Açıköğretim Arapça DersleriAöf İlahiyat

Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri – Aöf İlahiyat Arapça Dersleri (1)

 

 


Arapçada Kelime Çeşitleri
Kelime: Cümleleri meydana getiren ve bir takım anlamları gösteren sözlere
kelime denir. Anlamlı ses veya ses birliği şeklinde de tanımlanabilir.
Arapçada üç çeşit kelime vardır: İsim, fiil, harf. Kelime kendisinden
başkasındaki bir anlamı gösteriyorsa harftir. Bizzat kendindeki bir anlamı
gösteriyorsa bakılır: Zaman anlamı gösteriyorsa fiil aksi halde isimdir. Bu
kısa bilgiden sonra kelimenin üç çeşidi olan isim, fiil ve harfi daha yakından
tanımaya geçebiliriz.

 

 

 


İsim
Zamana bağlı olmaksızın müstakil bir anlamı gösteren kelimedir. Varlıklara
ad olan kelimelerdir şeklinde de ifade edilebilir. حَسَنٌ، كِتابٌ، جَنَّةٌ، سَيّارَةٌ kelimeleri isimdirler.
İsimler en başta anlamlarıyla diğer kelime çeşitlerinden ayrılırlar. Bunun
yanı sıra pek çoğu şekilsel olan bir takım alametler de isimleri ayırt etmemize
yararlar. İsmin, fiil ve harften ayrıldığı başlıca alametleri/özelikleri şunlardır:

 

1. İsmin başına ( ال ) takısı gelebilir. Fiil ve harfin başına ise ( ال ) takısı
gelmez. الجامِعَةُ، الفَصْلُ، الكِتابُ kelimelerinde olduğu gibi.


2. İsmin başına (… يا، أيا، آ ) nida harflerinden birisi gelebilir.
يا عليُّ أَحْسِنْ إلى الفَقيرِ) ) “Ey Ali! Fakire iyilik yap.” Örneğinde başında ( يا ) nida
harfi bulunması ( عليُّ ) kelimesinin isim olduğunu göstermektedir. Zira fiil ve
harflerin başına nida harflerinden birisinin gelmesi söz konusu değildir.


3. İsmin başına (… ب، مِن، إلى، عَنْ، على، لِ ) cer harflerinden birisi gelebilir.
Ayrıntısı 8. ünitede anlatılacağı üzere cer harfleri başına geldikleri isimlerin
sonuna etki ederek mecrûr yaparlar. Müfred (tekil) isimlerde, cem-i müennes
sâlimlerde (kurallı dişil çoğullarda) ve cem-i teksirlerde (kuralsız/kırık
çoğullarda) mecrûr olmanın alameti ismin son harekesinin kesra olmasıdır.
ذهبتُ إلى السُّوقِ) ) “Çarşıya gittim” cümlesinde ( السُّوقِ ) kelimesi başındaki ( (ال
takısından ve cer harfinden de rahatlıkla anlaşıldığı üzere isimdir. ( إلى ) cer
harfi ( السُّوقِ ) kelimesinin son harekesinin kesra olmasının da sebebidir.


4. İsmin sonuna tenvin (iki üstün, iki ötre, iki esre) gelebilir. Fiil ve
harfler ise tenvin almazlar.

بُعِثَ مُحَمّدٌ رَسُولاً) ) “Muhammed Peygamber olarak gönderildi.” cümlesinde ( (مُحَمّدٌ
ve ( رَسُولاً ) kelimeleri sonlarına aldıkları tenvinlerden de rahatlıkla anlaşıldığı
üzere isimdirler.


5. İsmin sonuna yuvarlak tâ (tâ el-merbûta) gelebilir.( (شَجَرةٌ، نافِذَةٌ، سَيّارَةٌ
kelimelerinde olduğu gibi.
Bir kelimenin sonuna gelen yuvarlak tâ, o kelimenin fiil ya da harf değil
isim olduğunu gösterdiği gibi, istisnalar bir tarafa konursa aynı zamanda o
ismin müennes (dişil) olduğunun da göstergesidir. Ayrıntılar “Cinsiyet
Bakımından İsimler” ünitesinde ele alınacaktır.


