Zıhar Hakkında ARAPÇA TÜRKÇE HADİS Ebu Davud Tirmizi İbni Mace
Başlık: ZIHAR BÖLÜMÜ
Konu: Zıhar Hakkında
Ravi: Seleme İbnu Sahr el-Beyazi
Hadisin Arapçası:
عن سلمة بن صخر البياضي رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كُنْتُ امْراً أُصِيبُ مِنَ النِّسَاءِ مَاَ يُصِيبُ غَيْرِى فَلَمَّا دَخَلَ شَهْرُ رَمَضَانَ خِفْتُ أنْ أُصِيبَ مِنِ امْرَأتِي شَيْئاً يَتَتَابَعُ بِي حَتّى أُصْبِحَ فَظَاهَرْتُ مِنْهَا حَتّى يَنْسَلِخَ شَهْرُ رَمَضَانَ فَبَيْنَا هيَ تَخْدُمُنِى ذَاتَ لَيْلَةٍ إذْ تَكَشَّفَ لِي مَنْهَا شَىْءٌ. فَلَمْ ألْبَثْ أنْ نَزَوْتُ عَلَيْهَا. فَلَمَّا أصْبَحْتُ خَرَجْتُ إلى قَوْمِي فَأخْبَرْتُهُمُ الْخَبَرَ. قَالَ: فَقُلْتُ امْشُوا مَعِي إلى رَسُولِ اللّهِ #. قَالُوا: َ وَاللّهِ فَانْطَلَقْتُ إلى رسولِ اللّهِ # فَأخْبَرْتُهُ. فَقَالَ: أنْتَ بِذَاكَ يَا سَلَمَةُ؟ قُلْتُ: أمَا بِذَاكَ يَا رَسُولَ اللّهِ مَرَّتَيْنِ وَأنَا صَابِرٌ ‘مْرِ اللّهِ فَاحْكُمْ فِيَّ بِمَا أرَاكَ اللّهُ قَالَ: حَرِّرْ رَقَبَةً. قُلْتُ: وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالحَقِّ نَبِيّاً مَا أمْلِكُ رَقَبَةً غَيْرَهَا، وَضَرَبْتُ صَفْحَةً رَقَبَتِي قَالَ: فَصُمْ شَهْرَيْنَ مُتَتَابِعَيْن. قُلْتُ: وَهَلْ أصَبْتُ الَّذِي أصَبْتُ إَّ مَنَ الصِّيَامِ. قَالَ فَأطْعِمْ وَسْقاً مِنَ تَمْرٍ بَيْنَ ستِّينَ مِسْكِيناً. قُلْتُ: وَالَّذِي بَعَثَكَ بِالْحَقِّ نَبِيّاً لَقَدْ بِتْنَا وَحِشِينَ مَالَنَا طَعَامٌ. قَالَ: فَانْطَلِقْ إلى صَاحِبِ صَدَقَةِ بَنِى زُرَيْقٍ فَلْيَدْفَعْهَا إلَيْكَ. فَأطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِيناً وَسْقاً مِنْ تَمْرٍ وَكُلْ أنْتَ وَعِيَالُكَ بَقِيَّتَهَا. فَرَجَعْتُ إلى قَوْمِي. فَقُلْتُ: وَجَدْتُ عِنْدَكُمُ الضَّيْقَ وَوَجَدْتُ عِنْدَ رسولِ اللّهِ السَّعَةَ وَحُسْنَ الرَّأى وَقَدْ أمَرَ لِي بِصَدَقَتِكُمْ[. أخرجه أبو داود والترمذي .
Hadisin Anlamı:
Ben, bir başkasında rastlanmayacak derecede kadın mevzuunda zaafı olan (ve şiddetli ihtiyaç duyan) bir kimseydim. Ramazan ayı girince (tahammül edemeyip oruçlu iken) hanımına temas ediveririm diye korktum. Ve Ramazan boyu devam edecek bir zıharda bulundum. Sabah olunca yakınlarıma gidip durumu haber verdim. Ve: “Benimle Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelin (durumumu serayım)” dedim. “Vallahi hayır! Gelmeyiz!” dediler. Resulullah’a tek başıma gittim, durumu haber verdim. “Yani sen böyle mi yaptın ey Seleme?” buyurdular. Ben: “Evet ben öyle yaptım! Evet ben öyle yaptım. Ancak Allah’ın emri karşısında sabırlıyım, Allah size her ne göstermişse onu bana hükmedin!” dedim. “Bir köle azad et!” emrettiler. Ben: “Sizi hak peygamber olarak gönderen Zat-ı Zülcelal’e yemin olsun şundan başka rakabem yok” deyip rakabeme elimle şaplattım. “Öyleyse peş peşe iki ay oruç tutacaksın!” buyurdular. Ben: “Ama ben bu günahı oruç yüzünden işledim, (dayanamam)!” dedim. “Öyleyse” buyurdular, “altmış fakire bir vask kuru hurma taksim et!” “Seni hak peygamber gönderen Zat-ı Zülcelale yemin olsun (ben ve hanım, her) ikimiz aç ve yiyeceksiz olarak geceyi geçirdik” dedim. (Aleyhissalatu vesselam bu sözüm üzerine): “Beni Zureyk’in sadaka mallarına bakan memura git, o miktar (hurma)yı sana versin, sen altmış fakire yedir. Geri kalan bakiyeyi de sen ve iyaliniz yeyin” buyurdular. Ben kavmime döndüm. Onlara: “Sizden zorluk ve bed fikir gördüm. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’da ise genişlik ve güzel fikir buldum. Bana sadakanızdan verilmesini emretti!” dedim.
Kaynak: Ebu Davud, Talak 17, (2213), Tirmizi, Talak 20, (1200), Tefsir, Mücadile 3295, İbnu Mace, Talak 25, (2062)