İzhar

Elif-Nun Maddesinin Vücuben Kesrelendiği Yerler

قكسرت فى الابتداء، نحو؛ اِنَّ زَيْدًا قَائِمٌ. و فى الصلة، نحو؛ قوله تعالى: وَ آتَيْنَاهُ من الكُنُوزِ ما اِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ (قصاص سوره سى ٧٦. آيتى). و فى الجواب القسم، نحو؛ واللهِ اِنَّ زَيْدًا لَقَائِمٌ. و فى الخبر عن اسم عين، نحو؛ زَيْدٌ اِنَّهُ قَائِمٌ. و فى جملة دخلت على خبرها لام الابتداء، نحو؛ عَلِمْتُ اِنَّ زَيْدًا لَقَائِمٌ. و بعد القول العرى عن الظن، نحو؛ قُلْ اِنَّ اللهَ وَاحِدٌ. و بعد حتى الابتدائية، نحو؛ اَتَقُولُ ذَلِكَ حتى اِنَّ زَيْدًا يَقُولُهُ. و بعد حروف التصديق، نحو؛ نَعَمْ اِنَّ زَيْدًا قَائِمٌ. و بعد حروف الافتتاح، نحو؛ اَلآ اِنَّ زَيْدًا قَائِمٌ. و بعد واو الحال، نحو؛ قوله تعالى: و اِنَّ فَرِيقًا من المُؤمِنِينَ لَكَارِهُونَ.

1. Cümlenin Başında; Elif nun maddesinin konuşmanın başında kesrelenmesine misal; اِنَّ زَيْدًا قَائِمٌ (muhakkak ki Zeyd ayaktadır.)

2. Sılada; Sılanın baş tarafında mevcut olması nedeniyle elif nun maddesinin vücuben kesrelenmesinin misali; قوله تعالى: وَ آتَيْنَاهُ من الكُنُوزِ ما اِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ  (قصاص سوره سى ٧٦. آيتى). Allah-u Teala’nun şu kavli şerifi; Biz Ona hazinelerden verdik, O hazineler ki muhakkak ki anahtarları kuvvet sahibi bir topluluğa ağır gelir (taşıması). (Kasas suresi 76. Ayet). آتَيْنَا lafzı fiil, fail ve mefulden meydana gelen bir cümle-i fiiliyyedir. İrabtan mahalli yoktur. Bu bir cümle-i ibtidaiyyedir. من الكُنُوزِ terkibi car-mecrurdan meydana gelen bir zarf-ı müstekardır. Vücuben hazf olunan كَائِنًا ism-i failine mütealliktir (Tealluk eder). Bu zarf-ı müstekar mahallen mensubtur. أَتَى fiilinin 2. Mefulü olan ما الموصولة ma-i mevsuleden haldir ve ما dan irade edilen manayı beyan etmektedir. ما kelimesi ism-i mevsuldur. Mahallen mensubtur, آتَيْنَا kelimesinin 2. Mefulüdür. اِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالعُصْبَةِ terkibinde bulunan اِنَّ kelimesi ismini nasb, haberini raf eden harflerdendir. Lafzan fetha üzere mebnidir, irabtan mahalli yoktur. مَفَاتِحَ kelimesi lafzi bir fetha ile mensubtur (gayri munsarif – مَفَاعِلَ kalıbı). هُ kelimesi muttasıl mecrûr zamirlerdendir, mahallen mecrurdur, مَفَاتِحْ kelimesinin muzâfun ileyhidir. لَتَنُوءُ veya لَتَنُوأُ terkibindeki lam harfi, اِنَّ nin haberi üzere dahil olan bir lam-ı ibtidaiyyedir. Lafzen fetha üzere mebnidir, irabtan mahalli yoktur. تَنُوأُ kelimesi fiil-i muzari bina-i malum müfred müennes gaibe sigasındandır. Lafzi bir zamme ile merfudur. Faili tahtında cevazen müstetir olan هى zamiridir. Bu هى zamiri مَفَاتِحْ kelimesine racidir (döner). بِالعُصْبَةِ terkibindeki باء harfi cerdir. Lafzan kesre üzere mebnidir. İrabtan mahalli yoktur. العُصْبَةِ kelimesi lafzi bir kesre ile mecrurdur. باء harfi cerrinin cerr ettiği sarih bir isimdir. Harf-i cerr mecruru ile birlikte تَنُوأُ fiiline mütealliktir. العُصْبَةِ kelimesi تَنُوأُ fiilinin mefulün bih gayri sarihi olması bakımından mahallen mensubtur. اِنَّ kelimesi ismi ve haberiyle birlikte cümle-i ismiyye-i haberiyyedir. Bu cümle ما kelimesinin sılasıdır. Elif nun maddesi sıla olan cümlenin baş tarafında zikredildiği için kendisinde bulunan hemze vücûben kesrelenmiştir.

3. Kasemin Cevabında; Kasemin cevabının baş tarafında olması sebebiyle vücuben kesrelenen elif nun maddesinin bulunduğu terkibin misali; واللهِ اِنَّ زَيْدًا لَقَائِمٌ (Allaha yemin olsun muhakkak ki Zeyd ayaktadır).

4. Aynı İsimdeki Haberde; Yani kendisi ile kaim olan bir zat üzerine delalet eden isimden haber yapılan bir lafzın baş tarafındaki elif nun maddesinin kesrelenmesi vacibtir. زَيْدٌ اِنَّهُ قَائِمٌ Zeyd, Muhakkak ki o (yani Zeyd) ayaktadır. Bu terkibte bulunan زَيْدْ kelimesi mübtedadır ve ism-i ayndır. Yani kendisi ile kaim olan zat üzerine delalet eden bir isimdir. اِنَّهُ قَائِمٌ cümlesi bu زَيْدْ kelimesinin haberidir. İsm-i aynın haberi olduğu için baş tarafındaki elif nun maddesinin kesrelenmesi vacibtir.

5. Haberine Lam ul-İbtida dahil olan Cümlede; Haberi üzerine (اِنَّ nin) lam-ı ibtida dahil olması sebebiyle elif nun maddesinin vücûben kesrelenmesinin misali; عَلِمْتُ اِنَّ زَيْدًا لَقَائِمٌ (Bildim, muhakkak ki Zeyd elbette ayaktadır). Bu terkibte اِنَّ nin haberi olan قَائِمٌ lafzı üzerine bir lam-ı ibtida dahil olduğu için vücûben kesrelenmiştir. Eğer قَائِمٌ lafzına lam-ı ibtida birleşmemiş olsaydı, elif nun maddesi fethalı okunurdu; عَلِمْتُ اَنَّ زَيْدًا قَائِمٌ (Zeyd’in ayakta oluşunu bildim).

6. Zan’dan Ari Olan Sözden Sonra; Zannetmek manasını ifade etmeyen bir قول lafzının veya bu قول maddesinden alınan herhangi bir lafzın mekulu (mefulü) olarak vaki olan cümlenin baş tarafındaki elif nun maddesinin vücûben kesrelenmesi vacibtir. Zan manasındaki قول lafzından sonra vaki olan elif nun maddesi ise kesrelenmez, fethalanır. Çünkü zannetmek manasını ifade eden قول maddesi kalb fiillerindendir. Kalb fiillerinin mefulü üzere dahil olan elif nun maddesi fethalanır. قُلْ اِنَّ اللهَ وَاحِدٌ De ki Muhakkak ki Allah tektir.

7. Hatta-i İbtidaiyye’den Sonra; حتى الابتدائية cümle-i ibtidaiyye üzerine dahil olur. Bu sebepten kendisinden sonra zikredilen elif nun maddesinin kesreli okunması vacibtir. Fakat harf-i atıf olan حتى ile harf-i cerr olan حتى dan sonra vaki olan elif nun maddesinin fethalanması vacibtir. Çünkü حتى i atıfa ancak müfredi (cümle olmayan lafız) müfred üzerine atfeder. Cümleyi cümle üzerine atfetmez. Harf-i cerr olan حتى ise ancak sarih bir isim veya sarih bir isimle müevvel olan bir isme dahil olur. اَتَقُولُ ذَلِكَ حتى اَنَّ زَيْدًا يَقُولُهُ (Sen bunu söylüyor musun? Hatta Zeyd de onu söylüyor). Mezkur terkipteki حتى harfi cerr olamaz. Çünkü حتى harf-i cerri gaye manasını ifade eder. Bu terkipteki حتى da gaye manası yoktur. Bu terkipteki حتى ,حتى i atıfa da olamaz. Yoksa bu حتى kelimesi harf-ı atıf kabul edilirse, elif nun maddesi fethalanıp kendisinden sonraki lafız masdara tevil edilirdi. Bu terkibin masdara tevili ise; كَوْنُ زَيْدٍ يَقُولُهُ şeklinde olurdu. Masdara müevvel bu lafzın matufun aleyhi olabilecek herhangi bir lafzın terkibte olmadığı açıktır. Öyleyse mezkur terkipteki حتى kelimesi حتى i atıfa veya حتى i cerre değildir. حتى i ibtidaiyyedir. Bundan dolayı kendisinden sonraki elif nun maddesi vücûben kesrelenmiştir.

8. Tasdik Harflerinden Sonra; Muhatabın haberinde tasdik edildiğini doğrulunu ifade eden sözlerden sonra elif nun maddesi vücûben kesrelenir. Bu harfler ister tasdik için kullanılmış olsunlar, ister başka bir mânâ için kullanılmış olsunlar, kendilerinden sonraki elif nun maddesi vücûben kesrelenir. Çünkü bu harflerden sonra cümle-i ibtidaiyye zikredilir. Hurufu Tasdik; نَعَمْ اَجَلْ إِىْ جَيْرِ بَلَى Bu tasdik harflerinden sonra zikredilip vücûben kesrelenen elif nun maddesinin misali; نَعَمْ اِنَّ زَيْدًا قَائِمٌ Evet, Muhakkak ki Zeyd ayaktadır.

9. İftitah Harflerinden Sonra; Kelamı açış harflerinden sonra, muhatabların dikkatini çekmek için konuşmanın başında zikredilen اَمَا الآ هَا harflerinden sonra elif nun maddesinin kesrelenmesi vacibtir. Bu iftitah harflerinden sonra zikredilip vücûben kesrelenen elif nun maddesinin misali; اَلآ اِنَّ زَيْدًا قَائِمٌ Agâh olun (uyanın, dikkat kesilin) Muhakkak ki Zeyd ayaktadır.

10. Vav-ı Haliye’den Sonra; Hal olan cümlenin baş tarafında vaki olan elif nun maddesinin kesrelenmesi vacibtir. Gerek o cümlenin baş tarafında vav-ı haliyye mevcut olsun ya da olmasın. قوله تعالى: و اِنَّ فَرِيقًا من المُؤمِنِينَ لَكَارِهُونَ Allh-u Teala’nın şu kavli şerifi; Muhakkak ki müminlerden bir fırka elbette çirkindirler (çirkin, kerih iş yaparlar).

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu