TESBÎH, TAHMÎD,TEHLÎL VE TEKBÎR ARAPÇA TÜRKÇE
TESBÎH, TAHMÎD,TEHLÎL VE TEKBÎR GETİRMENİN FAZÎLETİ[1]:
254- (12/1) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
“Kim bir günde yüz kere;
سُبْحاَنَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ.
‘Allah’a hamd ederek O’nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim’ derse, deniz köpüğü kadar bile olsa günahları silinir.”[2]
255- (12/2) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
“Kim;
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَعَلَىكُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ.
“Allah’tan başka hak ilah yoktur. O, birdir ve O’nun ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır. O, her şeye gücü yetendir” derse, İsmâil -aleyhisselâm-‘ın soyundan dört kişiyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.”[3]
256- (12/3) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
كَلِمَتَانِ خَفِيفَتَانِ عَلَى اللِّسَانِ ثَقِيلَتَانِ فِي الْمِيزَانِ حَبِيبَتَانِ إِلَى الرَّحْمَنِ سُبْحَانَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ سُبْحَانَ اللهِ الْعَظِيمِ.
“Söylemesi dile kolay gelen, kıyâmet günü mîzânda ağır basan ve Rahmân’a sevimli olan iki söz vardır ki bu iki söz şudur: Subhânallahi ve bihamdihi, Subhânallahil-Azîm/Allah’a hamd ederek O’nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim.Yüce Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim”.[4]
257- (12/4) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
سُبْحاَنَ اللهِ، وَالْحَمْدُ ِللهِ، وَلاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ، وَاللهُ أَكْبَرُ.
“Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Hamd Allah’adır. Allah’tan başka hak hiçbir ilah yoktur ve Allah en büyüktür’ demem,güneşin üzerine doğduğu her şeyden bana daha sevimlidir.”[5]
258- (12/5) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
أَيَعْجِزُ أَحَدُكُمْ أَنْ يَكْسِبَ كُلَّ يَوْمٍ أَلْفَ حَسَنَةٍ؟ فَسَأَلَهُ سَائِلٌ مِنْ جُلَسَائِهِ كَيْفَ يَكْسِبُ أَحَدُنَا أَلْفَ حَسَنَةٍ؟ قَالَ: يُسَبِّحُ مِائَةَ تَسْبِيحَةٍ، فَيُكْتَبُ لَهُ أَلْفُ حَسَنَةٍ، أَوْ يُحَطُّ عَنْهُ أَلْفُ خَطِيئَةٍ.
“Sizden birinizin her gün bin sevap kazanmaya gücü yetmez mi?
Yanında oturanlardan birisi:
-Bizden birisi nasıl bin sevap kazanır? diye sordu.
Buyurdu ki:
-Yüz defa Subhânallah derse, kendisine bin sevap yazılır veya onun bin günahı silinir.”[6]
259- (12/6) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
“Her kim;
سُبْحاَنَ اللهِ الْعَظِيمِ وَبِحَمْدِهِ.
‘Yüce Allah’a hamd ederek O’nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim’ derse, ona cennette bir hurma ağacı dikilir.”[7]
260- (12/7) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
“Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden birisini göstereyim mi?
-Evet yâ Rasûlallah! dedim.
Buyurdu ki:
لاَحَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ.
-Güç ve kuvvet ancak Allah’tandır.”[8]
261- (12/8) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
“Sözlerden Allah’a en sevimli olanı dörttür:
سُبْحَانَ اللهِ، وَالْحَمْدُ للهِ، وَلاَ إِلَهِ إِلاَّ اللهُ، وَاللهُ اَكْبَرُ .
‘Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim.Hamd Allah’a dır. Allah’tan başka hak ilah yoktur ve Allah en büyüktür.’
Bunlardan hangisiyle başlarsan başla zararı yoktur.”[9]
262- (12/9) Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e bir bedevi geldi ve:
“Bana söyleyeceğim bir söz öğret” dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle de, diye buyurdu:
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، اَللهُ أَكْبَرُ كَبِيراً وَالْحَمْدُ ِللهِ كَثِيراً، سُبْحاَنَ اللهِ رَبِّ الْعاَلَمِينَ، لاَحَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ.
“Allah’tan başka hak ilah yoktur.O, birdir ve O’nun ortağı yoktur.Allah en büyüktür.Allah’a çokça hamd olsun.Âlemlerin Rabbi olan Allah’ı tüm noksanlık-lardan tenzih ederim.Güç ve kuvvet ancak Azîz ve Hakîm olan Allah’tandır.”
Bunun üzerine bedevi:
“Bunlar Rabbim için, peki benim için ne var?” diye sordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
اَللَّهُمَّ اغْفِرْليِ، وَارْحَمْنيِ، وَاهْدِنيِ وَارْزُقْنيِ.
“Allahım! Beni bağışla ve bana merhamet eyle. Beni hidâyete erdir ve beni rızıklandır’ de.”[10]
263- (12/10) Bir kimse müslüman olduğunda Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ona namazı öğretir, sonra şu kelimelerle DUA etmesini emrederdi:
اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ، وَارْحَمْنيِ، وَاهْدِنيِ، وَعاَفِنيِ، وَارْزُقْنيِ.
“Allahım! Beni bağışla ve bana merhamet eyle.Beni hidâyete erdir. Bana âfiyet ver ve beni rızıklandır.”[11]
264- (12/11) Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
أَفْضَلُ الذِّكْرِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ، وَأَفْضَلُ الدُّعَاءِ الْحَمْدُ لِلَّهِ.
“Zikrin en fazîletlisi, Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka hak ilah yoktur)’, DUA ARAPÇA TÜRKÇEnın en fazîletlisi ise, Elhamdulillah (Hamd, Allah’a mahsustur) (sözüdür).”[12]
265- (12/12) Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
“Kalıcı salih ameller (şu sözlerdir):
سُبْحاَنَ اللهِ، وَالْحَمْدُ ِللهِ، وَلاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ، وَاللهُ أَكْبَرُ، وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَ بِاللهِ.
‘Subhânallah (Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim). Elhamdulillah (Hamd Allah’a mahsustur). Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka hak ilah yoktur). Allahu Ekber (Allah en büyüktür). Ve Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah (güç ve kuvvet ancak Allah’tandır).”[13]
[1] Tesbih: Sübhânallah; Tahmid: Elhamdülillah; Tehlil: Lâ ilâhe illallah,; Tekbir de, Allahu Ekber demektir.
[2] Buhâri, (7/168); Müslim, (4/2071). Sabah ve akşamları bu zikri yapmanın fazileti hk. bkz. s.84.
[3] Buhâri,(7/67); Müslim, lafzıyla (4/2071). Bunu yüz defa demenin fazileti hk. bkz. s.85.
[4] Buhâri, (7/167); Müslim, (4/2072).
[5] Müslim, (4/2072).
[6] Müslim, (4/2073).
[7] Tirmizi,(5/511); Hâkim, (1/501); sahih demiş, Zehebi de buna muvafakat etmiştir. Bkz. Sahihu’l-Câmi (5/531), Sahih-i Tirmizi (3/160).
[8] Buhâri, bkz. Fethu’l-Bâri (11/213); Müslim, (4/2076).
[9] Müslim, (3/1685).
[10] Müslim, (4/2072); Ebu Dâvud, [Bedevi dönüp giderken, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem, “Elleri gerçekten hayırla doldu” buyurdu.] ziyâdesiyle, (1/220).
[11] Müslim, (4/2073); bir başka rivayeti, “Bunlar sana dünya ve ahireti birleştirir” şeklindedir.
[12] Tirmizi, (5/462); İbn Mâce, (2/1249); Hâkim, (1/503) tashih etmiş, Zehebi de buna muvafakat etmiştir. Bkz. Sahihu’l Câmi (1/362).
[13] Ahmed, Ahmed Şâkir tertibi ile (h.513); isnadı sahihtir. Bkz. Mecmau’z-Zevâid (1/297).İbn-i Hacer, Ebu Said’in rivâyetini Nesâi’ye isnad ederek hakkında İbn-i Hibbân ve Hâkim’in tashihlerini zikreder, Buluğu’l-Merâm.