Açıköğretim Arapça DersleriAöf İlahiyat

İrab Merfu-Mansub-Mecrur – AÖF İlahiyat Arapça Dersleri (5)

إعْرَابُ الأسمْاءِ

 

 

İ‘RÂB YÖNÜNDEN İSİMLER

İki, üç ve dördüncü ünitelerde isimler cinsiyet, sayı ve belirlilik yönlerinden

ele alınmıştı. Bu ünite kapsamındaysa onlar, cümledeki yerlerine göre

sonlarında meydana gelen değişikler bağlamında mercek altına alınacaklar.

Bilindiği üzere insanlar kavramlar aracılığıyla düşünürler. Bir konunun en

ince ayrıntısına kadar anlaşılması onun kavramsal çerçevesinin kusursuz

çizilmesine bağlıdır. Söz konusu amaç doğrultusunda konuya ilişkin

kavramların inceden inceye sınırlarının çizilmesini yararlı görüyoruz.

 

 

 

Kavramlar ve Tanımları

1. İ‘râb: Kelime sonlarında meydana gelen hareke veya harf değişimleridir.

Tanımdan da anlaşılacağı üzere i‘râbın gerçekleşmesi iki değişkenliğin

varlığına bağlıdır.

a. Hareke değişkenliği: Kelimenin son harfi üzerindeki harekenin cümledeki

yeri veya başındaki etkin öge (amil) dolayısıyla değişebilir olmasıdır.

Sözgelimi المسُْلِمُ kelimesinin son harfi, cümlede fâil (özne) görevindeyken

المسُْلِمُ biçiminde zamme, mef’ûl (nesne) görevindeyken المسُْلِمَ biçiminde fetha,

cer harfinden sonra geldiğinde ise المسُْلِمِ biçiminde kesra ile okunur.

b. Harf değişkenliği: Kelimenin sabit son harfinin cümledeki yeri veya

başındaki amil (etkin öge) dolayısıyla değişebilir olmasıdır.

Sözgelimi المسُْلِمُ kelimesinin müsennâ (ikil) formu olan المسُْلِمَانِ sözcüğünün

son harfi “nûn” kimi durumlarda düşebildiği için değerlendirmeye alınmaz.

Onun yerine sabit son harfi “elif”te değişkenlik olup olmadığına bakılır.

Görülür ki anılan kelime cümlede örneğin özne görevindeyken المسُْلِمَانِ

biçiminde elif, mef‘ûl (nesne) gibi görevlerdeyken de المسُْلِمَيْنِ biçiminde ile

gelmektedir.

Özne görevinde المسُْلِمُونَ biçiminde vâv, mef‘ûl (nesne) gibi

görevlerdeyken المسُْلِمِينَ biçiminde ile yazılan cem-i müzekker sâlim

isimlerde de değişim aynı şekilde sabit son harf üzerinde gerçekleşmektedir.

2. Mu‘rab: İ‘râb özelliğine sahip, yani duruma göre sonu değişebilir olan

kelimelerin ortak adıdır. المسُْلِمُ، المسُْلِمَ، الْمُسْلِمِ örneklerinde olduğu gibi.

3. Mebnî: İ‘râb özelliğine sahip olmayan, yani durum ne olursa olsun sonu

asla değişmeyen kelimelerin ortak adıdır. هَذِهِ، هِيَ، هُوَ örneklerinde olduğu

gibi.

Aşağıdaki cümlelerde altı çizili isimlerden hangisinin mu‘rab, hangisinin mebnî

olduğunu belirtiniz.

سَاجِدٌ إِمَامٌ فِي مَسْجِدِ الحَْيِّ، وَهُوَ يُؤَدِّي هَذِهِ الْمِهْنَةَ مُنْذُ سَنَوَاتٍ. وَلَهُ أُسْرَةٌ تَتَكَوَّنُ مِنْ زَوْجَةٍ وَابْنَيْنِ

وَبِنْتٍ. يَوْمَ بَدَأَ اْلإِمَامَةَ، وَعَدَ نَفْسَهُ بالصِّدْقِ، وَاْلإِخْلاَصَ، وَرِعَايَةَ حُقُوقِ النَّاسِ أَكْثَرَ مِنْ مَوَاقِفِهِ الْقَدِيمَةِ.