6. İsim isnadı kabul eder. Yani müsned ileyh (kendisine isnad edilen)
olur. Fiil ise müsned yani isnad edilendir, müsned ileyh olamaz. Bunu şu
şekilde açabiliriz: Arapçada bir cümlenin var olabilmesi için bir müsned (bir
başka şeye bağlanılan, onunla ilgili olarak söylenilen yargı, değerlendirme,
hüküm, oluş…) ve bir de müsned ileyh (bir yargı, değerlendirme, hükmün,
oluşun… kendisiyle ilgili olduğu söylenilen varlık) olması gereklidir.
Arapça fiil cümlelerinde fâil (özne), müsned ileyh, fiil ise müsneddir. ( نامَ
عليٌّ ) “Ali uyudu” cümlesinde iki unsur bulunmaktadır. Birincisi “uyuma” işi
(müsned/fiil), diğeri de bu işin kendisine bağlandığı Ali (müsned
ileyh/özne)dir. Bu ikisinin bir araya gelmesinden fiil cümlesi oluşmuştur.
اسْتَيْقَظتْ خَدِيجَةُ) ) “Hatice uyandı.” cümlesinde ise ( اسْتَيْقَظ ) fiili müsnedi, ( (خَدِيجَةُ
ismi ise müsned ileyhi oluşturmaktadır. Müsned ileyh olabilme isme ait bir
özelliktir. Fiilin müsned ileyh olma imkânı olmadığından fâil olabilme
ihtimali de bulunmamaktadır.
Arapça isim cümlelerinde mübteda, müsned ileyh, haber ise müsneddir.
الكتابُ جميلٌ.) ) “Kitap güzeldir” cümlesinde iki unsur vardır. Birincisi ( (جميلٌ
“güzel olma” yargısı/hükmü (müsned/haber), diğeri de kendisi hakkında bu

yargının verildiği varlık ( الكتابُ ) (müsned ileyh/mübteda). Bu ikisinin bir
araya gelmesinden isim cümlesi oluşmuştur. (. النافذةُ كَبِيرَةٌ ) “Pencere büyüktür”
cümlesinde ise ( كَبِيرَةٌ ) müsnedi, ( النافذةُ ) ise müsned ileyhi oluşturmaktadır.
Müsned ileyh olabilme isme ait bir özelliktir. Buna göre fiilin mübteda
olabilme ihtimali bulunmamaktadır.


7. İsimler cümle içersinde merfu‘ (müfred (tekil) isimler, cem-i müennes
sâlimler (kurallı dişil çoğullar) ve cem-i teksirler (kırık çoğullar) için zamme
harekeli), mansûb (tekil isimler ve kırık çoğullar için fetha harekeli) ve
mecrûr (tekil isimler, kurallı dişil çoğullar ve kırık çoğullar için kesra
harekeli) konumlarında bulunabilirler. Bir ismin sonu hiçbir zaman sakin
(cezimli) olmaz. ( مَنْ ) “kim” vb. mebni (yani sonu asla değişmeyen) isimlerin
sonunda yazılışta bulunan cezmin bu konuda bizi şaşırtmaması gerekir. Her
ne kadar zahiren kelimenin sonunda cezm olsa da bu kelime yerine göre
mahallen merfu‘, mecrûr ya da mansûbtur.
Sonu cümledeki yerine göre değişmeyen zamirler, işaret isimleri vb.
mebni isimler de merfu‘, mansûb, mecrûr olurlar. Ancak bu kelimelerin sonu
değişmediği için sonlarında her hangi bir alamet görülmez. Bu tür kelimeler
için mahallen merfu‘, mahallen mansûb, mahallen mecrûr ifadeleri kullanılır.
Aşağıdaki cümlelerdeki isim örneklerini inceleyiniz.
جاءَ عَلِيٌّ) ) “Ali geldi” cümlesinde ( عَلِيٌّ ) kelimesi fâil (özne) konumunda bir
tekil isim olduğu için son harekesi zamme olmuştur. Aynı durum ( (ذَهَبَ المعَُلِّمُ
“Öğretmen gitti” cümlesindeki ( المعَُلِّمُ ) kelimesi için de söz konusudur.
رأيتُ علياًّ) ) “Ali’yi gördüm” cümlesinde ( عَلِيٌّ ) kelimesi mef‘ûl (tümleç)
konumunda bir tekil isim olduğu için son harekesi fetha olmuştur. ( (رَأيْتُ المعَُلِّمَ
“Öğretmeni gördüm” cümlesindeki ( المعَُلِّمَ ) kelimesi için de aynı durum söz
konusudur.


سَلّمْتُ عَلىَ عَلِيٍّ) ) “”cümlesinde ( عَلِيٌّ ) kelimesi cer harfi olan ( عَلىَ )dan sonra
geldiği için son harekesi kesra olmuştur. ( نَظَرَ الطالِبُ إلى المعلّمِ ) “Öğrenci
öğretmene baktı” cümlesindeki ( المعلّمِ ) kelimesi de yine cer harfi dolayısıyla
kesra ile harekelenmiştir.


Mecrûr olma sadece isme ait bir özelliktir. Muzâri fiiller de yerine göre
merfu‘ ve mansûb olabilir ama asla mecrûr olmazlar.


İsimler yukarıda da temas ettiğimiz gibi başlarına gelen cer harfleri
dolayısıyla mecrûr oldukları gibi iki şekilde daha mecrûr olurlar:

1. Muzafun
ileyh (tamlayan) olduklarında: ( نافذةُ الصّفِّ ) “sınıfın penceresi” örneğinde
الصّفِّ) ) kelimesi muzafun ileyh olduğu için kesra hareke ile mecrûr olmuştur.


2. Mecrûr bir isme sıfat vb. olarak uyduklarında: ( (سلّمْتُ على رجلٍ مَشْهورٍ
“Meşhur bir adama selam verdim” cümlesinde ( رجلٍ ) kelimesi ( على ) cer harfi
dolayısıyla mecrûrdur. ( مَشْهورٍ ) kelimesi ise ( رجلٍ ) kelimesinin sıfatı
olduğundan ona bağlı olarak mecrûr olmaktadır.
İsmin cer olmasının üç sebebi (harfi cer, izafet ve bir başka mecrûr
kelimeye bağlılık) besmelede bir arada bulunmaktadır: ( (باسم الله الرحمن الرحيم
ifadesinde ( اسم ) kelimesi ( ب) cer harfi sebebiyle, ( الله ) kelimesi muzafun ileyh

olduğu için ve ( الرحمن ) ve ( الرحيم ) kelimeleri de ( الله ) kelimesinin sıfatı olup ona
uyduklarından dolayı mecrûrdurlar.
Bir kelimenin isim olması için sayılan bu alametlerden herhangi bir tanesinin
bulunması yeterlidir. Ancak bir isimde bu saydığımız alametlerden birden
fazlası da bulunabilir. ( القَلَمُ عَلَى المِنْضَدَةِ ) “Kalem masanın üzerindedir”
cümlesinde ( القَلَمُ ) kelimesinin isim olduğuna dair iki alamet bulunmaktadır:
Birincisi, başında ( ال ) takısı bulunması ve ikincisi de kelimenin cümle
içerisinde müsnedün ileyh (bu cümlede mübteda) oluşudur. ( (المِنْضَدَةِ
kelimesinin ise üç alameti vardır: Birincisi, başında ( ال ) takısı bulunması,
ikincisi, sonunda yuvarlak tâ olması ve üçüncüsü de başına cer harfi ( (عَلَى
gelmiş olmasıdır.
Aşağıdaki cümlelerde geçen isimleri tespit ediniz. Hangi alamet veya
alametler sayesinde tespit ettiğinizi belirtiniz.
عَادَ الوَلَدُ إِلى المنْزِلِ مَسَاءاً.
صَنَعَ حَسَنٌ طائِرَةً وَرَقِيَّةً.
هَلْ عَمَلُ الإنْسانِ الآلِيِّ أَفْضَلُ مِنْ عَمَلِ الإنْسَانِ الطّبِيعِيِّ.
كانَ حَسَنٌ قَدْ بَلَغَ التاسِعَةَ مِنْ عُمْرِهِ.
تَنْتَقِلُ الممَُرِّضَةُ مِنْ غُرْفَةٍ إلى غُرْفَةٍ.

 

 

 

 


Fiil
Zamana bağlı olarak müstakil bir anlam ifade eden kelimelerdir. Eylem, iş,
oluş bildirirler.
كَتَبَ) ) “Yazdı”, ( ذَهَبَ ) “gitti”, ( يَأكُلُ ) “yiyor”, ( يَنامُ ) “uyuyor”, ( اكُْتُبْ ) “yaz”,
اِقْرَأْ) ) “Oku” kelimeleri fiil örnekleridir.
Fiillerde isme ait özellikler olan yuvarlak tâ, tenvin, ( ال ) takısı ve cer harfi
alabilme gibi hususlar kesinlikle bulunmaz. Fiil zaman bakımından üç kısma
ayrılır: Mâzî, muzâri ve emir
Mâzî: Türkçemizdeki dili geçmiş zamanın karşılığıdır.
كتبَ حَسَنٌ الدَّرْسَ) ) “Ali dersi yazdı” cümlesindeki ( كَتَبَ ) “yazdı” kelimesi,
جَلَسَ عَلِيٌّ) ) “Ali oturdu” cümlesindeki ( جَلَسَ ) “oturdu” kelimesi ve ( (خَرَجَ صَالِحٌ
“Salih çıktı” cümlesindeki ( خَرَجَ ) “çıktı” kelimesi mâzî fiildir.
Mâzî fiilin hem isimden hem de diğer fiil çeşitlerinden (Muzâri, emir)
ayırt edici özellikleri ise şunlardır:
1. Mâzî fiil çekimi esnasında fiile bitişen tâu’t-te’nîs (müenneslik tâsı)
تْ) ) ve yine çekim esnasında bitişen ve özne görevi gören ( (تَ، تِ، تُ، تمُا، تُمْ، تُنَّ
zamirleri mâzî fiile has özelliklerdir. Zira bunlar isme ve diğer fiil çeşitlerine
bitişmezler. Dolayısıyla sonlarında bu ekler olan kelimelerin mâzî fiil
olduklarına hükmedebiliriz. (… فَتَحَتْ، لَعِبْتُ، جِئْتَ، كَسَرْتمُا، عَلِمْتُمْ، جَلَسْتِ ) kelimeleri
sonlarındaki eklerden de anlaşılacağı üzere mâzî fiildirler.
2. Mâzî fiilin başına ( قَدْ ) edatı gelebilir. Edat mâzî fiile kesinlik anlamı
katar. Örneğin ( قَدْ كَتَبَ ) “Kesinlikle yazdı” anlamındadır. İsmin başında yer

almayan bu edat muzâri fiilin başına da gelebilir. Yalnız bu durumda ifade
ettiği anlam kesinlik değil ihtimaldir.
Mâzî fiillerin sonu mebni olup cümle içersindeki yerine göre veya
başında bulunan edatlara göre değişiklik göstermez.
Muzâri: Türkçemizdeki şimdiki, geniş ve gelecek zamanların karşılığı
olup gelecek zaman anlamına geldiğini gösteren bir alamet yoksa şimdiki ve
geniş zaman karşılığında kullanılır.
Muzâri fiilin hem isimden hem de diğer fiil çeşitlerinden (Mâzî, Emir)
ayırt edici özellikleri ise şunlardır:
1. Muzâri fiilin başında mutlaka muzâraât harfleri dediğimiz ( (أَتين
kelimesindeki harflerden bir tanesi bulunur. (… (يَكْتُبُ، تَجْلِسُ، تَفْتَحانِ، أَخْرُجُ، نَلْعَبُ
kelimeleri muzâri fiildirler.
2. Muzâri fiilin başına sonunu cezm eden ( لمَْ) veya ( لَمّا ) edatları gelebilir. ( لم
يَكْتُبْ ) “Yazmadı” ve ( لَمّا يَكْتُبْ ) “henüz yazmadı” örneklerinde olduğu gibi. Bu
edatlar isimler ile mâzî ve emir fiillerin başına gelmez.
Muzâri başına gelen ve sonunu cezm eden ( لَمّا )’nın, “… dığı zaman”
manasına gelen ve mâzî fiilden önce gelen şart edatı ( لَمّا )’dan farklı olduğunu
unutmayınız. ( لماّ رأيتُ أُسْتاذِي سَلّمْتُ عَلَيهِ ) “Hocamı gördüğüm zaman ona selam
verdim” cümlesinde şart edatı olan ( لَمّا ) bulunmaktadır.
3. Muzâri fiilin başına gelecek anlamı katan ( سَ) ve ( سَوْفَ ) edatları da
gelebilir. ( سَيَخْرُجُ ) “Çıkacak” ve ( سَوْفَ يَجْلِسُ ) “oturacak” örneklerinde olduğu
gibi.
4. Muzâri fiilin başında ( أَنْ، لَنْ، كَيْ، إِذَنْ ) nasb edatlarından biri bulunabilir.
أُريدُ أَنْ أَكْتُبَ رِسَالَةً) ) “Bir mektup yazmak istiyorum.” örneğinde ( أَنْ ) edatı ( (أَكْتُبَ
muzâri fiilinin sonunun nasb olmasının (örneğimizde üstün harekesi
almasının) sebebidir. Örneğimizde ( أُريدُ ) kelimesi de yine muzâri bir fiildir ve
başına sonunun değişmesini gerektiren bir edat gelmediğinden ötre ile
harekelenmiştir.
5. Ayrıntıları “Fiillerde İrab” ünitesinde görüleceği üzere, mâzî ve emir
fiillerin sonları asla değişmezken (mebni iken) muzâri fiil böyle değildir yani
sonu öncesinde bulunan ve muzâri fiili etkileyebilecek edatlara göre
değişiklik gösterir. Buna göre; muzâri fiil merfu‘, mansûb ve meczum olur,
ancak mecrûr olmaz. Zira mecrûr olma sadece isimlerde bulunan bir
özelliktir.
يَفْتَحُ) ) muzâri fiili merfu‘dur. ( لَنْ يَخْرُجَ ) mansûb, ( لَمْ يَعْلَمْ ) ise meczum
konumundadır.
Emir: Bir işin olmasını veya yapılmasını istemek için kullanılan kip
emirdir. ( اكُْتُبْ ) “Yaz!”, ( اِجْلِسْ ) “otur!”, ( اُدْخُلْ ) “gir!” kelimeleri emir
örnekleridir.
Bir fiilin emir olduğunun kriteri talep içermesidir.
Emir fiiller mebnîdir yani sonları asla değişmez.
İsimle fiil arasında tablo halinde şu şekilde bir karşılaştırma yapabiliriz:

 

 

 


İSİM FİİL
ة (Yuvarlak tâ/ tâ el-merbûta) Alır Almaz
Tenvin (İki üstün, iki ötre, iki esre) Alır Almaz
Cer harfi (… ب، مِن، إلى، عَنْ، على، لِ ) Alır Almaz
Nida Harfi (… يا، أيا، آ ) Alır Almaz
Zaman Yok Var
Tek başına anlam ifade eder Evet Evet
قدْ) ) edatı Gelmez Gelebilir (mâzî ve muzâri)
لَمْ) ) ve ( لَمَا ) edatları Gelmez Gelebilir (muzâri)
سَ) ) ve ( سَوْفَ ) edatları Gelmez Gelebilir (muzâri)
أَنْ، لَنْ، كَيْ، إِذَنْ) ) nasb edatları Gelmez Gelebilir (muzâri)

 

 


Harf

 


Arapçadaki kelime çeşitlerinden üçüncüsü harftir. Harfe edat da
denilmektedir. Arapçada isim ve fiil gibi bir diğer kelime çeşidi olan harfi
alfabe harfleri ile karıştırmamak gerekir. Buradaki harf derken tek başına bir
anlamı olmayan başka kelimelerle beraber bir anlam ifade eden edatlar
kastedilmektedir.
Arapçada (… ب، مِن، إلى، عَنْ، على، لِ ) cer harfleri, ( أَنْ، لَنْ، كَيْ، إِذَنْ ) nasb
edatları, (… وَ، ثمَُّ، فَ ) atıf harfleri ( إنَّ ) ve benzerleri (… … (إِنّ، أَنَّ، كَأَنَّ، لَكِنَّ
kelime çeşidi olarak harf kabul edilmektedir.
Harf olan kelimeler mebnidir yani sonları asla değişmez. Harflerin isim
ve fiillerden ayrıldıkları en önemli nokta tek başlarına bir anlamlarının
olmayıp beraber kullanıldıkları kelimelerle birlikte bir anlam ifade
etmeleridir. Harflerin şekilsel alametleri olarak da isim ve fiillere has
alametlerden hiç birisinin kendilerinde bulunmuyor olmasını ifade edebiliriz.
Arapçada harflerden bir kısmı âmildir yani başlarına geldikleri
kelimelerin sonuna etki ederek değiştirirler. Diğer bir kısmının ise önlerine
geldikleri kelimelerin sonuna bir tesirleri yoktur. Örneğin, cer harfleri
başlarına geldikleri isimlerin sonunu cer etmektedirler. ( إنَّ ) ve benzerleri

mübteda ve haberin başına gelmekte ve mübtedanın sonunu nasb ve haberin
sonunu da ref etmektedirler. ( المعلِّمُ في الصّفِّ ) “Öğretmen sınıftadır” cümlesinde
في) ) cer harfi ( الصّفِّ ) kelimesine etki ederek sonunun kesra ile harekelenmesine
yol açmaktadır. ( إنَّ الحَافِلَةَ سَرِيعَةٌ ) “Şüphesiz otobüs hızlıdır” cümlesinde ise ( (إنَّ
harfi ( الحَافِلَةَ ) kelimesinin sonunun mansûb olmasının (fetha hareke almasının)
ve ( سَرِيعَةٌ ) kelimesinin sonunun merfu‘ olmasının (ötre hareke almasının)
sebebidir. Buna mukabil (؟ هل رأيتَ الأستاذَ ) “Hocayı gördün mü?” cümlesinin
başındaki ( هل ) istifham (soru) harfinin herhangi bir kelimenin sonuna etkisi
yoktur.
Aşağıdaki cümlelerde geçen kelimelerin çeşidini (isim-fiil-harf) ve hangi
özelliğinden dolayı tespit ettiğinizi belirtiniz.
الجَوُّ صَحْوٌ في الصيف.
كَتَبْتُ الواجبَ المنْزِلِيَّ مساءاً.
الرِّعايَةُ الصِّحِّيَّةُ للمرضَى ضَروريّةٌ.
يَتَحَدّثُ الأصْدِقاءُ عَنِ التَّمْرِ.
أردْتُ النُّزْهَةَ لَكِنَّ الحَرَّ شَدِيدٌ.

 

 


Arapçada Cümle Çeşitleri
Düşünce, duygu, oluş ve isteklerimizi anlattığımız söz dizisine cümle denir.
Arapçada iki tür cümle vardır: (1) İsim cümlesi, (2) Fiil cümlesi
İsim Cümlesi
Arapçada isimle başlayan cümlelere isim cümlesi ( الجملة الاسمية ) denilir. Cümle
isimle başladığı için bu şekilde isimlendirilmiştir. Bilindiği üzere Türkçede
ise yüklemi isim olan cümlelere isim cümlesi denilmektedir.
الكِتابُ مُفِيدٌ) ) “Kitap faydalıdır” cümlesi bir isim cümlesidir zira isim olan
الكِتابُ) ) kelimesi ile başlamaktadır. Aynı durum ( بابُ البَيتِ مَفْتوحٌ ) “Evin kapısı
açıktır” cümlesi için de geçerlidir. Zira cümlenin başında yine bir isim olan
بابُ) ) kelimesi bulunmaktadır.
Arapçada basit bir isim cümlesi iki isimden oluşur. Normal cümle
dizilişinde başta yer alan öğeye mübteda ( المبتدأ ) sonda yer alan ögeye de haber
الخبر) ) denilir.
Mübteda: İsim cümlesinin öznesidir. Ayrıntıları “İsim Cümlesinin
Ögeleri” adlı ünitede anlatılacağı üzere genellikle marife (belirli isim)dir.
Nekra olarak geldiği durumlar da vardır. Mübteda daima merfu‘dur (müfred,
cem-i müennes sâlim ve cem-i teksir (kırık çoğul) isimler için geçerli olmak
üzere zamme harekelidir).


Haber: İsim cümlesinin yüklemidir. Normal cümle dizilişinde
mübtedadan sonra gelir ve genellikle nekredir. Haber de mübteda gibi daima
merfu‘dur (müfred, cem-i müennes sâlim ve cem-i teksir (kırık çoğul) isimler
için geçerli olmak üzere zamme harekelidir).
Ayrıntısı “İsim Cümlesinin Ögeleri” ünitesinde anlatılacağı üzere
mübteda ile haber arasında müzekkerlik (erillik)-müenneslik (dişillik) ve sayı
[müfred (tekil)-Tesniye (ikil)-cemi (çoğul) olma] bakımından uyum aranır.
Yani mübteda nasıl gelmişse haber de ona uyumlu şekilde gelir.
Arapça normal isim cümlesi dizilişinde haber sonra gelir. Ancak ( (في البيتِ رَجُلٌ
“Evde bir adam var” örneğindeki gibi haberin önce, mübtedânın sonra geldiği
yerler de vardır. Konunun ayrıntıları “İsim Cümlesinin Ögeleri” Ünitesinde
anlatılacaktır.


Aşağıdaki isim cümlesi örneklerini inceleyiniz:


الغرفةُ واسِعَةٌ) ) “Oda geniştir.” ( الغُرْفَةُ ) kelimesi mübteda, ( واسِعَةٌ ) kelimesi
haberdir.
الكِتابُ جمَِيلٌ) ) “Kitap güzeldir.” ( الكِتابُ ) kelimesi mübteda, ( جمَِيلٌ ) kelimesi
haberdir.
الطالِبانِ ناجِحانِ) ) “İki öğrenci başarılıdır” ( الطالِبانِ ) kelimesi mübteda, ( (ناجِحانِ
kelimesi haberdir.
المعَُلّمونَ ناجِحُونَ) ) “Öğretmenler başarılıdırlar.” ( المعَُلّمونَ ) kelimesi mübteda,
ناجِحُونَ) ) kelimesi haberdir.
المعَُلّماتُ ناجِحاتٌ) ) “Bayan öğretmenler başarılıdırlar” ( المعَُلّماتُ ) kelimesi
mübteda, ( ناجِحاتٌ ) kelimesi haberdir.
بابُ البيتِ مَفْتوحٌ) ) “Evin kapısı açıktır” ( بابُ ) kelimesi mübteda, ( (مَفْتوحٌ
kelimesi haberdir.
المعلمونَ نَشِيطُونَ فِي عَمَلِهمْ) ) “Öğretmenler işlerinde aktiftirler” ( المعلمونَ ) kelimesi
mübteda, ( نَشِيطُونَ ) kelimesi haberdir.

 

 


Fiil Cümlesi
Arapçada fiil işe başlayan cümlelere fiil cümlesi ( الجملةُ الفِعْلِيّة ) denir.
Türkçemizde ise yüklemi çekimli bir fiil olan cümleler fiil cümlesi olarak
nitelendirilmektedir.
نَزَلَ الثلْجُ) ) “Kar yağdı” ifadesi bir fiil cümlesidir zira ( نَزَلَ ) fiili ile
başlamaktadır.


Bir fiil cümlesi en az iki ögeden oluşur ki bunlar fiil ve fâildir. Fiil, mâzî,
muzâri veya emir olabilir.


Fâil, Türkçe fiil cümlesindeki öznenin karşılığıdır ve fiili işleyeni
göstermektedir. Ayrıntıları Fiil Cümlesinin Ögeleri ünitesinde anlatılacağı
üzere fiil ile fâil arasında müenneslik (dişillik)-müzekkerlik (erillik)
açısından uyum bulunması gerekir. Arapçada fâil daima merfu‘dur (yani
müfred (tekil), cem-i müennes sâlim (kurallı dişil çoğul) ve kuralsız çoğul
(cem-i teksir) kelimeler için geçerli olmak üzere son harekesi daima
zammedir).

Eğer anlam fiil ve fâil ile tamamlanıyorsa yani fiil lâzım (geçişsiz/nesne
almayan) bir fiil ise fiil cümlesi olabilmesi için bir başka ögeye ihtiyaç
yoktur. Şayet tamamlanmıyorsa yani fiil müteaddî (geçişli/nesne alan) bir
fiilse cümlede fiil ve fâil dışında üçüncü bir öge daha bulunur ki o da
mef’ûldür. Fiilin yaptığı işten etkilenen ögeyi gösteren mef’ûl mansûbtur
(yani müfred (tekil) ve kuralsız çoğul (cem-i teksir) kelimeler için geçerli
olmak üzere son harekesi daima fethadır). Mef’ûl cer harfli olarak da
gelebilir. Bu son durumda fiilin mutlaka müteaddi (geçişli) olması gerekmez.
Kurallı bir Arapça fiil cümlesinde diziliş şu şekildedir:


Fiil+Fâil veya Fiil+Fâil+Mef’ûl


Aşağıdaki fiil cümlesi örneklerini inceleyiniz:
قَرَأَ الطالِبُ قِصّةً) ) “Öğrenci bir hikâye okudu” ( قَرَأَ ) fiil, ( الطالبُ ) fâil ve ( (قِصّةً
mef’ûldür.
نَامَ الرَّضِيعُ) ) “Bebek uyudu” ( نَامَ ) fiil, ( الرَّضِيعُ ) fâildir.
ماتَ الجُنْدِيُّ) ) “Asker öldü” ( ماتَ ) fiil, ( الجُنْدِيُّ ) fâildir.
خَرَجَتِ الطّالِباتُ) ) “Bayan öğrenciler çıktı” ( خَرَجَت ) fiil, ( الطالِباتُ ) fâildir.
يَلْعَبُ الوَلَدَانِ) ) “İki çocuk oynuyor” ( يَلْعَبُ ) fiil, ( الوَلَدَانِ ) fâildir.
تَلعَبُ البنتانِ) ) “İki kız oynuyor” ( تَلعبُ ) fiil, ( البنتانِ ) fâildir.
سَجَدَ المسُْلِمونَ) ) “Müslümanlar secde etti” ( سَجَدَ ) fiil, ( المسُْلِمونَ ) fâildir.
رَأَى حَسَنٌ أَسَداً) ) “Hasan bir aslan gördü” ( رَأَى ) fiil, ( حَسَنٌ ) fâil ve ( أَسَداً ) mef’ûldür.
صَلّى عَلِيٌّ في المسَْجِدِ) ) “Ali mescitte namaz kıldı” ( صَلّى ) fiil, ( عَلِيٌّ ) fâil ve ( (في المسَْجِدِ
mef’ûldür.


Örneklere dikkat edilirse fâil (özne), ister müfred (tekil), ister tesniye
(ikil), isterse de cemi (çoğul) olsun fiil dâima 3. tekil şahıs kipinde
gelmektedir. Fiille fâil arasında sadece müenneslik (dişillik)-müzekkerlik
(erillik) açısından uyum bulunmaktadır.
Türkçe devrik cümlelerde olduğu üzere, Arapça fiil cümlelerindeki
Fiil+Fâil+Mef’ûl dizilişi ( في المسجِدِ صلّيتُ ) örneğinde olduğu gibi mef’ûlün öne
geçmesi suretiyle bozulabilir. Öne geçen mef’ûl isim olsa da cümle yine fiil
cümlesi olarak kalır. Ancak fâil hiçbir zaman için fiilin önüne geçemez. Şayet
geçerse cümle fiil cümlesi olmaktan çıkar ve isim cümlesine dönüşmüş olur.
Bu durumda öne geçmiş olan fâil de mübteda olmuş olur. Örneğin ( يَقْرَأُ عليٌّ
الدّرْسَ ) “Ali dersi okuyor” fiil cümlesinde fâil (özne) konumunda olan ( (عليٌّ
kelimesini başa alarak ( عَلِيٌّ يَقْرَأُ الدّرْسَ ) şeklinde yeniden yazmış olsak cümle
artık isim cümlesi ve bir önceki cümlede fâil konumunda olan ( عليٌّ ) kelimesi de
artık fâil değil mübteda olmuş olur.

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu