Arapça Türkçe Dualar

Salli ve Bârik Duaları

Salli ve Bârik Duaları
Salli ve bârik duaları; Hz. Peygamber (s.a.s.) için okunan
ve Allah’ın rahmet ve selâmının O’nun üzerine olması
dileğini dile getiren dualara denir. Kur’ân-ı Kerim’de
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey
iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.” (Ahzâb, 33/56)
buyrulmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’e Allahu Teâlâ’nın
salât etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salât etmesi, şanının
yüceltilmesini dilemeleri; mü’minlerin salât etmesi ise,
dua etmeleri anlamını ifade eder.
Kur’ân-ı Kerim’in, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e salât-u selâm
getirmeyi emreden bu ayetine paralel olarak, geçmiş dönemlerde
tanzim edilmiş pek çok salât-u selâm örnekleri vardır.
Peygamberimiz (s.a.s.)’e en kısa şekilde: “Allâhümme salli alâ
Muhammed” veya “Sallallahü aleyhi ve sellem” diye salât getirilir.

Namazlarda “Allahümme salli”, “Allahümme bârik” dualarının
okunması sünnettir. Bilinen ve yaygın olan salavat
örneği aşağıdaki şekildedir:
أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰى اِبْرَاهِيمَ
وَعَلٰى اٰلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
Okunuşu: “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve ‘alâ
âli Muhammed. Kemâ salleyte ‘alâ İbrahîme ve ‘alâ âli
İbrahîm. İnneke hamîdün mecîd.”
Anlamı: “Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine
rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim’e ve İbrahim’in
ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye lâyık yalnız
sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.”
أَللّٰهُمَّ بَارِكْ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلٰى اِبْرَاهِيمَ
وَعَلٰى اٰلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
Okunuşu: “Allâhümme bârik ‘alâ Muhammedin ve
‘alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte ‘alâ İbrahîme ve ‘alâ âli
İbrahîm. İnneke hamîdün mecîd.”
Anlamı: “Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine
hayır ve bereket ver. İbrahim’e ve İbrahim’in ümmetine
verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye lâyık yalnız sensin, şan ve
şeref sahibi de sensin.” (Buharî, De’avât, 32; Müslim, Salât 66; Ebû Davud,
Salât, 183; Tirmizî, Ebvabu’t-Tatavvu, 346)

İlgili Makaleler