edatlarından olur. (2) İsm-i mevsûl olur. (3) Akıllılar hakkında soru edatı olur.
İki fiili cezm eden şart edatı (ismi) olması, sadece akıllılar içindir. Bu tür kullanışlarda (Kim + Fiil + ise) veya (Yap_an kimse)” anlamını verir.
Örnek 78/39 : ( ذَلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ مَآبًا ) “İşte o gerçek gündür. O halde dileyen (kimse) Rabbine dönen bir yol edinsin.”
Ayet-i Kerimedeki i’râb; ( ذَلِكَ ) : İsm-i işâret ve mübtedâ, REF mahallinde. ( الْيَوْمُ ) : haber, merfû ve mevsûf. ( الْحَقُّ ) : sıfat, merfû. ( فَ ) : Atıf harfi. ( مَنْ ) : mübtedâ, şart ismi, REF mahallinde. ( شَاءَ ) : fiilüş’şart, fiili mâzi, fâil ( هُوَ ) olarak takdir edilen müstetir zamir. ( اتَّخَذَ ) : cevabuş’şart, fâil ( هُوَ ) olarak takdir edilen müstetir zamir. ( إِلَى ) : Harf-i cer. ( رَبِّ ) : mecrur isim, muzaf. ( هِ ) : muzâfun ileyh ve muttasıl zamir cer mahallinde. Şibh-i ( إِلَى رَبِّهِ ) cümle, NASB mahallinde hâl’dir de denilmiştir. ( مَآبًا ) : mef’ûl, mansub’dur.
NOT -1: ( مَآبًا dönen bir yol) : mimli masdar, ism-i zaman ve ism-i mekan olduğu için; dönülecek yer, dönülecek zaman ve dönüş yeri anlamlarını kapsamaktadır.
NOT -2: Şart ve cevab fiillerinin i’râbı hakkında : (1) Her ikiside muzari olduğu zaman meczûm olurlar. (2) Her ikiside mâzi olduğu zaman mebnî olduklarından, mahallen meczûm sayılırlar. (3) Şart mâzi ve cevap muzâri ise, cevap merfû veya meczûm okunabilir. (4) Şartın muzâri ve cevabın mâzi olması nâdirdir. (5) Söz gelişinden anlaşılabileceği için bazan şart, bazan da cevap hafzedilebilir. İkisinin birden hazfedildiği de olur. (6) Cevap olması uygun düşmeyen yerler : (a) isim cümleleri, (b) çekimi yapılamayan (câmid) fiiller, (c) dilek (talep) anlamı ifâde eden fiiller, (d) Başında cevap ( فَ ) olmayan ve ( سَوْفَ س مَا قَدْ لَنْ ) harflerinden biriyle başlayan cümleler.
Örnek : ( مَنْ يَعْمَلْ سُو ءً يُجْزَ بِهِ ) “Kim bir kötülük yaparsa, ondan dolayı cezalandırılır.”
2/81: (… بَلَى مَنْ كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ ) “Evet, kim bir kötülük işledi ise, günahı (kasdi işlediği suç) kendisini kuşattı ….” Ayet-i Kerimesinin i’râbı tefekkür edilirse; “Kasdî işlenen günah, sahibini kuşatır ve ona tövbe edinceye kadar azab eder” bilgisi saklıdır. Çünkü, ( خَطِيئَتُ ) fâil olarak görev yapıyor ve kendisi de, biz-zaruri ( بِهِ ) mecrur oluyor.
( بَلَى ) evet : Cevap harfidir.
( مَنْ ) kim : İsim cümlesinin mübtedâsı olarak görev yapan şart ismi, REF mahallindedir. Kendisinden sonra gelen, şart ve cevabtan oluşan cümleler REF mahallinde haberidir.
( كَسَبَ ) işledi, kazandı : Fi’lu’ş-şart, fiili mazi CEZM mahallinde, fâili ( هُوَ ) olarak takdir edilen müstetir (gizli) zamir.
( سَيِّئَةً ) bir günah, bir kötülük : Mef’ulün bih,mansub
( وَ ) ve : atıf harfi
( أَحَاطَتْ ) kuşattı : Cevabu’ş-şart CEZM nahallinde, fiili mazi ( تْ ) te’nis (mühenneslik) için.
( بِهِ ) kendisini : Car- mecrur
( خَطِيئَتُهُ ) bilerek ve isteyerek kazandığı günahı, kasdi olarak işlediği suç : Fâil, mefru.
Âvamil’den: ( مَنْ يَفْعَلْ عَمَلاً صَالِحاً يَكُنْ نَاجِياً ) “Kim salih amel işlerse, o kişi kurtulucu olur.” ( مَنْ ) ismi, cümlede “her kim ki” mânasını verir ve içinde “imandan sonra” ifadesi saklıdır. İki fiili cezm eder. Birinci fiile “şart”, ikinci fiile “ceza” denir. Yani, birinci fiil işlenir ise, ikinci fiil de biz-zaruri (ister-istemez) meydana gelir.
İ’râbı: ( مَنْ ) şart ismidir ve sükun üzere mebnidir. Mübteda olduğu için mahallen merfudur. ( يَفْعَلْ ) fiili muzaridir ve ( مَنْ ) ile lafzen meczumdur. Fâili,”men” lafzına câri olan tahtında müstetir ( هُوَ ) zamiridir. Fiil ve müstetir fâil ile birlikte bir cümledir ve şart fiili olduğu için irabdan mahalli yoktur. ( يَكُنْ ) nakıs fiilin muzarisi olup, “men” ile lafzen meczumdur. Fâili,”men” lafzına câri olan tahtında müstetir ( هُوَ ) zamiridir. ( يَكُنْ ) nakıs fiili, ismi ve haberi ile birlikte bir cümledir. Şartın, cezası (karşılığı) olduğu için irabdan mahalli yoktur. Şart fiili ile ceza fiilinden oluşan cümleye “şart cümlesi” denir.