لأَنَّه تَعَلَّمَ مِنْ مُدَرِّسِيهِ أَنَّهَا مِهْنَةٌ مِنْ مِهَنِ الْمُرْسَلِينَ. وَحَقًّا صَدَقَ وَعْدَهُ هَذَا، حَيْثُ لَمْ يَبْتَعِدْ عَنِ الصِّدْقِ

وَاْلإِخْلاَصِ، وَلَمْ يَضَعْ لُقْمَةً حَرَامًا لاَ فِي فَمِهِ ولاَ فِي أَفْوَاهِ أُسْرَتِهِ.

 

 

 

 

4. İ‘râb alâmetleri: Kelimelerin cümlede hangi konumda olduklarını ya da

hangi amilin peşi sıra gelip ondan etkilendiklerini kendisiyle gösterdikleri

hareke, harf veya haziflere i‘râb alâmeti denir. İsimlerde i‘rab alametleri

şunlardır:

 

Harekeler:

a. Zamme: Harflerin üstüne konan ( ُ) işareti olup, Türkçe kısa “u” sesine

karşılık gelir. Kültürümüzde “Ötre” adıyla bilinir.

b. Fetha: Harflerin üstüne konan (َ ) işareti olup, Türkçe kısa “e” veya “a”

sesine karşılık gelir. Kültürümüzde “Üstün” adıyla bilinir.

c. Kesra: Harflerin üstüne konan (ِ ) işareti olup, Türkçe kısa “i” sesine

karşılık gelir. Kültürümüzde “Esre” adıyla bilinir.

 

Harfler:

a. Elif: Tesniye isimlerin sondan bir önceki harfidir. Harekelerden

zammeye eşdeğerdir.

b. Vâv: Cem-i müzekker sâlim isimlerin sondan bir önceki harfidir.

Harekelerden zammeye eşdeğerdir.

c. Yâ: Tesniye ve cem-i müzekker sâlim isimlerin sondan bir önceki

harfidir. Harekelerden fijetha ve/veya kesraya eşdeğerdir.

d. Nûn: Fiillere özgü bir i‘râb alâmetidir. Fiillerin i‘râbı sonraki ünitelerde

ele alınacaktır

 

İ‘râb Yönünden İsimler

Arapçada isimler, i‘râb bakımından üçe ayrılır: Merfû‘, Mansûb, Mecrûr.

A. Genel Hükümler

Arapçada merfû‘, mansûb ve mecrûr denilince ilk akla gelen i‘râb

alâmetlerini taşıyan isimler bu başlık altında ele alınacaktır.

1. Merfû‘ İsimler: Son harekesi zamme olan isimlerdir. Genellikle cümlede

özne (fâil veya mübteda) veya yüklem (haber) konumunda bulunurlar.

Örnek 1:

هَذَا كِتَابٌ (Bu bir kitaptır) cümlesindeki كِتَابٌ ismi, haber yani yüklemdir.

Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir.

Örnek 2:

يَشْتَغِلُ الرَّجُلُ بِالتِّجَارَةِ (Adam ticaretle uğraşıyor) cümlesindeki الرجلُ ismi, fâil

yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir.

Örnek 3:

العُمَّالُ فِي الْمَصْنَعِ (İşçiler fabrikada) cümlesindeki العُمَّالُ ismi, mübteda yani

öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir.

2. Mansûb İsimler: Son harekesi fetha olan isimlerdir. Genellikle cümlede

nesne (mef‘ûlün bih) konumunda bulunurlar.

 

Örnek 1:

قَرَأَ عَلِيٌّ كِتَابًا عَنْ سِيرَةِ النَّبِيِّ (Ali, Hz. Peygamberin (s.a.) hayatı hakkında bir

kitap okudu) cümlesindeki كِتَابًا ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur,

nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fethadır.

Örnek 2:

أَغْضَبَ الْوَلَدُ الرَّجُلَ (Çocuk adamı kızdırdı) cümlesindeki الرَّجُلَ ismi, mef‘ûlün

bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fethadır.

Örnek 3:

تَنْقُلُ الحَْافِلاَتُ الْعُمَّالَ إِلَى الْمَصْنَعِ (Otobüsler işçileri fabrikaya taşıyor)

cümlesindeki الْعُمَّالَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb

alâmeti (mansûbluk göstergesi) fethadır.

3. Mecrûr İsimler: Son harekesi kesra olan isimlerdir. Genellikle cümlede

dolaylı tümleç (mef‘ûlün bih gayru sarih) veya isim tamlamasında

muzâfun ileyh (tamlayan) konumunda bulunurlar.

Örnek 1:

اِسْتَفَدْتُ مِنْ كِتَابٍ قَدِيمٍ عِنْدَ إِعْدَادِ أُطْرُوحَتِي (Tezimi hazırlarken eski bir kitaptan

yararlandım) cümlesindeki كِتَابٍ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı

tümleçtir. ( مِنْ ) harfi ceri dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk

göstergesi) kesradır.

Örnek 2:

سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى الرَّجُلِ (Görevli koliyi adama teslim etti) cümlesinde son

öge konumundaki الرَّجُلِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir.

إِلَى) ) harfi ceri dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi)

kesradır.

Örnek 3:

زَادَتِ الحُْكُومَةُ رَوَاتِبَ الْعُمَّالِ (Hükümet işçilerin ücretlerini artırdı) cümlesindeki

الْعُمَّالِ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır.

Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır.

B. Özel Hükümler

Yukarıdaki genel nitelik taşıyanlarından ayrı olarak bir takım özel hükümlere

tabi isimlere ilişkin i‘râbı konu alır.

 

 

 

 

1. Tesniye (Müsennâ) İsimlerde İ‘râb: Bu adla bilinen ikil isimlerin

sonundaki nûn ( نِ) sabit bir harf değildir. Kimi durumlarda düşebilir. O

nedenle kendisinden önceki harfe bakılır. Söz konusu harf;

– Ya öncesi fethalı elif ( (َا

Örnek: كِتَابَانِ، الرَّجُلاَنِ، الْوَلَدَانِ، غُرْفَتَانِ

– Ya da öncesi fethalı cezimli yâ ( يْ )’dır.

Örnek: كِتَابَيْنِ، الرَّجُلَيْنِ، الْوَلَدَيْنِ، غُرْفَتَيْنِ

Bunlardan elif zamme; yâ ise, fetha veya kesra karşılığıdır. İlgili durum

kısaca şu şekilde formüle edilebilir:

a. elif = zamme

رَجُلٌ – رَجُلاَنِ gibi.

Örnek 1

هَذَانِ كِتَابَانِ (Bunlar iki kitaptır) cümlesindeki كِتَابَانِ ismi, haber yani

yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine

eliftir. Çünkü müsennâdır.

Örnek 2:

يَشْتَغِلُ الرَّجُلاَنِ بِالتِّجَارَةِ (İki adam ticaretle uğraşıyor) cümlesindeki الرَّجُلاَنِ ismi,

fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme

yerine eliftir. Çünkü müsennâdır.

b. yâ= fetha

رجلاً – رجلَيْنِ gibi.

Örnek 1:

قَرَأَ عَلِيٌّ كِتَابَيْنِ عَنْ سِيرَةِ النَّبِيِّ (Ali Peygamberin hayatı hakkında iki kitap okudu)

cümlesindeki كِتَابَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb

alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine dır. Çünkü müsennâdır.

Örnek 2:

اِخْتَارَ الرَّئِيسُ الرَّجُلَيْنِ مِنَ الجُْمْهُورِ (Başkan topluluk içerisinden iki adam seçti)

cümlesindeki الرَّجُلَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb

alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine dır. Çünkü müsennâdır.

Örnek 3:

مَلأَ الْعُمَّالُ الحَْافِلَتَيْنِ (İşçiler iki otobüsü doldurdu) cümlesindeki الحَْافِلَتَيْنِ ismi,

mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi)

fetha yerine dır. Çünkü müsennâdır.

c. yâ = kesra

رَجُلٍ – رَجُلَيْنِ gibi.

Örnek 1:

اِسْتَفَدْتُ مِنْ كِتَابَيْنِ قَدِيمَيْنِ عِنْدَ إِعْدَادِ أُطْرُوحَتِي (Tezimi hazırlarken iki eski kitaptan

yararlandım) cümlesindeki كِتَابَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı

tümleçtir. ( مِنْ ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk

göstergesi) kesra yerine dır. Çünkü müsennâdır.

Örnek 2:

سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى الرَّجُلَيْنِ (Görevli koliyi iki adama teslim etti) cümlesinde

son öge konumundaki الرَّجُلَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı

tümleçtir. ( إِلَى ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk

göstergesi) kesra yerine dır. Çünkü müsennâdır.

Örnek 3:

زَادَ رَبُّ العَمَلِ رَاتِبَ الْعَامِلَيْنِ (Patron iki işçinin ücretini artırdı) cümlesindeki

الْعَامِلَيْنِ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır.

Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine dır. Çünkü

müsennâdır.

 

Özetle;

Müsennâ (tesniye/ikil) isimler; elif ile merfû‘, yâ ile mansûb, yâ ile mecrûr

olurlar.

 

 

2. Cem-i Müzekker Sâlim İsimlerde İ‘râb: Bu adla bilinen kurallı eril

çoğul isimlerin sonundaki nûn ( نِ) sabit bir harf değildir. Kimi durumlarda

düşebilir. O nedenle kendisinden önceki harfe bakılır. Söz konusu harf;

– Ya öncesi zammeli vâv ( (وُ

Örnek: مُسْلِمُونَ، مُشْرِكُونَ، الصَّابِرُونَ، الْمُخْلِصُونَ

– Ya da öncesi kesralı harekesiz yâ ( ِي )’dır.

Örnek: مُسْلِمِينَ، مُشْرِكِينَ، الصَّابِرِينَ، الْمُخْلِصِينَ

Bunlardan vâv zamme; yâ ise, fetha veya kesra karşılığıdır. İlgili durum

kısaca şu şekilde formüle edilebilir:

a. vâv = zamme:

مُسْلِمٌ – مُسْلِمُونَ gibi.

Örnek 1:

هَؤُلاَءِ مُهَنْدِسُونَ (Bunlar mühendislerdir) cümlesindeki مُهَنْدِسُونَ ismi, haber

yani yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine

vâvdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.

Örnek 2:

يَصَفِّقُ الْمُشَاهِدُونَ اللاَّعِبِينَ (Seyirciler oyuncuları alkışlıyor) cümlesindeki

الْمُشَاهِدُونَ ismi, fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk

göstergesi) zamme yerine vâvdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.

Örnek 3:

يَشْكُو الْمُشْتَرِكُونَ مِنْ زِيَادَةِ أُجْرَةِ الاِشْتِرَاكِ (Aboneler abonelik ücretinin artmasından

yakınıyor) cümlesindeki الْمُشْتَرِكُونَ ismi, fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘

alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine vâvdır. Çünkü cem-i müzekker

sâlimdir.

b. yâ = fetha:

مُسْلِمًا – مُسْلِمِينَ gibi.

Örnek 1:

كَافَأَ الْمُدِيرُ الْمُدَرِّسِينَ الْمُتَقَاعِدِينَ (Müdür emekli hocaları ödüllendirdi)

cümlesindeki الْمُدَرِّسِينَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb

alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine dır. Çünkü cem-i müzekker

sâlimdir.

Örnek 2:

وَظَّفَ الرَّئِيسُ مُهَنْدِسِينَ لِلْمَشْرُوعِ الجَْدِيدِ (Başkan yeni proje için mühendisler

görevlendirdi) cümlesindeki مُهَنْدِسِينَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir.

Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine dır. Çünkü

cem-i müzekker sâlimdir.

Örnek 3:

يُحَاوِلُ الْمَلِكُ الجَْائِرُ أَنْ يُسْكِتَ الْمُخَالِفِينَ (Zorba kral muhalifleri susturmaya

çalışıyor) cümlesindeki الْمُخَالِفِينَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur,

nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine dır. Çünkü cem-i

müzekker sâlimdir.

c. yâ = kesra:

مُسْلِمٍ – مُسْلِمِينَ gibi.

Örnek 1:

كُونُوا مِنَ الشَّاكِرِينَ (Şükredenlerden olun) cümlesindeki الشَّاكِرِينَ ismi, mef‘ûlün

bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( من ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur,

cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine dır. Çünkü cem-i müzekker

sâlimdir.

Örnek 2:

سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى مُنْدُوبِي الشَّرِكَةِ (Görevli koliyi şirket temsilcilerine teslim

etti) cümlesinde son öge konumundaki مُنْدُوبِي ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih

yani dolaylı tümleçtir. ( إِلَى ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti

(mecrûrluk göstergesi) kesra yerine dır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.

Örnek 3:

الحَْمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (Hamd alemlerin rabbi Allah’a özgüdür) cümlesindeki

الْعَالَمِينَ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır.

Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine dır. Çünkü

cem-i müzekker sâlimdir.

Aşağıdaki cümlelerde altı çizili isimlerin cümledeki yerlerini belirterek i‘râbını

yapınız.

1. يَطُوفُ الْمُسْلِمُونَ حَوْلَ الْكَعْبَةِ سَبْعَةَ أَشْوَاطٍ.

2. الْمُسَافِرُونَ اِجْتَمَعُوا فِي صَالَةِ الْمَطَارِ.

3. الطُّلاَّبُ نَاجِحُونَ فِي الاِمْتِحَانِ.

4. اِبْتَلَعَ الْبَحْرُ السَّابِحِينَ عِنْدَ الْعَاصِفَةِ الأَخِيرَةِ.

5. جمََعَتْ هَذِهِ النَّدْوَةُ الْمُرَاسِلِينَ فِي الشَّرْقِ الأَوْسَطِ.

6. يُدْخِلُ اللهُ الْمُؤْمِنِينَ جَنَاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأنْهَارُ.

7. أعَدَّ اللهُ للكَافِرِينَ عَذَابًا أَلِيمًا.

8. إنَّ اللهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالهَمُْ بِأَنَّ لهَمُُ الجَْنَّةَ.

9. وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللهُ واللهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ.

Özetle;

Cem-i müzekker sâlim (kurallı eril çoğul) isimler; elif ile merfû‘, yâ ile

mansûb, yâ ile mecrûr olurlar.

 

 

3. Cem-i Müennes Sâlim İsimlerde İ‘râb: Bu künyeyle anılan ‘kurallı dişil

çoğul’ isimler fetha almazlar. O nedenle i‘râbları iki hareke ile sınırlıdır:

Zamme ve kesra.

Bunlardan zamme, zammenin; kesra ise, fetha veya kesranın karşılığıdır.

İlgili durum kısaca şu şekilde formüle edilebilir:

a. zamme = zamme:

مُسْلِمَةٌ – مُسْلِمَاتٌ gibi.

Örnek 1:

هَؤُلاَءِ مُهَنْدِسَاتٌ (Bunlar bayan mühendislerdir) cümlesindeki مُهَنْدِسَاتٌ ismi,

haber yani yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi)

zammedir. Çünkü cem-i müennes sâlimdir.

Örnek 2:

ِنَّ فِي الْمَنْزِلِ

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu