C) MUZAAF FİİL
Şeddeli fiil demektir. Yani fiilin son iki harfi (olan aynel fiil ile lâmel fiil) aynı cinsten olup şeddeli okunur.
مَدَّ يَمُدُّ uzattı (aslı 1. bab: مَدَدَ يَمْدُدُ) فَرَّ يَفِرُّ kaçtı (aslı 2. bab:فَرَرَ يَفْرِرُ )
Görüldüğü gibi gibi iki harfi birbirine katma işine idgam denir.
Muzâri Malûm Fiil Çekim Örneği (يَمُدُّ uzatıyor) | Mâzî Malûm Fiil Çekim Örneği (مَدَّ uzattı) |
يَمُدُّ يَمُدَّانِ يَمُدُّونَ | مَدَّ مَدَّا مَدُّوا |
تَمُدُّ تَمُدَّانِ يَمْدُدْنَ | مَدَّتْ مَدَّتَا مَدَدْنَ |
تَمُدُّ … … | مَدَدْتَ … … |
Görüldüğü gibi muzaaf fiillerin idgâmı (şeddesi) mâzide gâibe cemi müennesden itibaren çözülmüştür. Diğerinde de gâibe cemi müennesden itibaren (فَرَرْنَ) şeklinde bağlanır. Muzârilerinde de meselâ gâibe cemi müennesler (يَمْدُدْنَ) ve (يَفْرِرْنَ) şeklinde çözülürler.
Meçhûlleri: ( يَمُدُّ) denيُمَدُّ uzatılıyor (مَدَّ) denمُدَّ uzatıldı
Muzâri Meçhûl Fiil Çekimi | Mâzî Meçhûl Fiil Çekimi |
يُمَدُّ يُمَدَّانِ يُمَدُّونَ | مُدَّ مُدَّا مُدُّوا |
تُمَدُّ تُمَدَّانِ يُمْدَدْنَ | مُدَّتْ مُدَّتَا مُدِدْنَ |
تُمَدُّ … … | مُدِدْتَ … … |
( يَفِرُّ) danيُفَرُّ kaçılıyor (فَرََّ) danفُرَّ kaçıldı
Gâibe cemi müennesleri: Muzâride: (يُفْرَرْنَ) … Mâzîde: (فُرِرْنَ) …
Emr-i Hâzırı: | (يَمُدُّ ) den (مُدَّ) (مُدِّ) ya da (أُمْدُدْ) (uzat) (يَفِرُّ) dan (فِرَّ) (فِرِّ) ya da (إِفْرِرْ) (kaç) |
Görüldüğü gibi şeddeli fiillerin emr-i hâzırları fiilin açılıp son harfinin cezm yapılmasıyla olabileceği gibi daha pratik olan şedde ile de yapılmaktadır. Son harekenin üstünle ya da esre ile de verileceğini unutmayınız. Birinci tarz çekimin (أُمْدُدْ) normal çekimlerden farkı olmadığı için aşağıda ikinci tarz çekim örneği verilmiştir:
| Emr-i Hâzır Çekimi: |
| |
| مُدَّ مُدَّا مُدُّوا مُدِّي مُدَّا أُمْدُدْنَ |
| |
| * ** |
| |
| فِرَّ (فِرِّ-إِفْرِرْ) فِرّاَ فِرُّوا فِرِّي فِرّاَ إِفْرِرْنَ |
| |
İsm-i Fâil | مَدَّ den مَادٌّ (uzatan), (فَرَّ) dan (فاَرٌّ) (kaçan) | ||
İsm-i Mef’ûl | مَدَّ den مَمْدُودٌ (uzatılmış, uzatılan), (فَرَّ) dan (مَفْرُورٌ) (kaçılan)[1] | ||
|
| ||
Muzaaf fiillerin ism-i fâillerine çeşitli örnekler:
(دَلَّ) den (داَلٌّ ج داَلُّونَ) delâlet eden, yol gösteren
(ضَلَّ) den (ضاَلٌّ ج ضاَلُّونَ) sapıtan, şaşıran
(مَرَّ) den (ماَرٌّ ج ماَرُّونَ) geçen, uğrayan
Muzaaf Fiillerin İsm-i Mef’ûllerine örnek:
(دَلَّ) den (مَدْلُولٌ) delâlet edilmiş, yol gösterilen
(عَدَّ) den (مَعْدُودٌ) sayılan, sayılmış
Cümle Örnekleri:
1- ظَنَنْتُ النَّجاَحَ سَهْلاً – قَصَصْناَ عَلَيْهِمُ الْحِكاَيَةَ.
2- اَلرَّجُلاَنِ يَمُراَّنِ بِالْحَدِيقَةِ – هُمْ مَرُّوا بِالسُّوقِ.
3- دُقِّي الْباَبَ ياَ عاَئِشَةُ – قُصاَّ الْحِكاَيَةَ عَلَى صاَحِبِكُماَ.
4- أَنْتَ مَرَرْتَ بِالسُّوقِ – مَرَّ الْأَوْلاَدُ بِالْحَدِيقَةِ – اَلْأَوْلاَدُ مَرُّوا بِالْحَدِيقَةِ.
5- أَنْتِ صَبَبْتِ الْماَءَ – هُنَّ صَبَبْنَ الْماَءَ.
6- حَثَّ الْآباَءُ أَوْلاَدَهُمْ عَلَى الْاِجْتِهاَدِ – اَلْآباَءُ حَثُّوا أَوْلاَدَهُمْ عَلَى الْاِجْتِهاَدِ.
7- تَقُصُّ الْمُدَرِّساَتُ بَعْضَ الْقَصَصِ عَلَى التِّلْمِيذاَتِ – اَلْمُدَرِّساَتُ يَقْصُصْنَ بَعْضَ الْقَصَصِ عَلَى التِّلْمِيذاَتِ.
8- صَبَّ الْوَلَداَنِ الْماَءَ عَلَى الْأَرْضِ – اَلْوَلَداَنِ صَبَّا الْماَءَ عَلَى الْأَرْضِ.
9- شَكَّ الْمُدَرِّسُونَ فِي الْأَمْرِ – اَلْمُدَرِّسُونَ شَكُّوا فِي الْأَمْرِ.
10- لاَ تَأْكُلْ كَثِيراً فَالْأَكْلُ الْكَثِيرُ يَضُرُّ الْمَعِدَةَ – ظَنَنْتُكَ إِياَّهُ.
11- لاَ تَمُرَّ بَعْدَ هَذاَ الْخَطِّ.
Tercüme:
1- Başarıyı kolay sandım. Onlara hikaye anlattık.
2- İki adam bahçeden geçiyor. Onlar çarşıya uğradılar.
3- Kapıyı çal ey Aişe! İkiniz hikayeyi arkadaşınıza anlatın.
4- Sen çarşıya uğradın. Çocuklar bahçeye uğradı. (Aynı anlam isim cümlesi)
5- Suyu sen döktün. Suyu onlar (müe.) döktüler.
6- Babalar çocuklarını çalışmaya teşvik etti.(Aynı anlam isim cümlesi).
7- Öğretmenler öğrencilere bazı hikayeler anlatıyor. (Aynı anlam).
8- İki çocuk suyu yere döktü.
9- Öğretmenler mesele hakkında şüpheye düştü.
10- Çok yeme, çok yemek mideye zarar verir. Seni o sandım.
11- Bu hattan sonrasına geçme.
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
MUZAAF FİİL İLE İLGİLİ AYETLER
1- … فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً .
(4/NİSÂ, 59). …Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resûl’e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.
تَناَزَعَ يَتَناَزَعُ تَناَزُعاً | anlaşmazlığa, ihtilafa düşmek | رَدَّ يَرُدُّ رَداًّ مَرَدّاً | döndürmek, çevirmek | ||||
أَحْسَنُ | daha güzel | اَلتَّأْويِلُ | yorumlama, (murad edilen manayı) beyân etmek |
| |||
2- فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ .
(51/ZÂRİYÂT, 50). O halde Allah’a kaçın. Çünkü ben, size O’nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
فَرَّ يَفِرُّ فَراًّ فِراَراً مَفَراًّ | kaçmak |
|
|
3- وَإِذَا حُيِّيتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا .
(4/NİSÂ, 86). Bir selâm ile selâmlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selâmlayın; yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır.
حَيَّ يُحَيِّ تَحِيَّةً | selâmlamak | تَحِيَّةٌ | bir selâm | حُيِّيَ | selâmlandı | |||
إِذَا حُيِّيتُمْ | selâmlandığınız zaman | رُدُّوهاَ (رَدَّ يَرُدُّ) | (ona misliyle) karşılık verin | |||||
حَسِيبٌ | hesaba çeken (mübâlağalı ism-i fâil) | |
| |||||
4- … فَخَلُّوا سَبِيلَهُمْ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ .
(9/TEVBE, 5). ..(Müşrikler eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse) artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, merhamet edendir.
خَلَّى السَّبِيلَ | serbest bırakmak, salıvermek |
5- ياَ أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلاَ تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلاَ يَغُرَّنَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ .
(35/FÂTIR, 5). Ey insanlar! Allah’ın vâdi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!
غَرَّ يَغُرُّ غُرُوراً | aldatmak, kandırmak | فَلاَ يَغُرَّنَّكُمْ | sakın sizi aldatmasın (sondaki şeddeli nûnlar tekit içindir) |