan iyidir).
19ـ حِيلةُ مَنْ لا حِيلة لهُ الصّبرُ.
— Çaresiz olanın çaresi sabırdır.
20ـ إنْ كُنتَ رِيْحًا فَقَد لاَقَيْتَ إعْصَارًا.
— Eğer rüzgâr isen fırtına ile karşılaşırsın.
21ـ في التّأني السّلامة وفي العَجلة النّدامة / ـ مَنْ تأنّى أدْرَكَ ما تمنَّى.
— İtidalde selamet, acelede nedamet vardır. / – İhtiyatlı davranan umduğuna ulaşır).
22ـ لا تُؤخّرْ عَملَ اليَومِ لِغَدٍ. (لاتُؤَجّل عَملَ اليَومِ إلى غَدٍ).
— Bugünün işini yarına bırakma.
23ـ اِسأل الجَار قَبلَ الدّار.
— Evden önce komşuyu sor. (Ev alma komşu al).
24ـ مُو (ما) كلّ أصَابِعِكَ سَوى (سَواء). / مَثَل عِرَاقي.
— Beş parmağın beşi bir değildir.
25ـ النّقدُ (القِرشُ) الأبيضُ يَنفعُ في اليَومِ الأسْودِ.
— Ak akçe kara gün içindir.
26ـ إذا حَانَ القَضَاءُ ضَاقَ الفَضَاءُ.
— Kaza gelince feza daralır
27ـ حَبْلُ الكَذِبِ قَصِيرٌ.
— Yalancının ipi kısadır. Türkçe karşılığı: (Yalancının mumu yatsıya kadar yanar).
28ـ اِسْأَل عَنِ الرَّفِيق قَبلَ الطَّريق.
— Yoldan önce arkadaşı sor.
29ـ آفَةُ العِلمِ النِّسيَان.
— İlimin belası unutmaktır. (Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür)
30ـ الانتِظار أشَدُّ من النَّار.
— Beklemek ateşten beterdir.
31ـ الإنسَانُ عَبْدُ الإحْسَان.
— İnsan ihsanın esiridir.
32ـ إنَّ العَصَا مِنَ العُصْيَةِ. مَعْنَاُهُ: الأَمْرُ العَظِيمُ يَهِيجُهُ الأَمْرُ الصَّغِيرُ. (الحَرِيقُ الكَبِيرُ يَبْدَأُ مِنْ شَرَارَةٍ صَغِيرَةٍ). (كُلُّ الحَوَادِثِ مَبْدَأُهَا مِنَ النَّظَرِ *** وَمُعْظَمُ النَّارِ مِنْ مُسْتَصْغَرِ الشَّرَرِ).
— Sopa sopacıktan meydana gelir. Türkçe karşılığı: (Hiç bir şeyi küçümseme çünkü: ’’Her yangın bir kıvılcımla başlar!’’.
(Bir bakış ile olmuştur her olayın başlangıcı… Küçük birkıvılcımla tutuşur her büyükateş).
33ـ إنَّ مِنَ البَيانِ لَسِحرًا.
— Anlatımda büyüleyicilik vardır.
34ـ بَعضُ العَفوِ ضَعْفٌ.
— Bazı af zaaftır.
35ـ حُسْنُ الأخْلاق كُنوزُ الأَرزَاق.
— Güzel ahlak, rızkınhazineleridir.
36ـ الحَريْصُ مَحرُومٌ.
— Çok isteyen mahrum kalır.
37ـ رُبَّ قَولٍ أنْفَذُ مِن صَولٍ.
— Nice söz vardır ki, yiğitçe saldırıdan etkilidir.
38ـ خَيرُ الكَلامِ مَا قَلَّ ودَلَّ.
— Sözün hayırlısı kısa ve anlaşılır olanıdır.
39ـ ظَنُّ العَاقِل خَيرٌ مِن يَقينِ الجَاهِل.
— Akıllının zannı cahilin bilgisinden daha hayırlıdır.
40ـ الصَّبرُ مِفتاحُ الفَرَج. / مَنْ صَبَرَ ظَفَرَ. / مَنْ رَضِيَ بِالقَضَاءِ صَبَرَ عَلَى البَلآءِ.
— Sabır kurtuluşun anahtarıdır. / Kim ki sabır eder meramına nail olur. ‘’Sabreden derviş,muradına ermiş’’. / Kazaya razı olan kimse belaya sabreder
41ـ القَناعَةُ كَنزٌ لا يَفْنَى.
— Kanaat tükenmez bir hazinedir.
42ـ كُلُّ رأسٍ بِهِ صُداعٌ.
— Her başın bir ağrısı vardır.
43ـ كُنْ جَميلاً تَرى الوُجُودَ جَميلاً.
— Sen güzel ol mevcudatı güzel görürsün.
44ـ أكَاذِيبُكَ لاَ تَنْطَلِي عَليّ.
— Yalanların bana söz kesmez.
45ـ لا تَأكُل خُبزكَ على مَائِدَةِ غَيرِك.
— Kendi ekmeğini başkasının sofrasında yeme.
46ـ لا تَجْرِ فِيْمَا لاَ تَدْرِي.
— Bilmediğin bir şeyin ardından koşma.
47ـ لا تَغُرَّكَ المَظاهِرُ.
— Görünüşe aldanma.
48ـ لاَ يَضُرُّ السَّحَابَ نُباحَ الكِلابِ.
— Köpeklerin havlaması bulutlara zarar vermez.
49ـ لاَ يَنفعُ النَّدم بَعدَ العَدَم.
— Son pişmanlık fayda vermez.
50ـ اِسأل المُجرِّب ولا تَسألِ الحَكيم / ـ لِسانُ التَّجرُبة أصدَق.
— Tecrübeliden sor hâkimden (akıllıdan) sorma. / – Tecrübenin sözü daha doğrudur.
51ـ إِيَّاكَ أَعنِي وَاسْمَعِي يَاجَارَة.
Kızım sana söylüyorum gelinim sen işit.
52ـ كُنْ وَسَطًا واِمشِ جَانِبًا.( خَيْرُ الأمُورِ أًوْسَطُهَا).
— Orta ol, kenardan yürü. (İşlerin en hayırlısı orta olanıdır).
53ـ مَن حَفَرَ لأخيِهِ حُفرَةً وقَعَ فيها. (حَدِيثٌ صَحِيحٌ)، عَنْ ابْنُ عَبَّاسٍ أنَّ كَعَبًا قَالَ لَهُ: إنِّي وَجَدْتُ هَذَا الحَدِيثِ فِي التَّوْرَاةِ. وَقَالَ تَعَالَى (وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُالسَّيِّئُإِلَّا بِأَهْلِهِ) 43فَاطِر، (يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَى أَنْفُسِكُمْ ) يُونُس، 23.
— Kim kardeşi içinkuyu kazarsaonakendi düşer (Başkasına kuyu kazan içine düşer).
İbn Abbas Ka’b’tan rivayet ederek der ki: ben bu hadisi Tevrat’ta gördüm:
Allah u Teâlâ diyor ki: (Kötü tuzak kurmak için (böyle davranıyorlardı). Oysa kötü tuzak, ancak sahibini kuşatır). )Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir(.
54ـ كَما تَزرَع تَحصُد.
— Ne ekersen onu biçersin.
55ـ نُصرَةُ الحَقِّ شَرَفٌ. وَقالَ نَبيُّنَا مُحمد (ص) (السَّاكِتُ عَنِ الحَقِّ شَيطَانٌ أَخرَسٌ).
— Hakka yardım etmek şereftir. Peygamberimiz Muhammed (s.a.v) diyor ki: (Haksızlıkkarşısında susandilsiz şeytandır).
56ـ بَعضُ الكَلامِ أقطَعُ من الحِسَام.
— Bazı sözler kılıçtan daha keskindir.
57ـ مَا رَأيتُ نِعمَةً مَوفُورَةً إلاَ وإلى جَانِبِها حَقٌّ مَضيعٌ.
— Bol nimetin olduğu yerde, ancak haksız kazancın olduğu görünür.
Türkçe karşılığı: (Helal kazanç ile yağlı pilav yenmez).
58ـ الضِّحكُ مِن غَيرِ عَجَب مِن قِلَّةِ الأدَب./ أو (الضحك من غير سبب قلة أدب) . وَقِيلَ أيضًا: )إذَا عُرِفَ السَّبَبُ بَطُلَ العَجَبُ(.
— İlginç olmayan bir şeye gülmek terbiyenin az olması demek.
59ـ الحَياءُ مِنَ الإيْمَانِ./ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: (…وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنْ الْإِيمَانِ) .
— Hayâ etmek imandandır.
60ـ كُلّ مَمنُوع مَتبوعٌ (مَرْغُوبٌ).
— Her yasak izlenir (Arzulanır).
61ـ اِختَلَطَ الحَابِل بالنَّابِل.
— Her şey birbirine karıştı.
62ـ أَجْوَعُ مِن ذِئبٍ.
— Kurttan daha aç.
63ـ المُؤمِنُ بِشرُهُ في وَجهِهِ وَحُزنُهُ في قَلبِهِ.
— Mümin’in sevinci yüzünde, üzüntüsü kalbindedir.
64ـ لا يَشكُر اللهَ مَن لا يَشكُر النَّاسَ.
— İnsanlara şükür etmeyen Allah’a da şükür etmez.
65ـ لكُلِّ عَالِمٍ هَفوَة، ولِكُلِّ جَوادٍ كَبوَة، ولِكُلِّ صَارِمٍ نَبوَة.
— Her âlimin, bir dil sürçme, her atın, tökezlemesi ve her keskin kılıcın, bir kör tarafı vardır.
66ـ كُلُّ سِرٍّ جَاوّزَ الاثنينِ شَاعَ.
— Her sır iki kişiyi aşarsa yayılır.
67ـ كُلُّ كَلبٍ بِبَابهِ نَبَّاح وكُلُّ دِيكٍ على مَزبلتهِ صَيّاح.
— Her köpek kapısında havlar ve her horoz çöplüğünde öter.
68ـ لا يَجْمَعُ سَيفانِ فِي غِمْدٍ. / ـ بِالتُّركِي (لاَ يَلْعَبُ بَهْلَوَانَانِ عَلَى حَبلٍ وَاحِدٍ).
— İki kılıç bir kına girmez. / Türkçe karşılığı: (İki cambaz bir ipte oynamaz).
69ـ عِندَ الشّدائِد تُعرفُ الإخْوَان (الأَصْدِقَاء).
— Dost kara günde belli olur.
70ـ كلّ شاةٍ تُناطُ (تُعلّقُ) بِرجليها.
— Her koyun kendi bacağından asılır.
71ـ بَلَغَ السّكينُ العَظمَ.
— Bıçak kemiğe dayandı.
72ـ كُلُّ شَيءٍ وَثَمنُهُ.
— Her şeyin bir değeri vardır.
73ـ لاَ تَلِدُ الذِّئبةُ إلاّ ذِئبًا.
— Kurt ancak kurt doğar.
74ـ أنْفُهُ فِي السَّماءِ وَاَستهُ فِي المَاءِ.
— Burnu göklerde kıçı suda
75ـ صِرْنَا مُضْغَةً فِي أفْوَاهِ النَّاسِ.
— İnsanların ağzına sakız olduk.
76ـ الطّيرُ بالطّيرِ يُصطادُ. أَو (الحَدِيدُ بِالحَدِيْدِ يُفلَحُ).
— Kuş kuşla avlanır. (Demiri demirle dövdüler).
77ـ لَيسَ (مُو) كُلّ مُدَعْبَلٍ جُوز. / مَثَل عِرَاقي.
— Her yuvarlanan ceviz değildir. Türkçe karşılığı: (Her kuşun eti yenmez).
78ـ عَلَّمْتُهُ الرِّمَايَةَ فَلَمَّا إِشتَدَّ سَاعِدَهُ رَمَانِي. (سَمِّنْ كَلْبَكَ يَأْكُلَكَ).
— Ona ok atmayı öğrettim güçlenince döndü beni vurdu. (köpeğini besle seni yesin).
79ـ إتَّقِ شَرَّ مَنْ أَحسَنتَ إِلَيه. (يُقَالُ هَذَا الكَلاَم لِغَيرِ المُتَّقِين).
— İyilik yaptığın kişinin şerrinden korun. (Takva sahibi olmayanlar için ifade edilir). Türkçe karşılığı (İyilikten maraz doğar).
80ـ لِكُلِّ دَاءٍ دَواءٌ إلاّ الحَماقَةَ.
— Ahmaklık dışında her derdin bir devası vardır.
81ـ قَالَ الشَّاعِرُ فِي الحَمَاقَةِ: لِكُلِّ دَاءٍ دَوَاءٌ يُسْتَطبُّ بِهِ ـــــ إلاَّ الحَمَاقَةَ أَعْيَتْ مَن يُداوِيها! أَعيَتْ بِمعْنَى: عَجَزَ عَنْهُ فَلَمْ يَستَطِعْ بَيَانَ مُرَادِهِ مِنهُ. وَقَال الإمَامُ الغَزَالِي رَحِمَهُ اللهُ فِي الحَمَاقَةِ: (الرِّجَالُ أَرْبعَةٌ: رَجُلٌ لاَ يَدْرِي وَيَدْرِي أَنَّهُ لاَ يَدْرِي فَذَلِكَ هُوَ الجَاهِلُ فَعَلِّمُوهُ. وَرَجُلٌ يَدْرِي وَيَدْرِي أنَّهُ يَدْرِي فَذَلِكَ هُوَ العَالِمُ فَاسْأَلُوهُ. وَرَجُلٌ يَدْرِي وَلاَ يَدْرِي أنَّهُ يَدْرِي فَذَلِكَ هُوَ النَّاسِي فَذَكِّرُوهُ. وَرَجُلٌ لاَ يَدْرِي وَلاَ يَدْرِي أنَّهُ لاَ يَدرِي فَذَلِكَ هُوَ الأحْمَقُ فَاجْتَنِبُوهُ!).
— Aptalla ilgili şair diyor ki: Her derdin devası vardır tedavi edilir…. Ahmaklık hariç, tedavi eden kişi tedavisinde aciz kalmıştır.
İmam gazali diyor ki: İnsanlar dört çeşittir: – O kişi biliyor ve bilmediğini de biliyor, o cahildir, ona bilmediğini öğretiniz. – O kişi biliyor ve bildiğini de biliyor, o âlimdir, ona sorunuz. O kişi biliyor ve bildiğini bilemiyor, o unutmuştur, ona hatırlatınız. – O kişi bilmiyor ve bilmediğini de bilmiyor, o ahmaktır, ondan kaçınınız!
82ـ مَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى مَالِه قَلَّ، وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى سُلْطَانِهِ ذَلَّ، وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى عَقْلِهِ اِخْتَلَّ، وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى عِلْمِهِ ضَلَّ، وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى النَّاسِ مَلَّ، وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى الله ِفَلاَ قَلَّ وَلاَ ذَلَّ وَلاَ مَلَّ وَلاَ ضَلَّ وَلاَ اِخْتَلَّ مِنْ خُطَبِ العَلاَّمَةِ عَبدُ الحَمِيد كُشْك.
— Kim malına güvenirse malı azalır, kimde makamına güvenirse zelil olur; kim aklına güvenirse akıl hata yapar, kimde bilgisine güvenirse doğru yoldan sapar, kim insana güvenirse insan da bıkar, kimde Allah’a güvenirse ne parası azalır, ne zelil olur, ne sapar, ne bıkar ve ne de hata yapar. Âlim Abdülhamit kuşuk un hutbelerinden.
83ـ لِكُلِّ مَقَامٍ مَقَالٍ وَلِكُلِّ زَمَانٍ رِجَالٍ. (مَثَل عَرَبِي).
Her yere yakışan ayrı bir söz vardır ve her sözü söylemeye layık kişiler vardır.
84ـ يُوصِي لُقمَان الحَكِيم اِبنَهُ وَيَقُول يَا بُنَيَّ : إِذَا أَرَدْتَّ أَنْ تُصَاحِبَ رَجُلاً فَأَغْضِبْهُ.. فَإنْ أَنْصَفَكَ مِنْ نَفْسِهِ فَلاَ تَدَعْ صُحْبَتَهُ.. وَإلاَّ فَاحْذَرْهُ.
Eğer bir kişiyle Arkadaş edinmek istiyorsan onu öfkelendir. O kimse öfkeli iken adil ve insaflı davranıyorsa arkadaşlığını bırakma. Böyle bir durum da Adil ve insaflı davranmıyorsa öyle dost edinmekten sakın.
ـــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــ
إليكم بعض الأمثال التركية مقابلها بالعربي
Sizlere Bazı Türkçe Atasözleri ve Arapça Karşılığı
1- Şeyh uçmaz, müridi uçurur. / Bende diyorum ki: Münafık şeyh kendini uçurur birde fili ve deve iyide uçurur.
لاَ يَطِيرُ الشَّيخُ، وَإنِّمَا يُطَيِّرهُ مُرِيدُيِه. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. // وَاَنَا أَقُولُ: يُطَيِّرُ الشَّيخُ المُنَافِقُ نَفسَهُ، وَيُطَيِّرُ الفِيلَ وَالجَمَلَ أَيضًا.
2- Kişi vezir olmakla adam olmaz.
المَرْءُ عِندَ كَونِهِ وَزِيرًا، لاَ يُمْكِنُ أَنْ يَكُونَ إنسانًا. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. أو (إِذَا كُنتَ وَزِيرًا، فَلاَ يَعْنِي هَذَا أَنَّكَ أَصبَحَتَ إِنسَانًا).
3- Her ağacın kurdu kendinden olur. Anlamı (Problemlerin ortaya çıkma sebebi insanın kendisidir).
دُودَةُ الشَّجَرَةِ تَكُونُ فِي دَاخِلِهِ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. وَمَعْنَاه (سَببُ نُشُوءِ المَشَاكِلِ، هَوَ الإنسَان نَفسُهُ).
4- Güvenme varlığa düşersin darlığa
لاَ تَعْتَمِد عَلى أمْوَالِكَ، قَدْ تُوقِعُكَ فِي الضِّيق. / مَثَلٌ تُركِيٌّ.
5- Mezarı bedava bulursan hemen gir.
إذا وَجَدتَ القَبرَ مَجّانًا فأدخِلْ فِيهِ مُبَاشَرةً. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. فِيهَا تَوبِيخ عَلَى عَدمِ المَيلِ الكَثير أَو الذَّهَاب وَرَاءَ الأشياء التَّي تُوزَّع مَجَّانًا دَائِمًا.
6- (Aç insana balık vereceğine balık tutmayı öğret). (Bana Balık verme, Bana Balık tutmayı öğret).
أَنْ تُعَلِّمَ الفَقِيرَ صَّيدُ السَّمَكِ،أَفْضَلُ مِنْ أَنْ تُعْطيهِ كُلَّ يَوْمٍ سَمَكَةً. (عَلِمْهُ الصَّيْدَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تُعْطِيهِ سَمَكَةً) / مَثَلٌ تُركِيٌّ وَقيلَ أيضًا أنه مَثَل صِيني.
7- Taşın büyüğü yakından gelir. (Ağaca balta vurmuşlar ‘’sapı benden’’ demiş(. Arapçadaki şiir diyor ki: (Düşmandan bir kez dikkatli ol’ dostundan biz kez.
الحِجَارةُ الكَبِيرَةُ تَأتِي مِنَ الجَارِ القَرِيب. ترجمة التركي (ضَربَ الفأسُ الشَّجَرَةَ ، فَقَالَ إنَّ عَصَاهُ بِيَدِي) يَعنِي أَنَّ العَصَا الَّذي مِنَ الخَشَبِ هِي الضَّارب/ مَثَلٌ تُركِيٌّ. وَيَقُولُ الشَّاعِرُ العَرَبِي: (إِحْذَرْ عَدُوّكَ مَرّةً ــ وَإِحْذَرْ صَدِيْقَكَ ألْفَ مَرَّةٍ).
8- Avrat (kadın) malı kapı tokmağı gibidir. Anlamı (Hanımın malı için evlenirsen sonucun kapı tokmağı gibi olur).
مَالُ المَرْأةِ كَمَطْرَقَةِ البَابِ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. (يُرِيدُ أَنْ يَقُول: عَلَيكَ أَن لاَ تَنِكِحَ المَرأةَ لَمَالِهَا فَيَكُونُ مَصيرُكَ كَمِطرَقَةِ البَابِ).
9- Bir işi anlamadan Arnavut barutu gibi parlama.
لاَ تَلمَع كَالَبارُود، قَبلَ أَنْ تَفهَم المَوْضُوع./ مَثَلٌ تُركِيٌّ.
10- Çok sitem dostları birbirinden ayırır.
كَثرَةُ العِتَابِ تُفَرِّقُ بَينَ الأَحبَابِ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ.
11- Zengin olunca, bütün insanlar akraban olur.
إذَا أَصَابَكَ الغِنَى، فَكُلُّ النَّاسِ أَقَارِبُكَ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ.
12- ‘’Tarih’i tekerrürdiye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi’’Türk Şairi Mehmet Akif Ersoy.
يُعَرِّفُونَ التَّارِيخَ بِاَنَّهُ يُعِيدُ نَفْسَهُ…. فَلو تَمَّ أَخْذُ العِبَر، فَهَلْ كَانَ التَّارِيخُ يُعِيدُ نَفْسَهُ؟! لِلشَّاعِر التُّركِي مُحَمَّد عَاكِف.
13- Besle kargayı oysun gözünü. / Arapça Atasözün tercümesi: (köpeğini besle seni yesin). (Ona ok atmayı öğrettim döndü beni vurdu ‘güçlenince beni vurdu’).
رَبِّ غُرَابَكَ يَقلَعُ عَينَيكَ. / بِالعَرَبِي (سَمِّنْ كَلْبَكَ يَأْكُلَكَ). (عَلَّمْتُهُ الرِّمَايَةَ فَلَمَّا إِشتَدَّ سَاعِدَهُ رَمَانِي).
14- Tatlı söz, yılanı deliğinden çıkarır. / Arapça Atasözün tercümesi:. (Tatlı söz, gerçeği açıklayan söze galip gelir)
الكَلاَمُ اللِّين تُخرِجُ الحّيَّةَ مِنْ جُحرِهَا. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. بِالعَرَبِي (الكَلاَمُ اللَّيِّن يَغْلِبُ الحَقَّ البَيِّن).
15- Âlim; yanan bir mum gibidir, uzağı aydınlatır, yakınlarda karartır. (mum dibini aydınlatmaz).
العَالِمُ كَالشَّمْعَةِ المُنِيرَةِ، تُنِيرُ البَعِيدَ وَتُظَلِّلُ القَرِيبَ. (مثَل أجنَبي).
16- Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi….Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Kanuni Sultan Süleyman.
لاَ شَيءَ يَسْتحِقُّ إعْتِبَارُهُ عِنْدَ النَّاسِ مِثْلَ التَّمَتُعِ بِخَيْرَاتِ الدَّوْلَةِ….وَلَكِنْ لاَ تَتُمُّ السَّعَادَةُ فِي الدُّنِيَا مِثَلَ تَنَفُسِّنَا مِنْ أجْلِ الصِّحَّةِ. لِلشَاعِر السُّلطَان مُحَمَّد الفَاتِح.
17– Hapı yuttu.
فِي مَثَل عَرَبي يَشبَهُ التُّركِي (إِبْتَلَعَ الطُّعْمَ).
18- Damdan düşenin halini, damdan düşen bilir. Bende diyorum ki: (Hastanın halinden, Ancak hasta bilir).
الوَاقِعُ مِنَ السُّلَّمِ يَعْرِفُ مِنْ حَالِ الَّذِي وَقَعَ مِنَ السُّلَّمِ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. وَأَنَا أَقُول: (لاَيَعْرِفُ مِن حَالِ المَرِيضِ إلاَّ المَرِيض).
19- Bir musibet bin nasihatten iyidir
مُصِيبَةٌ وَاحِدَةٌ أَفْضَلُ مِنْ أَلفِ نَصِيحَةٍ. (مَثَلٌ تُركِي).
20- Küçük bir mumu yakıp aydınlatmanız; ömrünü karanlığa lanet okuyarak harcamaktan daha hayırlıdır.
أنْ تُضِيءَ شَمْعَةً صَغِيرَةً خَيْرٌ لَكَ مِنْ أَنْ تُنْفِقً عُمْرُكَ تَلْعَنُ الظَّلاَمَ. (مَثَلٌ أجنبي).
21- Çok istersiniz istediğiniz azı elde edersiniz.
أُطلُبْ الكثِيرَ لِتَحْصُلَ عَلَى القَلِيلِ. (مِن أَقْوَالِ الاسْتِعْمَار).
د. نظام الدين إبراهيم اوغلو ـ تركيا