Peygamberler Tarihi M.Asım Köksal

HUD ALEYHİSSELÂM

HUD ALEYHİSSELÂM

 

Hûd Aleyhisselâmın Soyu Ve
Mesleği:
2

Hud Aleyhisselâmın Şekil Ve
Şemaili Ve Bazı Faziletleri:
2

Hûd Aleyhisselâmın Kavmi: 2

Hûd Aleyhisselâmın Kavmi Olan
Âd Kavminin Yurdları Ve Kötü Tutum Ve Davranışları:
2

Hûd Aleyhisselâmın Âd Kavmine
Peygamber Gönderilişi:
3

Kur’ân-ı Kerimin Âd Kavmi
Hakkındaki Açıklaması:
3

Hud Aleyhisselâmın Hacca
Gidişi:
4

Hud Aleyhisselâmın Mekke’ye
Gidişi Ve Vefat Edişi:
5

 

 

Hûd
Aleyhisselâmın Soyu Ve Mesleği:
    Başa Dön

 

Hûd (Âbir) b.Abdullâh, b.Rebah, b.Halud[1]
b.Âd, b.Avs, b.İrem, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisselâmdır. [2]

Hûd Aleyhisselâm, Âd kavmi içinde Baba ve Ana soyu
yönünden en üstün du­rumda idi. [3]

Kendisi, daha önce ticaretle uğraşırdı. [4]

 

Hud
Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili Ve Bazı Faziletleri:
    Başa Dön

 

Hud Aleyhisselâm; orta boylu[5],
esmer tenli, çok saçlı[6],
güzel yüzlü idi. Âdem Aleyhisselâma benzerdi[7]

Güçlü, kuvvetli idi.[8]

Zühd’ü takva ve ibâdet ehli idi. Çok cömerd ve
şefkatli idi. Yoksullara bol bol Sadaka verirdi. [9]

 

Hûd
Aleyhisselâmın Kavmi:
    Başa Dön

 

Hûd Aleyhisselamın kavmi, Âd kavmi idi.

Âd kavmi, Birinci ve İkinci Âd diye ikiye ayrılır.

Birincisi: Âd b. Avs, b.İrem, b.Sâm, b.Nuh
Aleyhisselâm’dır.[10]

İkincisi: Semud b. Câir, b.İrem, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisselâmdır. [11]

İsmail Aleyhisselâmdan önceki Birinci Âd kavmi, on,
on üç kabileden oluşan[12]
üç dört bin kişilik bir topluluktu.

Âd, Semud, Cürhüm, Tasm, Cedis, Ümeym, Medyen,
Imlak, Ubeyl, Câsim, Kahtan ve Kahtan oğullan gibi bir çok kabilelere Arabul’âribe,

İsmail Aleyhisselâmın oğullarından gelen kabilelere
de, Arabulmüsta’rebe denir. [13]

 

Hûd
Aleyhisselâmın Kavmi Olan Âd Kavminin Yurdları Ve Kötü Tutum Ve Davranışları:
    Başa Dön

 

Âd kavminin yurdları; Hudramevt’e ve Yemen’e kadar
uzanan yerler olup Al­lah’ın yerlerinden, en genişi, en otlu, sulu, bol nimetli
olanı idi.[14]

Yerin üzerinde akan ırmakları, bağları, bahçeleri,
sürü sürü davar/arı[15],
yer al­tında da, su depoları vardı. [16]

Başkalarına verilmeyen boy bos, güç kuvvet de,
onlara, verilmişti. [17]

Onlar, inatçı bir zorbanın emrini tutup ardından
gittiler de[18]:
“Kuvvetçe, biz­den daha güçlü kim varmış?” diyerek yer yüzünde
büyüklük taslamağa[19],
mem­leketlerinde azgınlık ve fesadlarını artırmağa’[20],
halka zulm etmeğe başladılar. [21]

Âhiret hayatını, öldükten sonra dirilmeyi inkâr
ettiler. [22]

Şadda, Samud ve Henna’ adındaki üç puta tapmaktan
da, geri durmadılar. [23]

 

Hûd
Aleyhisselâmın Âd Kavmine Peygamber Gönderilişi:
    Başa Dön

 

Yüce Allah, âd kavmına, kardeşleri Hûd
Aleyhisselâmı, Peygamber olarak gönderdi. [24]

O da, onları, Bir olan Allah’a iman ve ibadete,
insanlara zulmetmekten vaz geç-meye() davet etti ise de, red ve tekzib ile
karşılandı[25]

Bunun üzerine, Yüce Allah, üç yıl, onlardan,
yağmuru, kesti. [26]

Onları, yağmur duası için, Mekke’ye bir heyet
göndermek zorunda bıraktı. Yağmur yağdıracağını sandıkları bir kasırga ile de,
yok olup gittiler. [27]

 

Kur’ân-ı
Kerimin Âd Kavmi Hakkındaki Açıklaması:
    Başa Dön

 

Hûd Aleyhisselâmın, Âd kavmına gönderilişi ve
onların, tutum ve davranışları ve akıbetleri Kur’ân-ı Kerimde şöyle açıklanır:

“Âd (kavmine)da, kardeşleri Hûd’u (gönderdik)

O, (kavmına):

“Ey kavmim! Allah’a, ibadet ediniz!

Sizin, O’ndan başka hiç bir ilâhınız, yoktur. [28]

(hâlâ, Allah’dan) korkmayacak mısınız? [29]

Siz, (Allah’a karşı) yalan düzenlerden başka
(kimseler) değilsiniz!” dedi. [30]

Kavminin ileri gelenlerinden kâfir bir cemâat ise:

“Biz, seni, muhakkak, bir beyinsizlik içinde
görüyoruz!

Seni, muhakkak, yalancılardan sanıyoruz!”
dediler.

(Hûd):

“Ey kavmim! Bende hiç bir beyinsizlik yoktur.

Fakat, ben, âlemlerin Rabb’ı tarafından gönderilmiş
bir Peygamberim!

Size, Rabb’ımın Vahy ettiklerini tebliğ ediyorum.

Ben, sizin Emin bir hayrhâhınızım.

Size, o korkunç akıbeti haber vermek için, içinizden
bir adam (vâsıtasile) Rabb’-ınızdan, size bir ihtar gelmesi tuhafınıza mı
gidiyor?

Düşününüz ki: O (Rabb’ınız), sizi, Nuh kavmından
sonra, Hükümdarlar yaptı. Size, yaratılışta, onlardan (Nuh kavmından) ziyâde
boy bos (ve kuvvet) verdi.

O halde, Allah’ın nimetlerini (unutmayıp)
hatırlayınız ki: kurtuluşa erebilesiniz!” dedi.

“Sen, bize, yalnız Allah’a ibadet etmemiz.
Atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin?!

O halde, doğruculardan isen, bizi, tehdid etmekte
olduğun şeyi (azabı) getir bi­ze!” dediler.

Hûd:

“Rabb’ınızdan, üzerinize bir azab, bir gazab
hakk oldu muhakkak!

Kendinizin ve Atalarınızın takdığınız (düzme) bir
takım adlar (putlar) hakkında, Allah, onlara bir Hüccet indirmemişken, benimle
mücâdele mi ediyorsunuz?

Artık, bekleyiniz!

Şüphesiz ki, ben de, sizinle birlikte onu,
bekleyenlerdenim[31]

Ey kavmim! Ben, buna (bu tebliğime) karşılık, sizden
hiç bir ücret istemiyorum.

Benim mükâfatım, ben’i Yaratan’dan başkasına âid
değildir.

Hâlâ, akıllanmayacak mısınız?!

Ey kavmim! Rabb’ınızdan yarlıganmak dileyiniz.

Sonra, yine, Ona tevbe ve rücu ediniz ki, üstünüze
bol bol (feyzini) göndersin. Kuvvetinize, daha fazla kuvvet katsın!

Günahkârlar olarak yüz çevirmeyiniz!” dedi.

“Ey Hûd! Sen, bize açık bir Mucize getirmedin!

Biz de, senin sözünle, İlahlarımızı bırakıcı
değiliz!

Sana, inanıcılar da, değiliz! [32]

Sen, bize, İlâhlarımız(a tapmak)tan, bizi döndürmek
için mi geldin?!

Öyle ise, bizi tehdid etmekte olduğun şeyi -eğer
(iddianda) doğru söyleyenlerden isen- getir bize!” dediler.

Hûd:

“(Bunun) İlmi, ancak, Allah katındadır.

Ben, size, gönderildiğim şeyi, tebliğ ediyorum.

Fakat, ben, sizi, bilmezler güruhu olarak
görmekteyim [33]

Allâh’dan korkunuz ve bana, itaat ediniz! [34]

Ben, cidden, üstünüze (gelecek) büyük bir günün
azabından korkuyorum!” dedi. [35]

Onlar:

“Va’z etsen de veya va’z edicilerden olmasan
da, bize göre, birdir.

Bu, öncekilerin âdetinden başka (bir şey) değildir.

Biz, azaba uğrayacaklar da, değiliz!” dediler. [36]

Onun (Hûd’un) kavminden -kendi/erine dünya hayatında
refah verdiğim/z hal­de, küfr (ve inkâr) eden- bir güruh da:

“Bu, sizin gibi bir beşerden başkası değildir.

Sizin yediklerinizden yiyor, içtiklerinizden,
içiyor!

Eğer, kendiniz gibi bir insana boyun eğerseniz, and
olsun ki: o takdirde, mutla­ka, hüsrana düşenlersinizdir.

Öldüğünüz ve bir toprak, bir kemik olduğunuz vakit,
sizin herhalde (diri olarak kabirlerinizden) çıkarılmış olacağınızı mı va’d (ve
tehdid) ediyor o?

Tehdid olunageldiğiniz o şey, ne kadar uzak! Ne
kadar uzak!

O (hayat), bizim (şu) dünya hayatımızdan başkası
değildir.

Yaşarız, ölürüz.

Fakat, biz (tekrar) dirilecekler değiliz!

O (Hûd), Allâha karşı, yalan düzen bir adamdan
başkası değildir.

Biz, onu, tasdik edici değiliz!” dediler.

(Hud):

“Rabb’ım! Beni, yalanlamalarına karşı, Sen,
bana yardım et!” dedi.

(Allah) Buyurdu ki:

Az bir (zamanda) her halde, onlar, pişman
olacaklardır!

İşte, onları, o müthiş (azab) Sayha(sı), Allah’ın
bir adâletfi) olmak üzre, hemen yakalayıverdi de, onları, bir çörçöp haline
getirdik!

Artık, uzak olsun o zâlimler güruhu! [37]

Onlar, onu, (azabı), vadilerine yönelerek gelen bir
bulut haline görmüşlerdi de;

“Bu, bize yağmur verici bir buluttur!”
demişlerdi.

Hayır! Bu, çarçabuk gelmesini istediğiniz şeydir!
Kasırgadır ki, onda, elem veri­ci bir azab vardır.

O, Rabb’ının emriyle, her şeyi helak edecektir!

İşte, onlar, o hale geldiler ki, meskenlerinden
başka bir şey görünmez oldu!

Biz, işte, günahkârlar güruhunu, böyle
cezalandırırız! [38]

…..Alay ede geldikleri şey, kendilerini, çepçevre
kuşatıverdi. [39]

…..Her uğradığı şeyi (yerinde) bırakmıyor,
mutlaka, onu, kül gibi savuruyordu. [40]

Çünki, biz (haklarında) uğursuz (ve uğursuzluğu)
sürekli bir günde, onların üs­tüne, çok gürültülü bir kasırga saldık.

(Öyle bir kasırga ki) insanları, sanki, onlar,
köklerinden sökülmüş hurma kütük­leri imiş gibi, tâ temelinden koparfıp helake
uğratıyordu. [41]
(Allah) onu, yedi gece, sekiz gün ardı ardınca, üzerlerine musallat etti.

Öyle ki (eğer, sen de, hâzır olsaydın) o kavmin (bu
müddet) içinde (nasıl) ölüp yıkıldığını görürdün!

Sanki, onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler!
Şimdi, onlardan bir kalan görebiliyor musun? [42]

(Hûd’un) kendisini de, onunla birlikte olan (Müslümanları
da, katımızdan bir Rah­met ile kurtardık.

Âyetlerimizi yalan sayıp iman etmemiş olanların ise,
kökünü kestik!’[43]

 

Hud
Aleyhisselâmın Hacca Gidişi:
    Başa Dön

 

Peygamberimiz, Veda haccında, Osfan vadisine vardığı
zaman, Hz.Ebu Bekr’e: “Ey Ebû Bekr! Bu, hangi vadidir?” diye sormuş,
Hz.Ebû Bekr”, Osfan vadisidir!” de­yince, Peygamberimiz: Hud
Aleyhisselâmın da, beline Aba tutunmuş, belinden yuka­rısını alacalı bir
kumaşla bürümüş, genç ve kızıl, yuları hurma lifinden örülmüş dişi bir deve
üzerinde olduğu halde, Hacc için buradan Telbiye ederek geçmiş olduğunu ha­ber
vermiştir. [44]

 

Hud
Aleyhisselâmın Mekke’ye Gidişi Ve Vefat Edişi:
    Başa Dön

 

Rivayete göre: Peygamberlerden, ümmeti helak olan
Peygamber, kendisine iman edenlerle birlikte Mekke’ye gelir, vefatına kadar
orada, Yüce Allah’a iba­detle meşgul olurdu. [45]

Âd kavmi helak olunca, Hud Aleyhisselâm da,
kendisine iman etmiş olan kim­seleri yanına alarak Mekke’ye gitti ve oradan
ayrılmadı. [46]

Mekke’de vefat eden Peygamberlerden, Zemzem ile
Hacerülesved arasında yetmiş[47],
diğer rivayette doksan dokuz Peygamber gömülüdür.

Hud Aleyhisselâm da, orada gömülü Peygamberler
arasındadır. [48]

Hud Aleyhisselâmın Hadramevt’te vefat ettiği ve
kabrinin, orada kızıl kumdan bir tepe üzerinde bulunduğu[49]
ve vefatında dört yüz altmış dört yaşında olduğu da, rivayet edilir. [50]

Ona ve gönderilen bütün Peygamberlere selâm olsun![51]

 

 



[1] Veya Carud
(Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.12O)

[2] ibn.Kuteybe-Maarif s.14,
Yâkubî-Tarih c.1,s.22, TaberMarih c.1 ,s.110, Sâlebi-Arais s.62,
Ebülfida-Elbidaye ven­nihaye C.1.S.120.

[3] Dîneverî-El’ahbar s.5,
Sâlebî-Arâis s.62.

[4] ibn.Kuteybe-Maarif s.14,
İbn.Asâkir-Tarih c.2,s.361.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 1/117.

[5] Mir Hâvend-Ravzatussafa
Terceme s. 146.

[6] ibn.Kuteybe-Maarif s.14.

[7] İbn.Kuteybe-Maarif s.14,
Hâkim-Müstedrek c.2,s.564, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1,s.123, Mîr
Hâ-vend. Ravzatussafa Terceme s.146, 147.

[8] Hâkim-Müstedrek c.2,s.563.

[9] Mir Hâvend-Ravzatussafa
Terceme s.147.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 1/117.

[10] Taberî-Tarih c.1,s.109-110,
Sâlebî-Arais s.61, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.85.

[11] Taberî-Tarih c.1,s.11O,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.89 .

[12] ibn.Kuteybe-Maarif s.14.

[13] Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.1,s.120-121.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 1/117-118.

[14] İbn.Kuteybe-Maarif s.14.

[15] Şuarâ: 133,134.

[16] Şuarâ: 129.

[17] Araf: 69, Ahkaf: 26,
Salebî-Arâis s.61, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.85.

[18] Hûd: 59

[19] Fussilet: 15

[20] Hıcr: 11, 12

[21] Taberî-Tarih c.1,s.110, Sâlebî-Arais
s.62, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.85

[22] Mü’minun: 35-37.

[23] Taberî-Tarih c.1,s.11O.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 1/118.

[24] İbn.Kuteybe-Maarif s.13,
Dîneverî-El’ahbar s.5, Yâkubi-Tarih c.1,s.22 (*) Yüz yıl (Mîr Hâvend
Ravzatussafa, Terceme s.147).

[25] Taberî-Tarih c.1,s.110,
Sâlebî-Arais s.62, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.85.

[26] Yâkubî-Tarih c.1,s.22,
Taberî-Tarih c.1,s.110, Mes’ûdî-Ahbaruzzaman s.81, Sâlebî-Arais s.62, Ebülferec
ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.78.

[27] Yâkubîc.1,s.22, Taberîc.1,s.11O,
Mes’udîs.81, Salebîs.62, Ebülferec ibn.Cevz!c.1,s.78, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.85.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 1/118-119.

[28] Ârâf: 65, Hûd: 50.

[29] Ârâf: 65, Şuarâ: 124.

[30] Hûd: 50.

[31] Ârâf: 66-71

[32] Hûd: 51-53.

[33] Ahkaf: 22-23.

[34] Şuarâ: 131.

[35] Şuarâ: 135, Ahkaf: 21.

[36] Şuarâ: 135-138.

[37] Mü’minun: 33-41.

[38] Ahkaf: 24-25.

[39] Ahkaf: 26.

[40] Zâriyat: 42.

[41] Kamer: 19-20.

[42] 40) Elhakka: 7-8.

[43] Ârâf: 72.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 1/119-122.

[44] Ahmed b.Hanbel-Müsned
c.1,s.232, ibn.Kayyım-Zâdülmaad c.3,s.239, Heysemî-Mecmuazzevaid c.3,s.32O.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 1/122.

[45] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,
s.68, Hâkim-Müstedrek, c.2,s.563, Sâlebî-Arais s.66.

[46] ibn.Kuteybe-Maarif s.14,
Sâlebî-Arais s.66, Mîr Havend-Ravzatussafa Tercemesi s.146.

[47] Ezrakî-Ahbaru Mekke
c.1,s.73.

[48] Ezrakî-Ahbaru Mekke
c.1,s.68, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563-654.

[49] Hâkim-Müstedrek c.2,s.564,
Aliyyülmüttakî-Kenzülummal c.12,s.48O, Mîr Hâvend-Ravzatussafa Tercemesi s.
146-147.

[50] Mîr Hâvend-Ravzatussafa
Tercemesi s.147.

[51] M. Asım Köksal, Peygamberler
Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/122.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu