Belaya Uğrayanı Görünce
Sahabeden Ebû Hüreyre (r.a.)’nin bildirdiğine göre
Peygamber Efendimiz; “Derde düşmüş birini gören kimse,
اَلْحَمْدُ الَّذٖي عَافاَنٖي مِمَّا اِبْتَلاَكَ بِهٖ وَفَضَّلَنٖي عَلَى كَثٖيرٍ مِمَّنْ
خَلَقَ تَفْضيٖلًا
Okunuşu: “Elhamdülillâhillezî ‘âfânî mimmâ ibtelâke
bihî ve feddalenî ‘alâ kesîrin mimmen haleka tafdîlâ.”
Anlamı: “Beni, seni mübtela kıldığı şu şeyden esirgeyen
ve beni yarattıklarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamd
olsun, derse, o belâ ona sirayet etmez” buyurmuştur. (Tirmizî,
De’avât, 38; İbn Mâce, Dua, 22)
Kuşkusuz hiç kimse bir bela ve musibete maruz kalmak
istemez. Bu nedenle bir hastalığa maruz kalan veya felakete
uğrayan kişi ziyaret edildiğinde ona teselli verilmeli ve
imkânlar elverdiğince maddî-manevî yardım edilmelidir.
Kendisinin de böyle bir musibete düşmediği için Allah’a
dua edip, şükretmelidir.
Hadisteki “ibtilâ” imtihan ve deneme anlamına gelir ve
bu kelime hem hayr için hem de şer için kullanılır.
وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُون
“Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz.
Ancak bize döndürüleceksiniz” (Enbiyâ, 21/35) anlamındaki ayet
bunun delilidir.
Hadiste ifade edilen imtihan hem maddî, hem de
manevî olabilir. Her iki durumda da müslümana düşen görev,
her türlü olumsuzluklara karşı sabrederek bu imtihanı
başarması ve Rabbine karşı isyan etmemesidir.
Kur’ân-ı Kerim’de; “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla
bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz”
buyrulduktan sonra إِنَّا وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ , İnnâ lillâhi ve
innâ ileyhi râci’ûn. “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz
ve şüphesiz O’na döneceğiz” diyerek sabredenlerin müjdelenmesi
ve onların Rableri katında rahmet ve merhamete
mazhar olacağı ve bu kimselerin doğru yola ulaştırılacağı
bildirilmektedir. (Bakara, 2/155–157; Ayrıca bk. Âl-i İmrân, 3/173)