القِسْمُ الثَّانِى أَفْعَالُ القُلُوبِ و هي أَفْعَالٌ دَالَّةٌ على فِعْلٍ قَلْبِيُّ دَاخِلَةٌ على المَبْتَدَأِ و الخَبَرِ نَاصِبَةٌ إِيَّاهُمَا على المفعولِيَّةِ، نحو؛ عَلِمْتُ و رَأَيْتُ و وَجَدْتُ و زَعَمْتُ و ظَنَنْتُ و خِلْتُ و حَسِبْتُ و هَبْ بِمَعْنَى إِحْسِبْ غَيْرَ مُتَصَرَّفٍ
القِسْمُ الثَّانِى (iki mefule müteaddi olan fiillerin) ikinci kısmı; أَفْعَالُ القُلُوبِ efal ul-kulub, yani kalp fiilleridir. و هي ve o, yani kalp fiilleri; أَفْعَالٌ fiillerdir, دَالَّةٌ delalet eden, على فِعْلٍ bir fiil üzerine, öyle fiil ki: قَلْبِيُّ kalbi fiiller üzerine, kalbe mensub olan, zann gibi his gibi.. دَاخِلَةٌ dahil olan, على المَبْتَدَأِ mübteda üzerine, و ve, الخَبَرِ haber üzerine dahil olan, نَاصِبَةٌ nasb eden, إِيَّاهُمَا yalnızca o ikisini (mübteda ve haber) nasb ederler, على المفعولِيَّةِ mefulleri üzerine, yani meful olan mübteda ve haberlerini nasb ederler. نحو Misal; عَلِمْتُ “bildim” ve رَأَيْتُ “gördüm” ve وَجَدْتُ “buldum” ve زَعَمْتُ “zannettim” ve ظَنَنْتُ “zannettim” ve خِلْتُ “zannettim” ve حَسِبْتُ “sandım” ve هَبْ “zannet !” bu هَبْ fiili; بِمَعْنَى إِحْسِبْ zannet manasındadır ve غَيْرَ مُتَصَرَّفٍ gayrı munsariftir.
Kalp fiillerine birkaç misal | ||
Müteaddi | Aslı | Manası |
عَلِمْتُ | عَلِمَ | Bilmek manasındadır. |
رَأَيْتُ | رَأَى | Görmek manasında değil, bilmek manasındadır. |
وَجَدْتُ | وَجَدَ | Bulmak manasında değil, bilmek, görmek manasındadır. |
زَعَمْتُ | زَعَمَ | Zannetmek ve bilmek manasındadır |
ظَنَنْتُ | ظَنَّ | Zannetmek manasındır |
خِلْتُ | خَالَ | Zannetmek manasındır |
حَسِبْتُ | حَسِبَ | Zannetmek manasındır |
هَبْ | Emr-i hazırdır. Manası; “zannet!” demektir. Gayrı munsariftir. |
Kalp Fiillerine Misaller
Mümtehine suresi 10. ayet | فَإِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ إِلَى الْكُفَّارِ…. | |
فَ | O zaman | fe in alimtimuhunne muminatin fe lâ terciuhunne ilel küffar *Eğer o kadınların mümine olduklarını bilirseniz eğer, onları kâfirlere çevirmeyin (yani kâfirlere gitmelerine izin vermeyin) -bu kısım ayetten bir parçadır. Lütfen tamamını okuyunuz. |
إِنْ | Eğer | |
عَلِمْتُمُو | Siz bilirsiniz | |
هُنَّ | O kadınlar | |
مُؤْمِنَاتٍ | Mümine kadınlar | |
فَ | Öyleyse | Muttasıl mensub zamir هُنَّ ‘dir. Kalp fiili عَلِمْتُمْ ‘dur. هُنَّ zamiri, kalp fiili olan, iki mefule müteaddi olan عَلِمْتُمْ fiilinin birinci mefulü ve مُؤْمِنَاتٍ lafzı ise ikinci mefulüdür. |
لَا | -meyin, -mayın | |
تَرْجِعُو | Siz döndürürsünüz | |
هُنَّ | O kadınlar | |
إِلَى | -e, -a, yönelme | |
الْكُفَّارِ | Kâfirler |
İsra suresi 102. ayet | وَإِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا فِرْعَونُ مَثْبُورًا | |
و | Ve | ve inni le ezunnuke ya firavnu mesbura Muhakkak ki ben, senin helâk olacağını zannediyorum (biliyorum) Ey Firavun |
إِنِّي | Muhakkak ki ben | |
لَأَظُنُّكَ | Seni zannediyorum | |
يَا فِرْعَونُ | Ey firavun | |
مَثْبُورًا | Helak olmuş | |
Bu ayette, أَظُنُّ kalp fiilinin birinci mefulü, nasb كَ zamiri ve ikinci mefulü ise; مَثْبُورًا fiilidir. |
İsra suresi 102. ayet | وَإِن وَجَدْنَا أَكْثَرَهُمْ لَفَاسِقِينَ | |
وَ | ve | ve in vecedna ekserehum le fasikin Ve onların çoğunu gerçekten fasıklar olarak bulduk (gördük) |
إِن | Eğer | |
وَجَدْنَا | Biz bulduk | |
أَكْثَرَهُمْ | Onların çoğunu | |
لَفَاسِقِينَ | Elbette fasıktırlar | |
Bu ayetteki إِن lafzı; in-i muhaffefedir. أَكْثَرَ lafzı, iki mefule müteaddi olan kalp fiili وَجَدْنَا fiilinin birinci mefulüdür. أَكْثَرَ muzaf, هُمْ zamiri muzafun ileyhti, mahallen meksurdur. لَفَاسِقِينَ lafzındaki lam harfi; lam-ı farikadır. Yani in-i muhaffefe’yi, in-i nafiyeden ayırmak için gelmiştir. فَاسِقِينَ lafzı ise; iki mefule müteaddi olan kalp fiili وَجَدْنَا fiilinin ikinci mefulüdür. |