Peygamberler Tarihi Sabuni

Hz. Lût (A.S)

Hz.
LÛT (A.S)
1

Hz.
Lût (a.s)’in Soyu:
1

Hz.
Lût (a.s)’ın Peygamber olarak Gönderildiği Kavim:
2

Hz.
Lût (a.s)’in Misafirleri Olan Meleklerin Kıssası:
3

Lût
Kavminin Helak Edilişi:
4

Hz.
Lût’un Hanımının, Helak Edilenler İçerisinde Olması:
5

Önemli
Bir Konu:
5

 

 

 

 

Hz. LÛT (A.S)

 

“Lût’u da
(kavmine Peygamber olarak gönderdik). Kav-mine:Göz göre göre hâla o hayasızlığı
yapacak mısınız? Bu ilahi ikazdan sonra hâla) siz, ille de kadınları bırakıp
şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, beyinsizlikte de­vam ede
gelen bir kavimsiniz’ demişti. “(Nemi: 27/54-55)

Hz. Lût (a.s)’da,
Allah’ın peygamberlerden birisidir. Yüce Allah, Hz. Lût (a.s)’ı, Kur’an’m;
A’râf, Hûd, Hicr, Şuarâ, Nemi sureleri ile diğer surelerinde bahsetmiştir.[1]

Hz. Lût (a.s)’in kavmi
ile olan kıssası, bazı surelerde de­taylı ve bazı surelerde ise kısa olarak
geçmektedir.[2]

 

Hz. Lût (a.s)’in Soyu:

 

Hz. Lüt (a.s)’ın soyu;
Lût b. Hârân b. Târah (Âzer)[3]…..

dır. Hz. Lût (a.s)’m
soyu, Hz. İbrahim (a.s)’m soyu ile burada birleşmektedir.

Yüce Allah, Hz. Lût
(a.s)’ı, Hz. İbrâhîm (a.s) zamanında Peygamber olarak gönderdi

Hz. Lût (a.s), Hz.
İbrahim (a.s)’ın kardeşinin oğludur. Hz. İbrâhîm (a.s) ise, Hz. Lût (a.s)’m
amcasıdır. Çünkü Hz. İbrahîm (a.s)’ın kıssasında; Hz. İbrâhîm (a.s)’m,
Hârân’ın, Nâhûr’un kardeş oldukları daha önce geçmişti. Bunların hepsi, Âzer’in
çocuklarıdır. Hz. Lût (a.s) ise, Haran’in oğludur. Böy­lece Hz. İbrâhîm (a.s),
Hz. Lût (a.s)’ın amcası olmaktadır.

Hz. Lût (a.s), amcası
Hz. İbrâhîm (a.s)’a iman etmiş ve onun rehberliğinde hidayete ermişti. Yüce
Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“Bunun üzerine
Lût, İbrahim’e iman etti ve (ibrâhîm): ‘Doğrusu ben Rabbim (in emrettiği yer)e
hicret ediyorum. Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet, sahibidir’ dedi.[4]

Daha sonra Hz Lût
(a.s), Hz. İbrâhîm (a.s) ile birlikte I-rak’tan (Filistin’e) hicret etti. Hz.
İbrâhîm (a.s)’ın bütün mushafma/yo buluklarına tabi oldu. Daha sonra Yüce
Allah, onu, Ürdün sınırları içinde bulunan “Sedum” halkına Peygam­ber
olarak gönderdi. Hz. Lût (a.s) ile Peygamber olarak gönde­rildiği kavim
arasında bir soy bağı yoktu. Çünkü Hz. Lût (a.s), bu kavimden biri değildi.
Buna karşılık Hz. Salih, Hz. Lût ve Hz. Şuayb peygamberler ise kendi
kavimlerine Peygamber o-larak gönderilmişlerdi. Belki de Yüce Allah’ın;
“Lût’u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani O, kavmine: demişti.”
(Nemi: 27/54) buyurması, kendi kabilesine Peygamber olarak gönderilmediğini
göstermektedir.[5]

 

Hz. Lût (a.s)’ın Peygamber olarak Gönderildiği
Kavim:

 

Hz. Lût a.s, amcası
Hz. İbrâhîm a.s emri ve izni ile O’nun bulunduğu yerden ayrılıp Ürdün’ün
doğusundaki ‘Sedum’ şeh­rine yerleşti. Orada; insanların en günahkar, en
inkarcı, içi en

çok kötü ve gidişat
bakımından en fazla bozuk olan bir kavim yaşamaktaydı. Çünkü onlar, yol
kesiyorlar ve toplantı yerle­rinde kötülüğü işliyorlardı. Fakat hiç kimse
onların yaptığı bu kötülüğe engel olmuyordu. Onlar, ne çirkin işlerle uğraşıyor­lardı.

Onlar, kendilerinden
önce yeryüzü halkından hiç kimsenin yapmadığı en çirkin ve en kötü suçu
işliyorlardı. Bu çirkin işin Adı, homoseksüelliktir. Kur’ân-ı Kerîm, onların
durumunu, bize, Yüce Allah’ın şu sözüyle haber vermektedir:

“Rabb ‘inizin
sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp ta in­sanlar içinde erkeklere mi
yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz, sını­rı aşmış bir kavimsiniz[6]

Onların kalpleri o
kadar katılaşmış, ahlakları o kadar bo­zulmuştu ki, iyiyi kötüden ayıramıyor ve
kötülüğü de gizleme ihtiyacı duymuyorlardı. Öyle ki hiç çekinmeden açıktan
açığa homoseksüellik yapabiliyorlardı. Bunun üzerine Allah, onlara, Hz. Lût’u
Peygamber olarak gönderdi.

Hz. Lût, onları;
Allah’a çağırdı, onlara öğüt verdi, onları yaptıkları kötülüklerden caydırmaya
çağırdı ve onları, Allah’ın azabı ile korkuttu. Fakat onlar, Hz. Lût (a.s)’m
sözlerine aldı­rış etmediler ve yaptıklarından vazgeçmediler. Üstelik Hz. Lût
(a.s) bu tavrında ısrar ederse, onu, aralarından çıkarma ve kovmakla tehdit
ettiler. Yüce Allah onların bu tavrını Kur’ân-ı Kerîmde şu şekilde haber
vermektedir.

“Onlar: ‘Ey Lût!
(Bu davadan ) vazgeçmezsen, iyi bil ki, (memleketinden) kovulanlardan
olacaksın!’ dediler. [7]

Hz. Lût (a.s)’ı ve
onunla birlikte iman edenleri, (memle­ketlerinden) çıkarmaya karar verdiler.
Çıkarma kararını alma­larının sebebi ise; Hz. Lût (a.s) ile ona inananların,
temiz insan

oluşları ve
kendilerinin yaptığı çirkin işleri yapmayışlandır. Çünkü kendileri, sapık
kimseler idiler. Yüce Allah bu konuda şöyîe haber vermektedir:

“Kavminin cevabı
sadece ‘Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar (bizim
yapıklarımızdan) temiz, kalmak isteyen insanlarmış!’ demelerinden ibaret oldu. [8]

İşte bu; akılsızlığın,
fikirsizliğin ve basiretsizliğin zirvesi­dir.

Bu çirkin işlerden
ötürü temiz insanlar yataklarından çı­kartılıyor ve hicret etme zorunda
bırakılıyorlar. Öyle ki o azgın günahkarlar şöyle diyorlardı:

“Kavminin cevabı:
‘Onları (Lût’u ve ona iman edenleri), memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar,
fazla temizlenen insan­larmış! ‘ demelerinden başka bir şey olmadı. [9]

Hz. Lût (a.s) ile ona
iman edenleri, memleketlerinden çı­karmalarının ve kovmalarının tek nedeni;
ağızlarını doldura doldura söylemekten utanmadıkları “Hz. Lût ile ona iman
e-denlerin, temiz insanlar olmalarıdır.

Bu günahkar zorbalar
nazarmda; iffet, temizlik ve pislik­lerden özellikle de homoseksüellikten uzak
kalmak, cezalandı­rılması gereken suç sayılmaktadır. Üstelik böyle bir şey,
garip de karşılanmamaktadır. îşte azgınlığın, her asır ve zamandaki mantığı
budur. Fakat “(İnsanlara) zulmedenler, hangi dönüşe döndürüleceklerini
yakında bileceklerdir.[10]

 

Hz. Lût (a.s)’in Misafirleri Olan Meleklerin
Kıssası:

 

Şanı Yüce Allah, o
dönemdeki insanların en rezil ve en pi­si olan Lût kavminin kötü olanlarını yok
etmek ve onların altı­nı üstüne getirmek istediğinde, onlara, melekleri
gönderdi.

Tarihçilerin
kaydettiğine; Lût kavminin, beş kasabası ve buralarda yaşayan insanların
sayısı, 400.000’den fazla idi.

Melekler, önce yolları
üzerinde bulunan Hz. İbrahim (a.s)’a uğrayıp yumuşak huylu bir oğlan çocuğunu
ona müjde­lediler ve

Hz. İbrâhîm (a.s)’a;
“Sedûm” ve “Amûre” halkını oluştu­ran Lût kavminden intikam
almaya gittiklerini ve Allah’ın, iğrenç işlerle uğraşan o kasabalar içerisinde
oturanların tama­mının helak etmeyi emrettiğini söylediler.

Bunun üzerine Hz.
İbrâhîm (a.s), kardeşinin oğlu Lût’u da helak edilenler içerisinde olmasından
endişelenerek onlarla tartışmaya başlayıp onlara: “Helak edilecekler
arasında Lût’ta var mı?” diye sordu. Onlar da: “Yüce Allah; onu,
ailesini ve müminlerden onunla birlikte olanları kurtaracaktır” diye cevap
verdiler. Yüce Allah, bu olayı şöyle haber vermektedir:

“Elçilerimiz,
ibrahim ‘e, (oğlu olacağına dair) müjdeyi ge­tirdiklerinde: ‘Biz (azgınlık ve
iğrenç işler yapan) şu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı,
zalim kimselerdir.’ dediler. (İbrâhîm:) ‘Ama orada Lût var!’ dedi. (Onlar:)
‘Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz.Onu ve ailesini elbette
kurtaracağız, Yalnız kansı müstesna; O, geride (azabta) kalacaklar arasındadır.[11]

Melekler, Hz.
İbrahim’in yanından çıkıp henüz bıyıklan terlememiş genç delikanlılar suretinde
Hz. Lût’un yanına gir­diler. Meleklerin yüzlerinde, gençliğin ve güzelliğin
parıltıları vardı. Melekler, kavminin başına gelecek hakikati Hz. Lût (a.s)’a
bildirmediler. Hz. Lût (a.s), onları kendisine gelen mi­safirler sandı. Onlara
hoş geldiniz dedi. Fakat onların öğle vakti gelmeleri Hz. Lût (a.s)’ı
kederlendirmişti. Çünkü Hz. Lût (a.s), kavminin ahlaksız ve günahkar
olanlarının onlara do­kunmasından korkuyordu. Özellikle meleklerin son derece
gü­zel olmaları ve onları yanına girerken kavminden birinin göre­rek onlara
kötülük etmelerinden endişe duyuyordu. Bundan dolayı Hz. Lût ( a.s), onlara son
derece şefkat gösteriyor, kav­minin onların geldiğini duyup ta onlara karşı
ahlaksızca sal­dırmalarından korkuyordu. Aynı zamanda ahlaksız kavmi, mi­safirlerine
tecavüz etmek isterlerse ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Çok geçmeden
korktuğu şey başına geldi. Kavmin­den bir takım erkekler, misafirleri görmek
istiyorlardı. Hz. Lût (a.s) onlarla iyilikle mücadele ediyordu. Yumuşak ve hoş
bir şekilde onları ikna etmeye çalıştı. Belki onlardan biri, taşkınlık ve
sapıklığından vazgeçebilir ve misafirlerine karşı çirkin dav­ranışlardan
kaçınabilirdi.

Onlara, kasabanın
kızlarıyla evlenmelerini tavsiye etti. Çünkü bu; daha doğru daha güzel daha
asaletti ve daha temiz bir işti… Fakat bu ahlaksızlar kötü maksatlarını Hz.
Lût’a a-çıkça söylediler Çünkü bu edepsizler Sâdece bıyıkları terle­memiş güzel
genç delikanlı kimselere rağbet ediyorlardı. Bu hal karşısında Hz. Lût (a.s)’in
gam ve kederi daha da arttı. Me­lekler Hz. Lût a.s)’ın bu durumunu hissettiler.
Bunun üzerine melekler Hz.Lût (a.s)’a; kendilerinin insan olmadıklarını ve
Allah’ın emriyle halkı zalim olan kasaba halkını helak etmek için gelen
melekler olduklarım söylediler. Yüce Allah bu olayı Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle
anlatmaktadır.

“Elçilerimiz, Lût
‘a gelince; (Kavmi bu güzel kılıklı misa­firlere bir kötülük ederler diye)
onlar yüzünden kederlendi ve göğsüne sıkıntı geldi. ‘Bu, çetin bir gündür’
dedi. (Melekleri, genç delikanlı şeklinde gören Lût’un ) kavmi, koşarak Lût’un
yanına geldiler. Daha öncede o kötü işleri yapmaktaydılar. (Lût:) ‘Ey kavmim!
İşte şunlar, kızlarımdır. Sizin için bunlar daha temizdir, Allah’tan korkun ve
misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde (bu kötülükten alıkoyacak)
aklı başında bir Adam, yok mu?’ dedi. Onlar: ‘Senin kızlarından bizim bir
hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen, bizim ne istediğimizi elbette bilirsin’
dediler. (Lût:) ‘Keşke benim size karşı (savu­nacak) bir gücüm olsaydı veya
güçlü bir kaleye sığınabilsey-dinı dedi. {Melekler:) ‘Ey Lût! Biz Rabbinin
melekleriyiz. On­lar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle
birlikte (yola çıhp) yürü. Eşinden başka sizden hiç biri geri kalmasın. Çünkü
onlara gelecek olan (azab),şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vaat olunan
(helak) zamanı, sabahtır. Sabah yakın değil mi? ‘dediler. [12]

Melekler, işin gerçek
yüzünü ve gelişlerinin gayesini, Hz. Lût (a.s)’a söylediler. Kavmi de,
meleklere dokunmaya güç yetiremediler. Hz. Lût (a.s)’a; sabahın aydınlığı
oluşmadan önce geceleyin ailesiyle birlikte kavminin bulunduğu yerden çıkmasını
bildirdiler. Çünkü kavminin helak anı, sabah vakti olacaktı. Sabah, onların
tümden helak ediliş ve yok ediliş vak­tidir. Zira Yüce Allah, bu vakti şöyle
bildirmektedir: “Onlara vaat olunan (helak) zamanı, sabahtır. Sabah yakın
değil mi? dediler.[13]

 

Lût Kavminin Helak Edilişi:

 

Hz. Lût (a.s), misafirlerine
(karşı bir zararın gelmeyece­ğinden) emin olup münakaşaları ve gürültüleri
içinde kavmini terk edip sabah olmadan kasabadan çıkmak için hazırlığa

ladı. Kavmi,
misafirlerini ele geçirmek için Hz. Lût’un evine hücum ettiklerinde, Allah,
onların gözlerini kör etti ve bu sa­yede Hz. Lût’un evini bulamadılar. Yüce
Allah, bu olayı şöyle haber vermektedir:

“Onlar, Lût ‘un
misafirlerine karşı kötülük yapmayı plan­lamışlardı. Hemen Biz, onların
gözlerini kör ettik. ‘Haydi aza­bımı ve uyarılarımı tadın!’ dedik.[14]

Güneş doğduğunda,
kasaba, içinde bulunan kimselerle bir­likte ıssız bir harabeye dönüşmüştü…

Allah, onlara, çeşitli
şekillerde azab etmiştir ve ayrıca on­ları, düşünen kimseler için bir ibret
kılmıştır:

1.  Onların kasabasını, üstünü altına çevirmesi.

2.. Onların
üzerine, gökten (gök gürültüsü şeklinde) kor­kunç bir ses göndermesi.

3.  Onların üzerine ateşte pişirilmiş çamurdan
taşlar yağ­dırması.

Yüce Allah, bu azab
şeklini şöyle bildirmektedir:

“Emrimiz gelince,
onların üstünü altına getirdik ve üzerle­rine ‘(balçık) çamurundan pişirilip
istif edilmiş bir çeşit taş’ yağdırdık.[15]

Yine Yüce Allah, bu
azab şekli ile ilgili olarak şöyle bu­yurmaktadır:

“Güneşin doğma
vaktine girerlerken, onları, (gök gürültü­sü şeklinde) ‘o korkunç ses’
yakaladı. Böylece kasabalarının, üstünü altına getirdik. Üzerlerine de
balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.[16]

 

Hz. Lût’un Hanımının, Helak Edilenler İçerisinde Olması:

 

Hz. Lût’un hanımı,
helak edilenlerle birlikte helak oldu. Çünkü o, Allah’a iman etmemişti. Kavmine
gelen azab, onu da içine aldı. Peygamber hanımı olması, ona bir yarar
sağlamadı. Çünkü Allah, kafirleri helak edeceğini vaat etmişti. Yüce Al­lah, bu
hususu şöyle anlatmaktadır:

“Bunun üzerine
Lût’u ve geride kalan yaşlı bir kadın dı­şında bütün ailesini kurtardık.[17]

Süheylî der ki:
“Hz. Lût’un hanımının adı, Vâlihe’dir. (Allah) iki kızıyla birlikte Hz.
Lût (a.s)’i azabtan kurtardı.”

Bazı tarihçiler derki:
“Bugün Lût gölü diye bilinen ölü de­niz, bu olaydan önce mevcut olmayıp
kasabanın üstünü altına çeviren zelzele sonucu meydana gelmiştir ve bu yüzden
deniz seviyesinden 400 m. daha aşağıda olmuştur.” Bu görüş, Lût golü
çevresinde Lût kavminin yaşadığı şehirler ile ilgili yapı­lan yeni araştırmalar
sonucunda tespit edilmiştir.

İbn Kesîr (rh.a)
derki: “Allah, Lût kavminin yaşadığı böl­geyi, suyundan yararlanılamayan
kokuşmuş göl haline getirdi. Bu gölün etrafındaki araziden de faydalanılamaz.
Çünkü bura­sı, bozuk çukurlar halindedir. İşte bu durum; bir ibret, bir öğüt ve
Allah’ın kudretine ve yüceliğine karşı taşkınlık gösterip nefsine uyarak
peygamberini yalanlayan ve Allah’ın emrine muhalefet eden kişiden intikam alma
hususundaki izzetine de­lildir.”[18]

 

Önemli Bir Konu:

 

Bazıları: “Bir
peygamberin hanımı, kocasına ihanet edebi­lir mi? Diye sorabilir ve örnek olarakta,
Hz. Nuh ile Hz. Lût’un hanımlarının, kocalarına ihanet ettiğini Kur’an’m haber
verdiğini dile getirebilir

Buna şöyle cevap
verilir: Peygamberlerin hanımlarının, kocalarına ihanet etmeleri ve onların
zina suçunu işlemeleri, mümkün olamaz. Çünkü Allah, peygamberlerini;
şereflerine zarar verecek lekelerden ve hanımlarını da fuhuş gibi çirkin
işlerden korumuştur. Çünkü bu tür davranışlar, günahtan ma­sum temiz
peygamberlere eziyettir.. İşte Abdullah ibn Abbas bundan dolayı şöyle der:

“Hiçbir
peygamberin hanımı, kocalarına ihanet etmemiş ve fahişelik yapmamıştır.[19]

Bu, Selef ve Halef
imamlarının görüşüdür.

İnkarcılığa gelince,
bu, peygamberlerin hanımlarından i-nanmayanlar çıkmıştır. Hz. Lût’un hanımı,
kafirdir. Hz. Nuh’un hanımı da kafirdir. Yüce Allah, bu iki kadım, (kafirle­re)
örnek olarak şöyle anlatmaktadır:

“Allah, inkar
edenlere; Nuh’un karısı ile Lût’un karısını Örnek verdi. Bu ikisi,
kullarımızdan iki salih kişinin nikahında iken onlara hainlik ettiler.
Kocaları, Allah ‘tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: ‘Haydi, ateşe
girenlerle be­raber siz de girin!’ denildi. [20]

Burada “hainlik =
ihanet” ile kastedilen; Allah’a iman etmemiş olmaları itibariyle
“(Peygamber olan kocalarına) din konusunda (iman etmemeleri şeklinde
meydana gelen) hain­liktir.

. İbn Kesîr (rh.a) bu
konu ile ilgili olarak şöyle der: “Bu iki kadının hainliği, din
konusundadır. Çünkü bu kadınlar, kocala­rının dinine girmemişlerdi. Yoksa
buradaki hainlik ile, onların, fuhuş yaptıkları kastedilmemektedir. Çünkü
Allah, hiçbir pey­gamberin hanımının fahişelik yapmasını takdir etmemiştir.
Bunun aksini söyleyen, büyük bir hata işlemiş olur.[21]

 



[1] Hz. Lût (a.s)’m ismi, Kur’ân-ı Kerîm’in 27 yerinde
geçmektedir, isminin geçtiği sureler şunlardır: En’âm: 6/86; A’râf: 7/80; Hûd:
11/70, 74, 77, 81, 89; Hicr: 15/59, 61; Enbiya: 21/71, 74; Hacc: 22/43; Şuarâ:
26/160, 161, 164; Nemi: 27/54, 56; AnkebÛt: 29/26, 28, 32, 33; Saffât: 37/133;
Sâd: 38/13; Kâf: 50/13; Kamer: 54/33, 34; Tahrîm: 66/10 (ç)

[2] Hz. Lût (a.s)’in kavmiyle olan kıssası ise şu
surelerde geçmektedir: A’râf: 7/8Ö 84; Hûd: 11/77-83; Hicr: 15/61-77; Enbiya:
21/74-75; Şuarâ: 26/160-175; Nemi: 27/54-58; Ankebût: 29/28-35; Saffât:
37/133-138; Kamer: 54/33-40 (ç)

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 557.

[3] İbnü’1-Esîr, el-Kâmil, 1/100 (c).

[4] Ankebût: 29/26

[5] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen
Yayınları: 557-558.

[6] Şuarâ: 26/165 166

[7] Şuarâ: 26/167

[8] Neml: 27/56

[9] A’râf:7/82

[10] Şuarâ: 26/227

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 558-560.

[11] Ankebûl: 29/31-32

[12] Hûd: 11/77-81

[13] Hûd: 11/81

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 561-563.

[14] Kamer: 54/37

[15] Hûd: 11/82

[16] Hicr: 15/73-74

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 563-564.

[17] A’râf: 7/83 (Benzeri ayetler için b.k.z: Hicr: 15/60;
Şuarâ: 26/170-371; Nemi: 27/57; Saffât: 37/135; Tahrîm: 66/10) (ç)

[18] İbn Kesîr, Muhtasar Tefsiri İbn Kesîr, 3/523

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 565.

[19] İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nibâye, 1/182 (ç)

[20] Tahrîm: 66/10

[21] îbn Kesîr,el-Bidâyeve!n-Nihâye, 1/182       

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 566-567.                                       

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu