ALLAH’IN RIZASI ve CENNETİ KAZANMAK İÇİN GAYRET ETMEK ARAPÇA TÜRKÇE HADİSİ ŞERİFLER RİYAZUS SALİHİN

47154

 

52-عن أبي هريرة رضي اللَّه عنه. قال قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «إِنَّ اللَّه تعالى قال: منْ عادى لي وليًّاً. فقدْ آذنتهُ بالْحرْب. وما تقرَّبَ إِلَيَ عبْدِي بِشْيءٍ أَحبَّ إِلَيَ مِمَّا افْتَرَضْت عليْهِ: وما يَزالُ عبدي يتقرَّبُ إِلى بالنَّوافِل حَتَّى أُحِبَّه، فَإِذا أَحبَبْتُه كُنْتُ سمعهُ الَّذي يسْمعُ به، وبَصره الذي يُبصِرُ بِهِ، ويدَهُ التي يَبْطِش بِهَا، ورِجلَهُ التي يمْشِي بها، وَإِنْ سأَلنِي أَعْطيْتَه، ولَئِنِ اسْتَعَاذَنِي لأُعِيذَّنه» رواه البخاري.

95-52 Ebû Hureyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) Allah’ü Teâlâ şöyle buyurmuştur dedi: “Her kim samimi olarak farz ve nafile ibadetleriyle bana yaklaşan dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeylerin benim katımda en sevimli olanı farz kıldığım ibadetlerdir. Kulum nafile ibadetleriyle de devamlı bana yaklaşır da ben de onu severim. Onu sevdiğim vakit; onun işiten kulağı, gören gözü ve tutan eli, yürüyen ayağı olurum.Benden isterse ona veririm, bana sığınırsa onu korurum.” (Buhârî, Rikâk 38)

53- عن أَنس رضي اللَّه عنه عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فيمَا يرْوِيهِ عنْ ربهِ عزَّ وجَلَّ قال: «إِذَا تقرب الْعبْدُ إِليَّ شِبْراً تَقرَّبْتُ إِلَيْهِ ذِراعاً، وإِذَا تقرَّب إِلَيَّ ذراعاً تقرَّبْتُ منه باعاً، وإِذا أَتانِي يَمْشِي أَتيْتُهُ هرْوَلَة» رواه البخاري.                  

96-53 Enes (r.a)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) Allah’ü Teâlâ şöyle buyurmuştur dedi: “Kulum bana bir karış yaklaştığı zaman, ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşınca, ben ona bir kulaç yaklaşırım, o bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım.” (Buhârî, Tevhîd 50)

54- عن ابن عباس رضي اللَّه عنه قال: قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «نِعْمتانِ مغبونٌ فيهما كثير من الناس: الصحة والفراغ» رواه مسلم.              

97-54 İbn Abbâs (r.a)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İki nimet vardır ki; insanların pek çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmışlardır: SIHHAT ve BOŞ VAKİT.” (Buhârî, Rikâk 1)

55- عن عائشة رضي اللَّه عنها أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كَان يقُومُ مِنَ اللَّيْلِ حتَّى تتَفطَرَ قَدمَاهُ، فَقُلْتُ لَهُ، لِمْ تصنعُ هذا يا رسولَ اللَّهِ، وقدْ غفَرَ اللَّه لَكَ مَا تقدَّمَ مِنْ ذَنبِكَ وما تأخَّرَ؟ قال: «أَفَلاَ أُحِبُّ أَنْ أكُونَ عبْداً شكُوراً؟» متفقٌ عليه.      

98-55 Aişe (r.anha)’dan rivayet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.v) geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Bir seferinde ben O’na: Niçin böyle yapıyorsun? Halbuki Allah senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır dedim. Şöyle buyurdular: “Şükreden bir kul olmayı istemeyeyim mi?” (Müslim, Münâfikûn 81)

56- عن أبي هريرة رضي اللَّه عنه قال: قال رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «المُؤمِن الْقَوِيُّ خيرٌ وَأَحبُّ إِلى اللَّهِ مِنَ المُؤْمِنِ الضَّعِيفِ وفي كُلٍّ خيْرٌ. احْرِصْ عَلَى مَا ينْفَعُكَ، واسْتَعِنْ بِاللَّهِ وَلاَ تَعْجَزْ. وإنْ أصابَك شيءٌ فلاَ تقلْ: لَوْ أَنِّي فَعلْتُ كانَ كَذَا وَكذَا، وَلَكِنْ قُلْ: قدَّرَ اللَّهُ، ومَا شَاءَ فَعَلَ، فَإِنَّ لَوْ تَفْتَحُ عَمَلَ الشَّيْطَان». رواه مسلم.                                                                          

100-56 Ebû Hureyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sağlam ve kuvvetli mü’min Allah katında zayıf mü’minden daha hayırlı ve sevimlidir. Bununla beraber her ikisinde de hayır vardır. Sen sana hayırlı olan şeyi elde etmeye çalış, Allah’tan yardım dile acizlik gösterme, başına bir şey gelirse şöyle yapsaydım böyle olurdu deme, fakat Allah’ın takdiridir bu de. O ne dilerse dilediğini yapar. Çünkü şöyle etseydim böyle olurdu deyip durmak şeytanı memnun edecek işlere ve şeytanın vesvesesine yol açar.” (İbn i Mâce, Mukaddime 10)

57- عن أبي هريرة رضي اللَّه عنه قال أَنَّ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: «حُجِبتِ النَّارُ بِالشَّهَواتِ، وحُجِبتْ الْجَنَّةُ بَالمكَارِهِ» متفقٌ عليه.                

101-57 Ebû Hureyre (r.a)’den bildirildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Cehennem nefse hoş gelen şeylerle kuşatılıp örtülmüştür. Cennet ise zorluklar ve nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.” (Buhârî, Rikâk 8; Müslim, Cennet 1)

58- عن ابن مسعودٍ رَضِيَ اللَّهُ عنه قال: صلَّيْت مع النَبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم لَيلَةً، فَأَطَالَ الْقِيامَ حتَّى هممْتُ أَنْ أجْلِسَ وَأدعَهُ. متفقٌ عليه.                          

103-58 İbn Mes’ûd (r.a) şöyle demiştir: Bir gece Rasûlullah (s.a.v.)’in arkasında nafile namaz kılmıştım. Ayakta o kadar uzun durdu ki, az kalsın kötü birşey yapacaktım. Ne yapmayı düşündün? dediler. Peygamberi ayakta bırakıp oturmayı düşündüm dedi. (Buhârî, Teheccüd 9)

59- عن أنس رضي اللَّه عنه عن رسولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: «يتْبعُ الميْتَ ثلاثَةٌ: أهلُهُ ومالُه وعمَلُه، فيرْجِع اثنانِ ويبْقَى واحِدٌ: يرجعُ أهلُهُ ومالُهُ، ويبقَى عملُهُ» متفقٌ عليه.                                                                      

104-59 Enes (r.a)’den Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Ölüyü kabre kadar üç şey takib eder; çoluk çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, ameli ölüyle başbaşa kalır.” (Buhârî, Rikak 42)

60- عن ابن مسعودٍ رضيَ اللَّهُ عنه قال: قال النبيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «الجنة أقَربُ إلى أَحدِكُم مِنْ شِراكِ نَعْلِهِ والنَّارُ مِثْلُ ذلِكَ» رواه البخاري.                

105-60 İbn Mes’ûd (r.a)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Cennet size ayakkabınızın bağından daha yakındır. Cehennem de öyledir.” (Buhârî, Rikâk 29)

61- عن سعيدِ بنِ عبدِ العزيزِ، عن رَبيعةَ بنِ يزيدَ، عن أَبِي إدريس الخَوْلاَنيِّ، عن أَبِي ذَرٍّ جُنْدُبِ بنِ جُنَادَةَ، رضي اللَّهُ عنه، عن النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فيما يَرْوِى عَنِ اللَّهِ تباركَ وتعالى أنه قال: «يا عِبَادِي إِنِّي حَرَّمْتُ الظُّلْمَ عَلَى نَفْسِي وَجَعَلْتُهُ بَيْنَكُمْ مُحَرَّماً فَلاَ تَظالمُوا، يَا عِبَادِي كُلُّكُم ضَالٌّ إِلاَّ مَنْ هَدَيْتُهُ، فَاسْتَهْدُوني أهْدكُمْ، يَا عِبَادي كُلُّكُمْ جائعٌ إِلاَّ منْ أطعمتُه، فاسْتطْعموني أطعمْكم، يا عبادي كلكم عَارٍ إلاَّ مِنْ كَسَوْتُهُ فَاسْتَكْسُوني أكْسُكُمْ، يَا عِبَادِي إنَّكُمْ تُخْطِئُونَ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَأَنَا أغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعاً، فَاسْتَغْفِرُوني أغْفِرْ لَكُمْ، يَا عِبَادِي إِنَّكُمْ لَنْ تَبْلُغُوا ضُرِّي فَتَضُرُّوني، وَلَنْ تَبْلُغُوا نَفْعِي فَتَنْفَعُوني، يَا عِبَادِي لَوْ أَنَّ أوَّلَكُمْ وآخِركُمْ، وَإنْسَكُمْ وَجِنَّكُمْ كَانُوا عَلَى أتقَى قلبِ رجلٍ واحدٍ منكم ما زادَ ذلكَ فِي مُلكي شيئاً، يا عِبَادِي لو أَنَّ أوَّلكم وآخرَكُم وإنسَكُم وجنكُمْ كَانوا عَلَى أفْجَرِ قَلْبِ رَجُلٍ وَاحِدٍ مِنْكُمْ مَا نَقَصَ ذَلِكَ مِنْ مُلْكِي شَيْئاً، يَا عِبَادِي لَوْ أَنَّ أَوَّلَكُمْ وَآخِركُمْ وَإنْسَكُمْ وَجِنَّكُمْ، قَامُوا فِي صَعيدٍ وَاحدٍ، فَسألُوني فَأعْطَيْتُ كُلَّ إنْسانٍ مَسْألَتَهُ، مَا نَقَصَ ذَلِكَ مِمَّا عِنْدِي إِلاَّ كَمَا َيَنْقُصُ المِخْيَطُ إِذَا أُدْخِلَ البَحْرَ، يَا عِبَادِي إنَّما هِيَ أعْمَالُكُمْ أُحْصِيهَا لَكُمْ، ثُمَّ أوَفِّيكُمْ إيَّاهَا، فَمَنْ وَجَدَ خَيْراً فَلْيَحْمِدِ اللَّه، وَمَنْ وَجَدَ غَيْرَ ذَلِكَ فَلاَ يَلُومَنَّ إلاَّ نَفْسَهُ». قَالَ سعيدٌ: كان أبو إدريس إذا حدَّثَ بهذا الحديث جَثَا عَلَى رُكبتيه. رواه مسلم. وروينا عن الإمام أحمد بن حنبل رحمه اللَّه قال: ليس لأهل الشام حديث أشرف من هذا الحديث.                                          

111-61 Saîd ibn Abdü’l Azîz’in Rebîa ibn Yezîd’den Rebîa’nın Ebû İdrîs el Havlânî’den O’nun da Ebû Zerr Cündüb ibn Cünâde (r.a)’den rivayet et tiğine göre Peygamber (s.a.v) Allah’tan rivayet ederek şöyle demiştir: “Ey kul- larım zulmetmeyi kendime haram kıldığım gibi onu sizin aranızda da haram kıldım, artık birbirinize zulmetmeyiniz. Ey kullarım benim hidayet ettiklerim dışında hepiniz yolunuzu şaşırmışsınız, o halde benden hidayet isteyin ki, sizi doğru yola ileteyim. Ey kullarım benim doyurduklarımdan başka hepiniz açsınız, benden yiyecek isteyin ki, sizi doyurmuş olayım. Ey kullarım benim giydirdiklerim dışında hepiniz çıplaksınız, benden giyecek isteyin ki, sizi giydireyim. Ey kullarım siz gece gündüz günah işliyorsunuz, ben ise günahları bağışlayanım, benden af dileyin ki sizi bağışlayayım. Ey kullarım bana zarar vermek elinizden gelmez ki zarar verebilesiniz, bana fayda vermeye gücünüz yetmez ki beni faydalan-dırasınız. Ey kullarım sizden öncekiler ve sonrakiler bütün insanlar ve cinler içinizden Allah’tan en çok korunup sakınan bir adamın hali gibi en iyi hal üzere olsalar bu durum benim mülküme hiç birşey kazandırmaz. Ey kullarım sizden öncekiler ve sonrakiler bütün insanlar ve cinler içinizden en kötü bir adamın durumu gibi olsalar bu durum benim mülkümden hiç birşey eksiltmez. Ey kullarım sizden öncekiler ve sonrakiler bütün insanlar ve cinler bir alanda toplansalar, sonra benden dilediklerini isteseler, ben de istediklerini versem, bu benim mülkümden ancak iğne-nin denize batırılıp çıkarıldığındaki eksilttiği kadar bir şey eksiltir. Ey kullarım işte sizin amelleriniz onları sizin için saklar sonra da karşılığını öderim. Artık kim hayırla karşılaşırsa, Allah’a hamdetsin kötülükle karşılaşan ise kendi nefsini ayıplasın.” (Müslim, Birr 55)