Hadis Arapça TürkçeSahihi Buhari Buhari HadisleriSüneni Ebu Davud HadisleriSüneni Tirmizi Hadisleri

Lian (Lanetleşme) Hakkında ARAPÇA TÜRKÇE HADİS Buhari Ebu Davud Tirmizi

Başlık: LİAN (LANETLEŞME) HAKKINDA

Konu: Lian (Lanetleşme) Hakkında
Ravi: İbnu Abbas
Hadisin Arapçası:

عن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]جَاءَ هَِلُ بْنُ أُمَيَّةَ، وَهُوَ أحَدُ الثََّثَةِ الّذِىنَ تَابَ اللّهُ عَلَيْهِمْ رَضِيَ اللّهُ عَنْه. فَجَاءَ مِنْ أرْضِهِ عِشَاءً فَوَجَدَ عِنْدَ أهْلِهِ رَجًُ، فَرَأى ذلِكَ بِعَيْنَيْهِ وَسَمِعَ بأُذَنَيْهِ، فَلَمْ يَهَجْهُ حَتّى أصْبَحَ. فَغَدَا عَلى رَسُولِ اللّهِ # فقَالَ: يَا رسُولَ اللّهِ، إنّى أتَيْتُ أهْلِى عِشَاءً فَوَجَدْتُ عِنْدَهُمْ رَجًُ فَرَأيْتُ بِعَيْنَيَّ وَسَمِعْتُ بِأُذُنَيَّ. فَكَرِهَ رَسُول اللّهِ # مَا جَاءَ بِهِ، وَاشْتَدَّ عَلَيْهِ؛ فنَزَلَتْ: وَالّذِينَ يَرْمُونَ أزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إَّ أنْفُسُهُمْ فَشَهَادَةُ أحَدِهِمْ أرْبَعُ شََهَادَاتٍ بِاللّهِ إنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ؛ الى قَولِهِ: وَالْخَامِسَةَ أنَّ غَضَبَ اللّهِ عََلَيْهَا إنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ. فَسُرِّيَ عَنْ رَسُولِ اللّهِ # وقَالَ: أبْشِرْ يَا هَِلُ، فَقَدْ جَعَلَ اللّهُ لَكَ فَرَجاً وَمَخْرَجاً. فقَالَ هَِلٌ: قَدْ كُنْتُ أرْجُو ذلِكَ مِنْ رَبِّي تَعالى. فقَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أرْسِلُوا إلَيْهَا، فجَاَءَتْ فَتََ عَلَيْهَا رَسُولُ اللّهِ # ا‘يَاتِ، وَذَكَّرَهُمَا، وَأخْبَرَهُمَا أنَّ عَذَابَ اŒخِرَةِ أشَدُّ مِنْ عَذَابِ الدُّنْيَا. فَقَالَ هَِلٌ: واللّهِ لقَدْ صَدَقْتُ عَلَيْهَا. فَقَالَتْ: قَدْ كَذَبْتَ. فَقَالَ #: َعِنُوا بَيْنَهُمَا. فَقِيلَ لِهَِلٍ: اشْهَدْ فَشَهِدَ أرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللّهِ إنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ. فلمَّا كَانَتِ الْخَامِسَةُ قِيلَ لَهُ: يَا هَِلُ! اتَّقِ اللّهَ، فَإنَّ عَذَابَ الدُّنْيَا أهْوَنُ مِنَ عَذَابِ اŒخِرَةِ، وَإنَّ هذِهِ الْمُوجِبَةُ الّتِي تُوجِبُ عَلَيْكَ الْعَذَابَ. فَقَالَ: واللّهِ َ يُعَذِّبُنِىَ اللّهُ عَلَيْهَا كَمَا لَمْ يَجْلِدْنِى عَلَيْهَا فَشَهِدَ الْخَامِسَةَ أنَّ لَعْنَةَ اللّهِ عَلَيْهِ إنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِبِينَ. ثُمَّ قِيلَ لَهَا إشْهَدِى. فَشَهِدَتْ أرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللّهِ إنَّهُ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ. فَلَمَّا كَانَتِ الْخَامِسَةُ قِيلَ لَهَا: اِتَّقِي اللّهَ، فإنَّ عَذَابَ الدُّنْيَا أهْوَنُ مِنْ عَذَابِ اŒخِرَةِ، وَإنَّ هذِهِ الْمُوجِبَةُ الّتِي تُوجِبُ عَلَيْكِ الْعَذَابَ فَتَلَكَّأتْ سَاَعَةً. ثُمَّ قَالَتْ: واللّهِ َ أفْضَحُ قَوْمِي سَائِرَ الْيَوْمِ. فَشَهِدَتِ الْخَامِسَةَ أنَّ غَضَبَ اللّهِ عَلَيْهَا إنْ كَانَ مِنْ الصَّادِقينَ، وَفَرَّقَ # بَيْنَهُمَا وَقَضى أنْ َ يُدْعى وَلدُهَا ‘بٍ وََ تُرْمَى وََ يُرْمَى وَلَدُهَا، وَمَنْ رَمَاهَا أوْ رَمَى وَلَدَهَا فَعَلَيْهِ الْحَدُّ، وَقَضى أنَّهُ َ بَيْتَ عَلَيْهِ لَهَا وََ لِوَلدِهَا قُوتٌ مِنْ أجْلِ أنَّهُمَا يَتَفَرَّقَانِ مِنْ غَيْرِ طََقٍ وََ وَفَاةٍ. وَقالَ #: إنْ جَاءَتْ بِهِ أُصَيْهِبَ أُرَيْصِحَ أُثَيْبِجَ فأتَىءً ا‘لْيَتَيْنِ أحْمَشَ السَّاقَيْنِ فَهُوَ لِهِلٍ وَإنْ جَاءَتْ بِهِ أوْرَقَ جَعْداً جُمّالِيّاً خَدلَّجَ السَّاقِينَ سَابِغَ ا‘لَيَتَيْنِ فَهُوَ لِلّذِى رُمِيَتْ بِهِ. فَجَاءَتْ بِهِ أوْرَقَ جَعْداً جُمّالِيّاً خَدَلَّجَ السَّاقَيْنِ سَابِغَ ا‘لْيَتَيْنِ. فَقَالَ #: لَوَْ ا‘يْمَانُ لَكَانَ لِي وَلَهَا شأنٌ قَالَ عِكْرِمَةُ: وَكَانَ وَلَدُهَا بَعْدَ ذلِكَ أمِيراً عَلى مُضَرَ وَمَا يُدْعَى ‘بٍ[. أخرجه أبو داود بهذا اللفظ، وللستة عن ابن عمر بمعناه.قوله: »فتلكأت« أي تباطأت وتوانت عن اتمام اليمين . و»ا‘صَيْهيبُ« تصغير أصهب وهو ا‘شقر، وا‘صهب من ا‘بل: ما يخالط بياضه حمرة.و»ا‘رَيْصحُ« تصغير أرْصَحْ بصاد وحاء مهملتين: وهو خفيف لحم ا‘ليتين.و»ا‘ثيبج« تصغير أثبج وهو الناتِىء الثبج، وهو ما بين الكتفين، وجاء بها مصغرة ‘نها صفة لمولود.و»حمَشَ الساقين« دقيقيهما.و»ا‘ورق« ا‘سمر.و»الْجَعْدُ« القصير.و»الجمليُّ« العظيم الخلقة كأنه الجمل في القدّ .

Hadisin Anlamı:

Allah Teala hazretleri’nin (Tebük Seferi’nden geri kalmaları sebebiyle) tevbelerini kabul edip affettiği üç kişiden biri olan Hilal İbnu Ümeyye Radıyallahu Anh geldi. (Anlattığına göre) tarlasından evine yatsı vaktinde dönmüştü. Hanımının yanında bir adam buldu. Manzarayı gözleriyle görmüş, kulaklarıyla işitmişti. Sabah oluncaya kadar adamı ürkütüp telaşlandırmadı. Sabah olunca doğru Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın yanma gitti. “Ey Allah’ın Resulü” dedi, “ben aileme geceleyin dönmüştüm, yanlarında bir adam buldum. Üstelik gözlerimle gördüm, kulaklanmla işittim.” Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) getirdiği bu haberden hoşlanmadı, adama karşı sert davrandı. Bunun üzerine: “Kendi hanımlarına zina isnad eden, ancak, kendisinden başka şahidi bulunmayan kimse ise, doğru söylediğine dair Allah adına yemin ederek dört defa şahitlik eder. Beşinci şahitliğinde ise, eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını ister. Kadının Allah adına yemin ederek kocasının yalan söylediğine dair dört defa şahidlik etmesi ve beşinci şahitliğinde, eğer kocası doğru söylüyorsa Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını istemesi, onun hakkındaki cezayı kaldırır” (Nur 6-9) mealindeki ayet nazil oldu. Vahiy hali Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın üzerinden kalkınca: “Ey Hilal, müjde! Allah senin için bir kurtuluş ve kurtuluş yolu gösterdi” buyurdular. Hilal: “Ben Rabbim Teala hazretleri’nden bunu ümid ediyordum!” dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Kadına adam gönderin gelsin!” emretti. Kadın geldi. Ayet-i kerimeyi Resulullah ona okudu, ikisine de meselenin ciddiyetini hatırlattı ve ahiret azabının dünyadaki azabtan daha şidetli olacağını haber verdi. Bunun üzerine Hilal: “Vallahi kadın hakkında doğruyu söyledim!” dedi. Kadın da: “Hayır yalan söyledin!” dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: “Aranızda lanetleşin!” emretti. Hilal’e: “Şehadet getir!” dendi. O da doğru söylediğine dair dört kere Allah’a şehadet etti. Beşinci sefer olunca kendisine: “Ey Hilal, Allah’tan kork, zira dünya azabı ahiret azabından pek hafiftir, senin bu yaptığın, üzerine azabı vacib kılmaktadır!” dendi. O yine: “Allah’a yemin olsun, ona iftira ediyorum diye bana celde yapılmadığı gibi, Allah da onun sebebiyle bana azab vermeyecektir!” dedi ve “Eğer yalancı ise, Allah’ın laneti üzerine olsun!” diye beşinci kere şehadette bulundu. Sonra kadına: “Şehadet getir!” dendi. Kadın da: “Hilal yalancıdır” diye dört kere Allah’a şehadette bulundu. Beşinci şehadete sıra gelince, kadına: “Allah’tan kork, zira dünyadaki azab ahiret azabından hafiftir. Bu yaptığın, üzerine azabı vacib kılmaktadır!” dendi. Kadıncağız bir müddet durakladı: Sonra: “Kavmimi, geri kalan zamanlarda rezil rüsvay edemem!” dedi ve beşinci defa: “Hilal doğru söyledi ise Allah’ın gazabı üzerime olsun!” diye şehadette bulundu. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam aralarını ayırdı. Kadının çocuğunun babasının adıyla çağrılmamasına, kadına zina isnad edilmemesine, çocuğa da veled-i zina denmemesine, kim kadına veya çocuğa böyle bir isnadda bulunacak olursa hadd-i kazfe maruz kalacağına hükmetti. Keza bunlar ne boşanma ne de ölüm sebebiyle ayrılmadıkları için Hilal üzerinde, ne kadın için mesken ne de çocuk için nafaka mesuliyeti olmadığına hükmetti. Aleyhissalatu vesselam: “Eğer kadın kızılımsı, kabaları etsiz, sivri omuzlu, iki kabası sivri, bacakları ince bir çocuk dünyaya getirirse, bu çocuk Hilal’dendir. Eğer esmer, kısa saçı, iri yapılı, iri bacaklı, iri kabalı bir çocuk dünyaya getirirse bu çocuk, zina nisbet edilen şahsa aittir” buyurdular. Gerçekten kadın esmer renkli, kısa saçlı, iri yapılı, iri bacaklı, iri kabalı bir çocuk doğurdu. Aleyhissalatu vesselam: “Eğer (şehadetlerle yapılan) yeminler olmasaydı benimle o kadın arasında mesele olacaktı” buyurdular. [İkrime der ki: “Kadının çocuğu bundan sonra Mudar üzerine emir oldu, tesmiyede babasına nisbet edilmezdi. Hadisi Ebu Davud bu metnin aynısıyla rivayet etti. Kütüb-i Sitte, İbnu Ömer’den bu manada rivayette bulundular.”]

Kaynak: Buhari, Talak 28, Şehadat 21, Tefsir, Nur 3, Ebu Davud, Talak 27, (2254, 2255, 2256), Tirmizi, Tefsir Nur, (3178)

İlgili Makaleler