5- Geçim Kaynağı Olarak Hadis Uyduranlar:
Bunlar bir kısım vaazlar ve kıssacılardır.
Mescidlerde halkın ilgi ve alakasını çekecek konuşmalar yapıp bu sayede gelir
elde ederlerdi. Bu maksadla, konuşmalarına uydurma hadislerle renk katıp
dinleyenleri hoşlandırmak isterlerdi. Bir seferinde Ahmed İbnu Hanbel ve Yahya
İbnu Ma’în böyle birisiyle Bağdad’daki Rüsefa mescidinde karşılaşır. Vaiz: “Bize
Ahmed İbnu Hanbel ve Yahya İbnu Maîn anlattı ki diye başlayıp Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)’e ulaşan senedi zikrettikten sonra: “Her kim lailahe illallah derse
her kelimesinden Allah-u teâla bir kuş yaratır ki gagası altından, tüyü
mercandan…” diyerek yirmi sayfa çeken bir hikâye uydurur. Ahmed İbnu Hanbel ve
Yahya İbnu Maîn birbirlerinin yüzüne bakıp, “Bunu herife sen mi rivâyet ettin?”
diye sorarlar. Her ikisi de hayır! der. Ve neticeyi beklerler. Herif vâzını
bitirip hediyelerini toplar. Çıkacağı sırada Yahya İbnu Ma’în “Gel!” diye eliyle
işaret eder. Adamcağız, yeni bir bahşiş ümidiyle yaklaşır. Yahya ile aralarında
şu konuşma geçer:
– Bu hadisi sana kim söyledi?
– Ahmet İbnu Hanbel ile Yahya İbnu Ma’în.
– Yahya İbnu Ma’în benim. Bu da Ahmet İbnu
Hanbel. Biz şimdiye kadar bu anlattığını Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)’in sözü olarak hiç işitmedik. İlla da yalan uyduracaksan bizden
başkasını araya koy.
– Yahya İbnu Ma’în sen misin?
– Evet benim!
– Ben çoktandır Yahya İbnu Ma’în ahmaktır diye
işitir dururdum. Şimdi anladım ki bu doğru imiş.
– Peki benim ahmak olduğumu nasıl anladın?
– Sanki dünyada sizden başka Yahya İbnu Ma’în
ile Ahmed İbnu Hanbel yok mu? Ben bu adamdan başka on yedi Ahmed İbnu Hanbel’den
hadîs yazdım.”
Bu söz üzerine Ahmed İbnu Hanbel utancından ve
adamdaki hayasızlık ve pervasızlığın derecesinden hayret ederek eliyle yüzünü
kapar ve Yahya İbnu Maîn’e: “Aman, bırak gitsin” der. Adam müstehzî bakışlarla
oradan uzaklaşır.
[1]
Vaizlerin cami ve mescidlerde yaptıkları
va’zları daha tesirli bir hale getirmek için baş vurdukları yollardan birisi
halkı heycanlandıracak hadisler uydurmaktır. Böyleleri halka hitaplarında
onların dini duygularını ve heyecanlarını kabartarak dine karşı ilgilerini
artırmak gayesi güderler. İçlerinde bu yolla meşhur olup şöhret ve servet elde
etmek peşinde olanlar da vardır. Bunlara kıssacı anlamında kasâs denilir. Çoğulu
kusas gelir.
[2]
Bunlar, umumiyetle, cami ve mescitlerde vazeden
bazı şöhret düşkünü kimselerdir. Halk üzerinde daha fazla tesir yaparak şöhret
kazanmak için acayib hikayeler uydurmuşlardır. Bu hikayelerin daha tesirli
olması için de onlara hadis süsü vermişlerdir. Hadis tarihinde “kussas” denilen
bu hikayeci vaizlerin hadise verdikleri zarar kadar hiç kimse zarar vermemiştir.
[3]