1. İmam Malik
b) Usûlü ve İctihad Felsefesi:
3. İmam Malik Ve Muvatta İncelemeleri:
4. Muvatta’da Geçen Bazı Hadis Terimleri:
İmam Malik
a) Hayatı ve Şahsiyeti:
Malik b. Enes b. Amir (93-179/712-795), Medine’de doğdu ve öldü. Dedeleri Yemen’den gelip Medine’ye yerleşmişti.
îmanı Malik, hadis ve rivayet, fıkıh ve re’y ilimlerini tahsil etmiştir. Pekçok hocadan ders almıştır. Nafı, Abdurrahman b. Hürmüz, Muhammed b. Müslim b. Şihab ez-Zührî, Yahya b..Said, Rebiatu’r-Re’y bunlardandır. Abdullah b. Ömer’in azatlısı Na-fi’den îbn Ömer’in rivayetlerini, sahabîlerin amellerini ve Hz. Ömer’in tatbikatını öğrenmiştir.
imam Malik tahsilini bitirip Medine hukukunu kavradıktan, liyakati konusunda’ içlerinde fikıh ilmini öğrendiği yetmiş kadar büyük fukahanın şahitliğinden sonra fetva vermeye ve öğretime başlamıştır. îlk zamanlar Mescid-i Nebî’de ders okutuyor, fetva veriyordu. Daha sonra idrarını tutamama rahatsızlığından dolayı evine taşındı, orada ders okutmaya ve fetva vermeye devam etti. Gerek camide, gerekse evindeki derslerinde, Ebu Hanife’nin metodunun aksine, talebesiyle tartışma ve fikir alışverişinde bulunmaksızın sadece bilgi verme ve anlatma metodunu uyguladı. Bu sebepten sağlığında kendisiyle talebesi arasında mevcut bir ihtilaf kaydedilmez. Ama vefatından sonra bazılarının onun fikirlerine muhalif görüşleri nakledilmiştir.
imam Malik, uzun ömründe yedi Emevî, beş Abbasî halifesi, otuz Medine valisi görmüştür.
îmam Malik, Hz. Ali evladını hilafet davasında haklı görürdü. 144/761’de halife Mansur onu Mekke’deki Hasenîlere (Hz. Hasan taraftarlarına) göndermiş ve hilâfet iddiasıyla itham edilen Muhammed en-Nefsu’z-Zekiyye ve kardeşi İbrahim b. Abdillah kardeşleri istetmişti. Bu, kendisinin umumî bir hürmet kazanmış olduğunu ve hiç olmazsa siyaset bakımından, hükümdara düşman olmayan bir vaziyet almış bulunduğunu gösterir. Muhammed en-Nefsu’z-Zekiyye, 145/762’de isyan etti ve Medine’yi zaptetti. Medine’liler iki arada tereddüt içinde kaldılar. Durumu imam Malik’e sordular. O da Mansur’a yapılan bey’atın ikrahla, zor altında yapıldığını, ikrahın muteber olmadığını, mükrehin talâkının bile sayılmadığını söyledi ve fetva verdi. Bunun üzerine ihtiyatı elden bırakmayan şehir halkının çoğu en-Nefsu’z-Zekiyye’ye bey’at ettiler. Mansur’un ordusu en-Nefsu’z-Zekiyye’yi şehid etti. îmam Malik, ayaklanmaya faal olarak katılmayıp evinde kaldı. Buna rağmen 147/764’te, ayaklanmanın başarısızlığa uğraması üzerine, Medine valisi Ca’fer b. Süleyman tarafından kırbaçla dövülmek suretiyle cezalandırıldı. Bunun sonucunda omuzu yerinden çıktı ve omuzunda bir sakatlık kaldı ki bu şöhretini daha da arttırmıştır. îmam Malik, daha sonra Abbasî halifeleri tarafından hürmet görmüştür. 160’ta Mehdî, Mekke’de Harem1 de yapılacak inşaat vesilesiyle onunla münakaşa etmiş, ölüm yılı olan 179’da Harun Reşid hac münasebetiyle gelip onunla görüşmüştür.
îmam Malik, ayrıca Harun Keşid’e bir mektup yazarak, ona öğüt vermiş, Yüce Allah’ın öfkesinden sakındırmış, Allah’a itaat olan şeyi emretmesini, Allah’tan korkanlara danışmasını, kötüleri dost edinmekten kaçınmasını, mazluma yardım etmesini ve insanlara âdil davranıp adaletsizlikten kaçınmasını istemiştir, îmanı Malik, çağındaki siyasî hayat konusunda nemelazımcı ve çekimser değildi, muhalefet konusunda gerektiğinde yerine getirdiği açık bir rolü vardı.
Bütün bunlar, bazı şiî yazarların, kendisine muhalefet etme ve imamları Cafer Sadık’m şahsında Ehl-i Beyt’in fikhıyla rekabet etmek için işbaşmdaki Abbasî iktidarınca yönlendirilmiş olduğunu ileri sürmesinin, tarihî bir temelden yoksun bulunduğunu gösterir.[1]
b) Usûlü ve İctihad Felsefesi:
îmam Malik, ehl-i hadis ve Hicaz’ın reisi olarak tanınmıştır, îlim ve âlimlere büyük değer verir, Allah’ın kendisine lütfettiği ilmi, fark gözetmeksizin herkese verebilmek için büyük gayret göstermiştir. Abbasi halifesi Harun Reşid’in hacca geldiği sırada, oğulları Emin ile Me’mun’a ders verdirmek için kendisini huzuruna çağırtması üzerine verdiği cevap meşhurdur: “îlim gelmez, ilme gidilir.” Elli yıl kadar süren hocalık hayatında, hadis dersleri ve vuku bulmuş olaylarla ilgili görüş beyanı (fetva) olmak üzere iki çeşit ilmî faaliyeti sürdürmüştür.
îmam Malik her ne kadar ictihad ve istinbat konusunda bazı kaidelei açıklasa ve diğer bazılarına işaret etse de, ictihad ve hüküm çıkarmaya dair kaide ve metodlarım, mezhebinin usulünü bizzat yazmamıştır. Ancak Muvatta’daki bazı sözleriyle, bu kitabın yamsıra el-Müdevvene adlı kitapta nakledilen içtihatları, mensuplarına onun usulünü belirleme imkânını vermiştir.
Buna göre îmam Malik’in usulü şöyledir:
1) Kıır’ân’a başvurmak.
2) Sünnete başvurmak: Sünnetin sahih oluşuyla ilgili sıkı şartları vardır. Kıyası ve Medine’lilerin uygulamasını tercih eder. Çünkü Medine’lilerin uygulaması, babalarından ve dedelerinden gelmiş, mütevatir sünnet derecesindedir.
3) İcma, İmam Malik, “el-Emfu’1-Muctemau aleyh” (ittifak edilen durum) terimiyle, sık sık icma’dan söz ederek, bunu bir delil olarak kabul etmiştir.
4) Re’y, îmam Malik, bazılarına göre hadisçilerden sayılmasına rağmen, hüküm çıkarma yönteminde (istinbatta) re’ye de geniş yer vermektedir.
îmam Malik’e nisbet edilen delillerden sahabe kavli sünnet içinde; kıyas mesalih-i mürsele; seddu’z-zerai, istihsan; ıstıshab ise re’y içinde düşünülmüştür.
5) Medine halkının ameli.
îmam Malik vahyi müşahede eden, Rasulullah’m (s.a.v.) tatbikatım görüp yaşayarak amelî bir şekilde nesillere aktaran Medine halkının ameline, belli şartlar içinde önem veriyor, hükümlerine kaynak ediniyor ve ona muhalif hareket edenleri kınıyordu. Nitekim Leys b. Sa’d’e yazdığı risalesinde bu yüzden onu ikaz etmişti.
Leys b. Sa’d ona verdiği cevapta, sahabe ve Medine halkı hakkında söylediği iyi sözleri aynen kabul etmekte, fakat diğer îslâm memleketlerine de büyük sahabîlerin gittiğini, oralarda bulunan halkın da bunların söz ve amellerini aynen benimseyip naklettiklerini ifade ederek bu noktada ondan ayrılmaktadır.
îmam Malik, Muvatta’daki hükümleri kastederek şöyle demiştir. “Bu kitapta bulunanların çoğu re’ydir. Yemin ederim ki bunlar bana ait re’y değildir; ilim, fazilet ve takva Sahibi üstadla-rımdan duydukları m dır. Bu üstadların sayısı çok olduğu için, kendime izafe ederek re’y dedim. Onların re’yleri de tıpkı benimki gibi olup, sahabeden intikal etmiştir. Burada el-emru’1-muctema aleyh (bizdeki ittifak edilen hüküm) dediklerim, ilim ve fıkıh sahibi âlimlerin ittifakla kabul edip, ihtilaf etmedikleri meselelerdir. El-emru indena (bizdeki durum/hüküm) veya el-emru bi-belediha (bölgemizdeki durum/hüküm) dediklerim, bizde halkın uyguladığı, hükümlerin buna göre verilegeldiği, avam, havas herkesin bildiği hükümlerdir. Ba’du ehli’1-ilm (bazı âlimler) dediklerim, âlimlerin görüşleri içinde benim beğenip tercih ettiklerimdir. Onlardan duymadıklarım gelince içtihad ettim, erişebildiklerimin görüşleriyle kendi re’yimi karşılaştırdım ki haktan ve Medine halkının mezhebinden uzaklaşmış olmayayım.”
Dinin muteber veya reddedilmiş kabul ettiği maslahatların dışında kalmakla beraber, muteber maslahatlara yakın bulunan mesalih-i mürsele’yi bir delil olarak kabuleden îmam Malik, muteber olduğuna şer’î delâlet bulunan maslahatları öncelikle kabul ve tatbik etmiştir. Bu, ibadet değil, muamelât sahasında olmuştur.
îmam Malik ictihad usulü konusunda şunları söyler: “Rasû-lullah (s.a.v.) müstesna herkesin sözü kabul ve reddedilebilir.”
“Kendi imamını taklid yüzünden sahabe kavlini terkeden kimseye teube teklif edilir.”
“Ben bir beşerim; hata da, isabet de ederim. Re’y ve içtihadımı inceleyin; Kur’an ve sünnete uyan her sözümü alın, onlara uymayan bütün sözlerimi de terkedin.”
îmanı Malik, hac dışında Medine’den hiç ayrılmamıştır. Hatta Harun Reşid, kendisiyle birlikte Bağdat’a gelmesini istediğinde, Hz. Peygamber’in kabri civarında kalmayı, Bağdat ve başka yerlere gitmeye tercih ederek, teklifi kabul etmemiştir. Medine’de kalışı, uzun ömürlü oluşu, kendisine gelen birçok kişi üzerinde büyük etki yapmıştır. îslam topraklarının muhtelif yerlerinden, Mısır, Şam, Irak, Kuzey Afrika ve Endülüs’ten ilim öğrenmek isteyenler îmam Malik’e gelmişler, onunla beraber bulunup ilim öğrenmişlerdir. Büyükden küçümsenmeyecek sayıda öğrencisi vardı. Mezhebini işte bu talebeleri Mısır, Kuzey Afrika ve Endülüs’te yaymışlardır. Öğrencileri arasında büyük hukukçular da yardı. [2][3]
c) Öğrencileri:
Mısır’h talebeleri arasında Malik’in müctehid talebelerinden biri olan, birçok âlim yamnda, îmam Maîik’den de ders alan Ab-durrahman b. Kasım; hocası tarafından Mısır fakihi ve müftüsü olarak adlandırılan Abdullah b. Vehb b. Müslim; İbnu’l-Kasim’dan sonra Mısır fikıh reisi olan Eşheb b. Abdilaziz el-Kaysî; Eşheb’ten sonra üstadlığa geçen, îmam Malikin Muvatta’sını sema (bizzat duyma) yoluyla rivayet eden ve îmam Şafiî’nin de kendisinden çok faydalandığı Abdulah b. Abdilhakem el-Mısrî vardır.
Tunuslu Ali b. Ziyad, îmam Malik ve Leys b. Sa’d’den ders okumuştur. Ailesi aslen Nişabur’lu olup Tunus’ta doğan Esed b. el-Fırat, Muvatta’yı îmam Malik’ten sema (bizzat duyma) yoluyla öğrendi; Irak’a gitti, Irak fıkhını öğrendi, Ebu Yusuf a Muvatta’yı rivayet etti.
îmanı Malik ile Ebu Hanife, hac mevsiminde bir araya gelmiş, ilmî ve nezîh münazaralar yapmışlar, her ikisi de birbirini takdir etmişlerdir. Ebu Hanife’nin vefatından sonra oğlu Hammad, îmam Malik’e gidip “birçok meseleleri sorarak ondan yararlanmış, îmam Malik de yine birçok fıkhî meselede ondan Ebu Hanife’nin hüküm ve delillerim sorup öğrenmiştir. Ebu Hanife’nin talebelerinden îmam Muhammed, önce îmam Sevrî’den, sonra da üç yıl ayrılmaksızın İmam Malikden hadis tahsil etmiş, bu arada tmam Malik de ondan Ebu Hanife’nin fıkıh esaslarını öğrenmiştir. Bütün bunlar, Hicaz (hadis) ve Irak (re’y) ekollerini birbirine yaklaştırmış, hatta kaynaştırmış, ilimde taassubun yersizliğini göstermiştir.
Talebelerine rivayette bulunduğu hadisler,eserler, kendisine sorulan konularda verdiği fetvalar, onlar tarafından yazılmıştır, imam Malik onları bu işten ne alıkoymuş, ne de yazmalarını emretmiştir. Ancak bazan verdiği fetvaların hepsini yazmalarım istememiştir. îmam Malik fiilen meydana gelen konularda cevap vermek ister, farazi (teorik) meselelerden hoşlanmazdı. Hatta bazı talebeleri henüz meydana gelmemiş konularda soru sormak istediklerinde, sanki meydana gelmiş bir olaymış gibi, herhangi biri vasıtasıyla hocalarına sordururlardı. [4]
d) Eserleri:
imam Malik’in eserleri iki gruptur:
– Fıkha dair eserleri:
1) Muvatta: Fıkha dair eserlerinin en meşhurudur.
2) Kitabu’sSuneTi (Sunne): Abdullah b. Abdilhakem tarafin-an nakledilmiştir.
3) Kitabu’l-Menâsik.
4) Kitabu’l-Mucâlesât: Abdullah b. Vehb tarafından nakledil-aştır.
5) Kitabu’l-Akdıye: Abdullah b. Abdilceiil tarafından rivayet İtilmiştir.
6) Risale fi’l-Fetva: Nadid b. Nazzâr ile Muhamed b. Mutarrif rafından rivayet edilmiştir.
Bütün bu eserlerin mevsukiyeti (îmam Malik’e aitliği) şüphelidir. Bunlar îmam Malik’in ilk talebeleri zamanına kadar çıksa bile, îmam Malik’e isnad edilmesi uygun olan kısmın tesbiti müphem kalmaktadır. Bazan bu eserler, bu talebelerin eserleri olarak da gösterilmiştir.
7) Risale: Ebu Yusuf un Kitabu’l-Harac’ma, Maliki mezhebine göre, bir ilave teşkil eder görünen, halife Harun Reşid’e karşı itirazlar ihtiva eden bu eserin mevsukiyeti hakkında ciddî zanlar vardır. Bulak’ta 1311’de yayımlanmıştır.
8) el-Mudevuenetu’l-Kubrâ: Tunus’lu Sehnun b. Abdisselam (Ö. 240/854), Esed b. Furat’tan okuduğu el-Esediyye’yi Mısır’da Îbnu’l-Kasım’a arzetmiştir. îbnu’I-Kasım’la yaptıkları tashih ve ilaveleri Esed kabul etmemiş, bu ikinci eser el-Esediyye’nin yerini alarak “el-Mudevvene” adıyla anılmıştır. Fıkıh konularına göre tertiplenmiş olup kırk bin mesele, dört bin hadis, otuzaltıbin eseri (sahabe ve tabiûn kavli) içermektedir. İlk kez Mısır’da 1323’te yayımlanmış olan Sehnun’a ait bu eser, çoğu kez îmam Malik’e nisbet edilir.
-Muhtelifkonulardaki eserleri:
1) Tefsir,
2) Risale fi’l-Kader ve’r-Red ale’l-Kaderiyye,
3) Kitabu’n-Nucûm,
4) Kitabu’s-Sirr,
Elde bulunmayan bu kitapların îmam Maîik’e aidiyetleri de kesin değildir. [5]
II- Muvatta:
a) Özellikleri:
Muvatta, îmam Malik’in en meşhur eseridir. Fıkıh konularıyla ilgili bir kısım hadisi, Medine halkının uygulamalarım, sahabe ve tabiûn fetvaları ile îmam Malik’in kendi içtihadlarmı içine alır. Bu eserde, rivayette bulunduğu âsâra kıyasla, bazı meselelerde görüşlerini, rivayetlerine dair tefsir ve eğilimlerini, görüşlerden bazılarının diğerlerine tercih ediliş sebeplerini de anlatmıştır. Bu eseri için çok uğraşmış, fıkhın konularına göre düzenlemiştir. Kalabalık bir grup, İmam Malik’in sağlığında bu eseri kendisin-en okumuştur.
Abbasî halifeleri Mansur ile Harun Reşid, Muvatta’ı bütün lkede uygulanacak bir kanunname olarak kabul etmek istemiş-rse de, îmam Malik içtihad hürriyetini zedeleyeceği gerekçesiy-bu tekliflerini kabul etmemiştir.
Muvatta’da 600’ü müsned, 222’si mürsel, 613’ü mevkuf, 285’i naktu 1720 kadar hadis vardır. Önce Hz. Peygamber’den gelen adisleri, sonra Ashab’dan, daha sonra da tabiûndan gelen haber-3ri (âsâr) zikretmektedir. En sonunda da kendi re’yini belirtmek-edir. Bir rivayete göre, Mansur’un ve Mehdî’nin isteği üzerine azdığı bu eserini, vefaüna kadar seçerek küçültmüştür. Hadis riayetleri ile fıkhı fetvalarında, Hz. Ömer’in anlayışı hakimdir. iz. Ömer ile oğlu îbn Ömer’den 250’yi aşkın hadis, eser ve fetvayı ivayet eder.
Muvatta adında îmam Malik’in kendi çağında yazılmış başka seı-ler de vardır: Muhammed b. Ebî Yahya’nın (ö. 184/800), bnu’l-Mâcişûn’un (ö. 164/780), Abdullah b. Vehb’in (ö. 197) Mu-‘atta’ları gibi. Ama bunlar, başka hadis eserleri gibi zaman içinde kaybolmuşlardır. îmam Maîik’in Muvatta’sı, belki bunların da bir asmını içermektedir.
Muvatta’da sağlam ve seçkin rivayetler, kolay ve uygulanabi-ir fıkıh, açık seçik selef akidesi ve ferdî-sosyal ahlâk konuları itabın her yanına serpiştirilmiş olarak yer almaktadır. [6]
b) Rivayetleri ve Şerhleri:
Muvatta’nın pekçok rivayeti vardır. Bunların iki tanesi meş-tur olmuş ve yayılmıştır:
a- Yahya b, Yahya el-Leysî, (ö. 234) Rivayeti:
Muvatta’yı Önce Maliki mezhebini Endülüs’te ilk yayan Ziyad >. Abdurrahman b. Ziyad’dan (ö. 204) okumuştur. Daha sonra Medine’ye gitmiş ve bazı bölümleri dışında Muvatta’yı doğrudan mam Malik’ten sema (bizzat duyma) yoluyla almıştır. îmam Ma-ik’le görıismesi 179’da olmuştur.
Muvatta denildiğinde öncelikle Yahya b. Yahya nüshası anlaşılır. Bu nüshanın çeşitli basımları vardır. Elinizdeki tercümeye de esas alman nefis ve ilmî yayımı, Muhammed Fuad Abdulbaki tarafından yapılmıştır. Yayımcı bu nüsha dışında onüç nüshayı da tanıtmıştır. Bu nüshaların bir kısmı hâlâ yazma halindedir, bir kısmı ise kaybolmuştur.
Hadis edebiyatının en eski ürünlerinden olan Muvatta üzerinde, hadis, fıkıh ve dil açısından bağımsız veya karma pekçok çalışma ve şerh yapılmıştır.
Muvatta’nın daha iyi anlaşılmasını sağlayan en meşhur şerhleri şunlardır:
1) el-îstizkâr fi Şerhi Mezâhibi Ulemail-Emsar mirnma Rase-mehu’l-îmam Malik fi’l-Muvatta mine’s-Re’y ve’l-Âsâr:
îbn Abdilberr’in (368-463/978-1071) bu kitabı, yine kendisi tarafından et-Takassî fi’1-Hadisin Nebevî (Tecridu’t-Temhid) adıyla kısaltılmıştır. et-Takassî, Kahire’de et-Tecrîd adıyla 1350/1931 yılında basılmıştır. M. F. Abdulbakî yayımında bu kitaptan çok yararlanmıştır.
2) el-Munteka fl şerhi’l-Muv atta:
Endülüslü Ebul-velîd Süleyman b. Halef el-Bâcî (ö. 494/1100) tarafindan, daha önce genişçe yazdığı el-îstifâ adlı eserinin istek üzerine kısaltmasıyla meydana gelmiştir. Fıkhı meselelerin Muvatta’daki delillerini göstermiştir. Böyle bir seçme yapıldığı için eserine el-Muntekâ adını vermiştir.
el-Muntekâ’da senedleri, hadisle ilgili bütün meseleleri ve muhalif görüşleri ve delillerini zikretme yoluna gitmemiş, aksine hadis ve onunla ilgili temel meselelere yer vermiş ve bazan da bu meseleye uygun ayrıntılara işarette bulunmuştur.
Karma şerhlerden olan el-Muntekâ’da mesele, fasl kelimeleriyle ve hadis metinlerinin başına sad, sonuna şîn harfleri konularak ve “kavluhu” diyerek açıklamalarda bulunulmuştur. Ayrıca sayfa kenarında Muvatta metni de vardır. Maliki mezhebine göre kaleme alınmış, fikhî ahkâm yönü ağırlıklı bir şerh olan el-Munteka, ilk kez Kahire’de 1331’de yedi cilt halinde yayımlanmıştır.
3) el-Mesalik alâ İmam Malik:
Ebu Bekir Muhammed b. el-Arabî (Ö. 546/1151) tarafından yapılmış bir şerhtir.
4) Tenvîru’l’Havâlik Şerhu Muvattai Malik:
Öelaluddiri Suyûtî (Ö. 911/1505) tarafından yapılan karma bir şerhtir. Daha çok önceki Maliki ulemanın görüşlerini zikretmek suretiyle hadisleri açıklamaktadır. Sayfa başlarında Muvatta metni, sayfa altlarında ise şerh bulunmaktadır. Sonunda ise Muvatta ricaliyle ilgili Suyutî’nin başka bir eseri vardır. Mısır’da 1951 ‘de yayımlanmıştır.
Suyutî’nin ayrıca Is’âfu’l-Mubatta bi-Ricali’1-Muvatta adlı 3seri Haydarabad’da 1320/1902’de basılmıştır.
5) Şerhu’l-Muvatta:
Muhammed b. Abdulbaki ez-Zurkanî (ö. 1122/1710) tarafindan yapılmış bu şerh, Ebhecu’l-Mesâlik bi-Şerhi Muvattai îmam Malik adıyla da bilinir. Muvatta’yi tanıtan bir girişten sonra, hadislerin tahrîcini kitap ve musannif ismi olarak yapmakta, rivayet farklarım göstermekte, daha çok Maliki anlayışa göre tercihlerde bulunmaktadır, yer yer diğer mezheplerin görüşlerine de işaret etmektedir. Hadis ilmi usulü açısından kaleme alınmış fıkhî neticelere işaret eden bir şerh görünümündeki eser, ilk kez Mısır’da 1961’de beş cilt halinde basılmıştır.
6) el-Mesvâ (el-Musevvâ) Serhu’l-Muvatta:
Şah Veliyyullah Dihlevî (1114-1176/1702-1762) tarafından .pılmış bu şerh, önce hadis metnini hemen her bir hadis için bâb arak verir, “kultu” (bana göre) diyerek açıklar. Bazan da fıkhı etlez-i verip, İmam Malik’in ve diğer mezheplerin görüşleriyle ‘likte kendi tercihini ve açıklamasını da sunar. Beyrut’ta 33’te iki cilt halinde yayımlanmıştır.
7) Evcezu’l-Mesâlik Şerhu Muvattai îmam Malik:
Muhammed Zekeriya b. Muhammed el-Kândehlevî tarafın-ı yapılmış bu şerh, Hindistan’da 1348/1929’da altı büyükçe cilt inde yayımlanmıştır.
8) Keşfu’l-Mugattâ mine’l-Maânî ve’l-elfazi’l-Vâkıa fi’l Muvatta:
Muhammed et-Tahir b. Âşûr tarafından yazılan bu eser Cezair’de 1976’da basılmıştır.
b) Muhammed b. Hasen eş-Şeybanî 132-189/749-805) Rivayeti:
Ebu Hanife’nin en yakın öğrendi erinden olan İmam Muhammed, aynı zamanda İmam Malik’ten de ders okumuştur. Kitabında önce îmam Malik’in rivayetlerini verir, daha sonra ona muvafık veya muhalif görüşleri ve kendi tercihini belirtir. Bu nüshada Ebu Yusuf un görüşlerine yer vermez.
Abdülvehhab Abdüllatif tarafından Kahire’de 1987’de üçüncü basımı yapılmıştır. Elinizde eserde bu yayımdan yararlanarak, iki nüshayı karşılaştırmak için, İmam Muhammed rivayetindeki numaraları ilgili hadislerin tahrîrinde kısaltılmış bir ifadeyle Şeybanî diye göstermiş bulunuyoruz.
Bu rivayetin de çeşitli şerhleri ve üzerinde yapılan çalışmalar vardır.
1) Feihu’l-Mugatta Şerhu’l-Muvatta:
Ali b. Muhammed b. Sultan el-Kari (ö. 1014/1605) tarafından yapılan bu şerhin bir yazması Daru’l-Kutubi’l-Mısrıyye’de (no: 323-Hadis) bulunmaktadm
2) Şerhu’l-Muvatta:
Mekke müftüsü İbrahim b. Huseyn Pfrîzâde (ö. 1092/1681) tarafından yazılan bu şerh, Aynî’den çok yararlanmakta olup, bir yazması Medine’deki el-Mektebetu’1-Mahmudiyye’dedir.
3) el-Muheyya fi Keşfi Esrarî’l-Muvatta:
Osman b. Ya’kub et-Turkmânî el-İslambulî tarafından 1166/1753’de bitirilmiştir. Çeşitli Muvatta rivayetleri üstüne bir şerhtir. Daru’l-Kutubi’l-Mısrıyye’de (no: 586-Hadis) yazma bir nüshası vardır.
4) el-Ta’lîku’l-Mumecced alâ Muvattai Muhammed:
Abdulhay b. Abdilhalîm el-Leknevî (1264-1304/1848-1886) ırafmdan yazılan bu şerh, Hindistan’da ve 1879’da yayımlan-ııştır.
Muvatta’nın diğer rivayetlerinden beş kadarı Endülüs’te püncü ve dördüncü asırda tedris ediliyordu. [7]
III- İmam Malik Ve Muvatta İncelemeleri:
îmanı Malik’in hayatı ve hadis ilmindeki yeri konusunda yapılan şu çalışmalar belirtilebilir:
Emin el-Hûlî/ Malik b. Enes-Terceme Muharrara, Kahire, ârû İhyâi’l-Kutubi’r-Arabiyye,
Abdulhalim el-Cundî/ Malik b.Enes îmâmû Dâri’l-Hicret, Ka-Lre 1969, Dâru’l-Maârif,
Ebu Bekr Îbnu’l-Arabî / Kitabu’l-Kabes fi Şerhi Muvattai Malı b. Enes, yay. Muhammed Abdullah Veled Kerîm, Beyrut ty., c.
Muhammed Ebu ZehroJMalik, Hayâtuhu ve Asruhu, Kahire, 346 (İmam Malik, Hayatı-Görüşleri-Fıkıhta Yeri, Çev. Osman eskioğlu, Ankara 1984, Hilal Yayınları).
Mahmud Nâdî Ubeydât/ Malik b. Enes ve Eseruhu Ei’l-Hadîs, ahire, 1969 (Ezher Üniversitesinde yapılmış doktora tezi çalış-Lası).
Nezîr Kamdân/el-Muvattaât li’l-hnam Malik Radıyallahu nh, Dımaşk-Daru’1-Kalem/Beyrut-ed-Dâru’ş-Şamiyye 1992 mam Malik’in hadis yönü ve Muvatta’ların özellikleri konusun-a yapılmış çok değerli bir çalışmadır). [8]
IV. Muvatta’da Geçen Bazı Hadis Terimleri:
Son olarak özellikle dipnotlarda geçen bazı hadis terimlerini açklayalım.
Sahih: Adalet ve zabt sahibi ravilerin muttasıl (kesintisiz) senedle rivayetle ettikleri şaz (sika ravinin kendisi gibilere aykırı rivayeti) ve muallel (gizli kusurlu) olmayan hadistir.
Merfu: Söz, fiil, takrir, fıtrî veya ahlâkî vasıf olarak; senedi muttasıl (kesintisiz) veya munkatı (kesintili) olsun -açıkça veya dolaylı olarak (hükmen)- Hz. Peygamber’e izafe edilen hadistir.
Mevkuf: Sahabîlerin söz, fiil ve takrirlerine dair -muttasıl veya munkatı- haberlerdir, sened sahabîde kalır, Hz. Peygamber’e ulaşmaz.
Maktu: Herhangi bir tabiîye izafe olunan söz, fiil ve takrirdir. Bu terim yerleşmeden önce bazan munkatı terimi kullanılmıştır.
Hasen: Zabtı biraz gevşek olan ravilerin muttasıl senedle rivayet ettikleri şaz ve muallel olmayan hadistir.
Zayıf: Sahih ve Hasen hadis şartlarını taşımayan hadistir.
Mürsel: Tabiînin senedde sahabîyi atlayarak doğrudan Hz. Peygamber’e izafe ettiği hadistir.
Munkatı: Senedi muttasıl (kesintisiz) olmayan hadistir. Munkatı hadis, mürsel hadisten daha zayıftır.
Mu’dal: Senedinin herhangi bir yerinden peşpeşe iki veya daha çok ravinin düştüğü hadistir.
Yüce Allah’tan bu çalışmanın ilim erbabına yararlı kılmasını diliyoruz.
Doç.Dr. Vecdi AKYÜZ İstanbul 1993[9]
[1] İmam Malik, Muvatta’, Beyan Yayınları: 1/37-38.
[2] İmam Malik, Muvatta, Beyan Yayınları: 1/39-41.
[3] İmam Malik, Muvatta’, Beyan Yayınları: 1/37-38.
[4] İmam Malik, Muvatta, Beyan Yayınları: 1/41-42.
[5] İmam Malik, Muvatta, Beyan Yayınları: 1/42-43.
[6] İmam Malik, Muvatta, Beyan Yayınları: 1/43-44.
[7] İmam Malik, Muvatta, Beyan Yayınları: 1/44-48.
[8] İmam Malik, Muvatta, Beyan Yayınları: 1/48.
[9] İmam Malik, Muvatta, Beyan Yayınları: 1/48-49.