Başlık: NAMAZ BÖLÜMÜ
Konu: Namazın Vakitleri
Ravi: Ebu Musa
Hadisin Arapçası:
عن أبى موسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ النّبىَّ # أتَاهُ سَائِلٌ يَسْأَلُهُ عَنْ مَوَاقِيت الصَّةِ، فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيْهِ شَيْئاً قالَ: وَأمَرَ بًَِ فَأقَامَ الْفَجْرَ حِينَ انْشَقَّ الْفَجْرُ وَالنَّاسُ َ يَكَادُ يَعْرفُ بَعْضُهُمْ بَعْضاً، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ الظُّهْرَ حِينَ زَالَتِ الشّمْسُ، وَالْقَائِلُ يَقُولُ: قَدْ انْتَصَفَ النَّهَارُ وَهُوَ كَانَ أعْلَمَ مِنْهُمْ، ثُمَّ أمَرَهُ فأقَامَ بِالْعَصْرِ وَالشّمْسُ مُرْتَفِعَةٌ، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ بِالْمَغْرِبِ حِينَ وَقَعَتِ الشّمْسُ، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ بِالْعِشَاءِ حِينَ غَابَ الشَّفَقُ، ثُمَّ أخَّرَ الْفَجْرَ مِنَ الْغَدِ حَتَّى انْصَرَفَ مِنْهَا، وَالْقَائِلُ يَقُولُ: قَدْ طَلََعَتِ الشّمْسُ، أوْ كَادَتْ، ثُمَّ أخَّرَ الظُّهْرَ حَتَّى كانَ قَرِيباً مِنْ وَقْتِ الْعَصْرِ بِا‘مسِ، ثُمَّ أخَّرَ الْعَصْرَ حَتَّى انْصَرَفَ مِنْهَا، وَالقَائِلَ يقُولُ: قَدِ احْمَرَّتِ الشّمْسُ، ثُمَّ أخّرَ المَغْرِبَ حَتَّى كَانَ عِنْدَ سُقُوطِ الشّفَقِ[ .
Hadisin Anlamı:
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bir zat gelerek namaz vakitlerini sordu. Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi. (Sabah vaktinde) şafak sökünce, henüz kimse kimseyi tanıyamayacak kadar ortalık karanlık iken Bilal’e emretti, sabah ezanını okudu. Sonra, güneş tam tepe noktasından batıya dönme (zeval) anında yine Bilal’e emretti, öğle ezanını okudu. Bu vakit için, -öbürlerinden daha iyi bilen- birisi: “Bu, gün ortası (nısfu’n-Nehar)” demişti. Sonra, güneş henüz yüksekte olduğu zaman emretti, Bilal akşam namazı için ezan okudu. Sonra ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca yatsı için emretti, Bilal yatsı ezanını okudu. Sonra ertesi gün, sabah namazını tehir etti, O kadar geciktirdi ki, kişinin, “sabah vakti çıktı veya çıkmak üzere” demesi anında namazı tamamladı. Sonra öğleyi tehir etti, öyle ki, öğle namazını dün ikindiyi kıldığımız ana yakın bir vakitte kıldı. Sonra ikindiyi tehir etti. Bir kimsenin, “Güneş (ikindi) kızıllığına büründü” diyebileceği bir vakitte namazdan çıktı. Sonra akşamı, nerdeyse ufuktan aydınlığın (şafak) kaybolduğu ana kadar tehir etti.
Kaynak: