İSM-İ TAFDİL
Sülâsî fiillerin sıfatlarından yapılan bir derecelendirme olup bir vasfın başka bir varlıktakinden daha çok olduğunu göstermek için türetilen isimdir. İki şey arasındaki ortak fakat biri diğerinden üstün olan sıfatı bildirir. Müzekkerlerde أفْعَلُ müenneslerde فُعْلَى vezninde yapılır[1].
Müennes | Müzekker |
| Sıfatlar | |
كُبْرَى | أَكْبَرُ | daha büyük | كَبِيرٌ | büyük |
صُغْرَى | أََصْغَرُ | daha küçük | صَغِيرٌ | küçük |
طُولَى | أَطْوَلُ | daha uzun | طَوِيلٌ | uzun |
جُمْلَى | أَجْمَلُ | daha güzel | جَمِيلٌ | güzel |
حُسْنَى | أَحْسَنُ | daha iyi | حَسَنٌ | iyi |
صُدْقَى | أَصْدَقُ | daha doğru | صَدِيقٌ | doğru |
نُفْعَى | أَنْفَعُ | daha faydalı | نَافِعٌ | faydalı |
كُثْرَى | أَكْثَرُ | daha çok | كَثِيرٌ | çok |
قُلىَّ | اَقَلُّ | daha az | قَلِيلٌ | az |
شُدَّى | أَشَدُّ | daha şiddetli | شَدِيدٌ | şiddetli |
عُلْيَى | أَعْلَى | daha yüksek | (عَلِيٌّ) عاَلٍ | yüksek |
دُنْياَ | أَدْنَى | daha aşağı | دَنِيٌّ | aşağı |
Sayı bakımından çekimini yapacak olursak;
أَكْبَرُونَ | اَكْبَراَنِ | أَكْبَرُ |
daha büyükler | (İki) daha büyük | daha büyük |
كُبْرَياَتٍ | كُبْرَياَنِ | كُبْرَى |
İsm-i Tafdîlin Cümle İçinde Kullanılışı:
İsm-i tafdîlin derecelendirmesi maddeler halinde şöyle özetlenebilir:
اَلْأَكْبَرُ | أَكْبَرُ مِنْ | كَبِيرٌ | Müzekker |
en büyük | …den daha büyük | büyük | |
اَلْكُبْرَى | أَكْبَرُ مِنْ | كَبِيرَةٌ | Müennes |
1- (أفْعَلُ) vezni kıyaslananların cinsiyeti ve sayısına bakmaksızın ortak kullanılır.
أَناَ أَعْلَمُ مِنْكَ. | Ben senden daha bilgiliyim |
هِيَ أَكْرَمُ مِنْهُ. | O (kadın) ondan (o adamdan) daha cömerttir. |
هُمْ أَكْبَرُ مِناَّ. | Onlar bizden daha büyüktür. |
2- Karşılaştırma için kullanıldığında (مِنْ) harf-i ceri kullanılır. Kıyas yapılırken ister müennes olsun ister müzekker, isterse sayı bakımından müfred tesniye ve cem olsun hepsi için de (فُعْلَى) değil (أَفْعَلُ) vezni kullanılır. Buna dikkat edilmelidir.
اَلْعِلْمُ أَنْفَعُ مِنَ الْجَهْلِ. | İlim cehaletten daha yararlıdır. |
خَالِدٌ أَكْبَرُ مِنْ بَكْرٍ. | Halit Bekir’den daha büyüktür. |
خَالِدٌ أَعْلَمُ مِنْ بَكْرٍ. | Halit Bekir’den daha bilgilidir. |
فَاطِمَةُ أَعْلَمُ مِنْ عَائِشَةَ. | Fatma Ayşe’den daha bilgilidir. |
اَلْمَدْرَسَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْمَكْتَبَةِ. | Okul kütüphaneden daha büyüktür. |
اَلطِّفْلَتاَنِ أَصْغَرُ مِنَ الْوَلَدِ. | İki kız çocuktan daha küçüktür. |
اَلرِّجاَلُ أَغْنَى مِنَ النِّساَءِ. | Erkekler kadınlardan daha zengindir. |
أَمْرِي أَصْعَبُ مِنْ أَمْرِكَ. | Benim işim seninkinden daha zordur. |
3) En üstünlük hali:
a) (أَفْعَلُ) vezni karşılaştırma yapılmadığında yani (مِنْ) harf-i ceri ile kullanılmadığında “en üstünlük” anlamı verir:
الله أَكْبَرُ. | Allah en büyüktür. |
الله أَعْلَمُ. | Allah en çok bilendir. |
لاَ تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ. Yetimin malına en güzel (yolun) dışında yaklaşmayın (İsrâ, 34). |
b) Harf-i tarif alan ism-i tafdîl “en üstünlük” halindedir. Bu en üstünlük hali, bir isme sıfat olabilir veya haber durumunda da gelebilir. Karşılaştırma yapıldığında aranmayan uygunluk “en üstünlük” durumunda aranır. Başında harf-i tarif bulunan ism-i tafdîl ait olduğu isimle (yani mevsûfuyla) sayı (müfred, tesniye, cem) ve cinsiyet (müzekkerlik –müenneslik) gibi her bakımdan uyuşur.
اَلْبِنْتُ الْكُبْرَى. | en büyük kız |
اَلْأَسْماَءُ الْحُسْنَى. | en güzel isimler |
أَناَ رَبُّكُمُ الْأَعْلَى. | Ben sizin en yüce Rabbinizim (Nâziat, 24). |
خَلَقَ الْأَرْضَ وَ السَّمَاواَتِ العُلَى. | Yeri ve en yüce gökleri yarattı (Tâhâ, 4). |
كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ العُلْياَ. | Allah’ın sözü en yücedir (Tevbe 40)[2]. |
لَقَدْ رَأَى مِنْ آياَتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى. | Rabbinin en büyük ayetlerini gördü (Necm, 18). |
هُمُ الْأَكْرَمُونَ. | Onlar en keremlilerdir. |
هِيَ الْمَرْأَةُ الْفُضْلَى. | O en faziletli kadındır |
هُماَ الطاَّلِبَتاَنِ الْفُضْلَياَنِ. | O ikisi en faziletli kız öğrencilerdir. |
وَأَمَّا مَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُ جَزَاءً الْحُسْنَى … İman edip de iyi davranan kimseye gelince, onun için en güzel bir karşılık vardır…(Kehf, 88) |
c) İsm-i tafdîl başına harf-i tarif aldığında en üstünlük özelliği gösterdiği gibi muzaf durumunda olduğunda da en üstünlük özelliği belirtir:
أَقْوَى الرِّجاَلِ | adamların en kuvvetlisi |
أَكْرَمُ النِّساَءِ | kadınların en cömerdi |
أَكْثَرُهُمْ | onların en çoğu |
أَكْبَرُ أَوْلاَدِهِ | çocuklarının en büyüğü |
اَلْعِلْمُ أَعْلَى الرُّتَبِ. | Bilgi rütbelerin en üstünüdür. |
عاَئِشَةُ أَنْشَطُ التِّلْميِذاَتِ فيِ الصَّفِّ. | Aişe sınıftaki kızların en çalışkanıdır. |
d) Müfred nekre bir isimle birlikte tamlama durumunda olduğunda da en üstünlük hali oluşur:
أَقْوَى رَجُلٍ | en güçlü adam |
أَكْرَمُ امْرَأَةٍ | en cömert kadın |
أَكْبَرُ وَلَدٍ لَهُ | onun en büyük oğlu |
إِلَى أَدْنَى حَدٍّ | en alt seviyeye kadar |
هُوَ أَسْرَعُ وَلَدٍ فيِ الْفَريِقِ. | O takımdaki en hızlı oyuncudur. |
ماَ اسْمُ أَفْضَلِ لَيْلَةٍ فِي رَمَضاَنَ ؟ | Ramazan’daki en efdal gecenin ismi nedir[3]? |
اَلْعِلْمُ أَفْضَلُ زِينَةٍ. | Bilgi en iyi süstür. |
مَنْ أَنْشَطُ مُمَرِّضَةٍ فِي الْمُسْتَشْفَي ؟ | Hastanedeki en çalışkan hemşire kimdir? |
زَيْنَبُ أَنْشَطُ مُمَرِّضَةٍ فِي الْمُسْتَشْفَى . | Zeynep hastanedeki en çalışkan hemşiredir. |
Kısaca; ism-i tafdîl başına harf-i tarif aldığında ve muzaf olarak kullanıldığında “en, pek çok” manalarında kullanılır.
İsm-i Tafdîl’in Diğer Özellikleri
* (خَيْرٌ) ve (شَرٌّ) kelimeleri (مِنْ) ile kıyaslama yapıldığında “daha iyi” ve “daha kötü” anlamını verirler, müzekker- müennes ayrımı olmadığı gibi sıfat uyuşması da göstermezler.
أَناَ خَيْرٌ مِنْهُ. | Ben ondan daha hayırlıyım (A’râf, 12). |
هُمْ شَرٌّ مِنْكُمْ. | Onlar sizden daha kötüdür. |
اَلصَّلاَةُ خَيْرٌ مِنَ النَّوْمِ. | Namaz uykudan daha hayırlıdır. |
(خَيْرٌ) ve (شَرٌّ) kelimeleri nekre müfred bir isim veya marife çoğul bir isimle tamlama hali oluşturduklarında en üstünlük halini gösterirler.
كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ. | Siz en iyi topluluk idiniz (ya da oldunuz). |
هُوَ شَرُّ الْكاَفِرِينَ. | O kafirlerin en kötüsüdür. |
* (قَلِيلٌ az) ve (شَدِيدٌ şiddetli) gibi iki aynı harfin arasında illet harfi olan fiiller, ism-i tafdîl (أَفْعَلُ) veznine girince, illet harfi atılıp son iki harf (أَقَلُّ) ve (أَشَدُّ) gibi şeddeli hale getirilerek ism-i tafdîlleri yapılır.
* İsm-i tafdîl sülâsî, tam, çekimi olan, müsbet ve mâlum fiilden türer (elde edilir). Sülâsi olmayan, nâkıs, câmid (mâzîsi çekilip muzârisi çekilmeyen yani tam çekimi olmayan), menfî ve meçhûl fiilden türemez. Fiil bu şartları taşımıyorsa, normalde ism-i tafdîli olmaz. Böyle fiillerden ism-i tafdîl elde etmek için (أَشَدُّ) daha şiddetli, (أَكْثَرُ) daha çok, (أَقَلُّ) daha az, (أَعَزُّ) daha kuvvetli, daha güçlü, (أَعْظَمُ) daha büyük, (أَحَبُّ) daha sevgili, (أَضْعَفُ) daha zayıf, (أَقْوَى) daha kuvvetli, gibi bir kelimeden sonra sülâsî dışındaki fiilin masdarı getirilir. Nekre ve mansûb olan bu isim, kıyaslama veya en üstünlük halinin neye nisbetle ifade edildiğini gösterir. Bundan dolayı bu mansûb isim temyiz adını alır. Aynı şekilde bu durum, üstünlük kalıbına giremeyen diğer sıfatları ifade etmede de geçerlidir.
كاَنُوا أَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً. Onlar kuvvet bakımından sizden daha şiddetli idiler (Onlar sizden daha kuvvetlidir)(Tevbe, 69). | ||
أَناَ أَكْثَرُ مِنْكَ ماَلاً وَ أَعَزُّ نَفَراً. Ben mal bakımından senden daha fazlayım, toplulukça da senden daha kuvvetliyim. (Kehf, 34). | ||
أَنْتَ أَكْثَرُ مِنِّي اجْتِهاَداً. Sen benden daha çalışkansın. | ||
هِيَ أَكْثَرُهُمْ عِلْماً. O (kadın) ilim bakımından onlardan (o erkeklerden) daha fazladır. | ||
هُوَ أَقَلُّ مِنْهاَ صِدْقاً. O (erkek) o (kadın)dan daha az güvenilirdir. | ||
هَذاَ الْكِتاَبُ أَشَدُّ حُمْرَةً مِنْ ذَلِكَ الْكِتاَبِ. Bu kitap o kitaptan daha kırmızıdır. | ||
هَلْ عاَئِشَةُ أُمٌّ سَعيِدَةٌ ؟ | Aişe mutlu bir anne midir? | |
نَعَمْ ، عاَئِشَةُ أَكْثَرُ الْأُمُّهاَتِ سَعاَدَةً. | Evet, Aişe annelerin en mutlusudur. | |
Genel Cümle Örnekleri
1- اَلْقَلَمُ أَرْخَصُ مِنَ الْكِتاَبِ – اَلصَّلاَةُ فِي الْمَسْجَدِ أَفْضَلُ مِن الصَّلاَةِ فِي الْمَنْزِلِ.
2- مَنْزِلُ مُحَمَّدٍ أَبْعَدُ[4] مِنْ مَنْزِلِ خاَلِدٍ – قِراَءَةُ الْكُتُبِ أَنْفَعُ[5] مِنْ مُشاَهَدَةِ التِّلِفِزْيُونَ.
3- هُوَ أَعْجَبُ[6] وَلَدٍ فيِ الْمَديِنَةِ – هُوَ أَقْدَمُ[7] وَلَدٍ فيِ الصَّفِّ.
4- أَنْتِ أَنْشَطُ تِلْميِذَةٍ فيِ الصَّفِّ – خاَلِدٌ أَسْمَنُ وَلَدٍ فيِ الْحَيِّ .
5- أَناَ أَكْتُبُ فيِ الشَّهْرِ رِساَلَةً واَحِدَةً وَ اسْتَلِمُ[8] فيِ الشَّهْرِ رِساَلَتَيْنِ وَ أَحْياَناً أَقَلَّ وَ أَحْياَناً أَكْثَرَ.
6- إِنَّ أَكْرَمَكُمْ[9] عِنْدَ اللَّهِ أَتْقاَكُمْ (Hucurat, 13) – أَلنِّيلُ أَطْوَلُ نَهْرٍ فيِ الْعاَلَمِ .
7- أَنْدُونِيسْياَ أَكْثَرُ الْبِلاَدِ الْإِسْلاَمِيَّةِ سُكَّاناً – ألْجاَمِعُ الْأَزْهَرُ أَقْدَمُ جاَمِعَةٍ فِي الْعاَلَمِ.
8- أَلنَّهْرُ أَصْغَرُ مِنَ الْبَحْرِ- ماَ الْأَماَكِنُ الْمُهِمَّةُ فِي بَلَدِكَ؟
9- ماَ أَسْرعُ وَسِيلَةٍ فِي الْمُواَصَلاَتِ؟ اَلطاَّئِرَةُ أَسْرَعُ وَسِيلَةٍ فِي الْمُواَصَلاَتِ .
10- ماَ أَكْبَرُ مَدِينَةٍ فِي إِفْرِيقْياَ ؟ ألْقاَهِرَةُ أَكْبَرُ مَديِنَةٍ فِي إِفْرِيقْياَ.
11- هَلْ هَذاَ شاَرِعٌ نَظِيفٌ؟ نَعَمْ ، هَذاَ أَكْثَرُ الشَّواَرِعِ نَظاَفَةً .
12- أَلنِّيلُ أَكْثَرُ الْأَنْهاَرِ طُولاً – نَهْرُ النِّيلِ هُوَ أَطْوَلُ الْأَنْهاَرِ.
13- هَذاَ أَطْوَلُ خِطاَبٍ تَكْتُبُهُ لِي – هَذاَ أَجْمَلُ قَمِيصٍ تُقَدِّمُهُ[10] لِي .
14- اَلْجاَمِعُ الْأَزْهَرُ أَقْدَمُ جاَمِعَةٍ إِسْلاَمِيَّةٍ .
15- أَيُّهُماَ أَنْشَطُ: فاَطِمَةُ أَوْ زَيْنَبُ ؟ زَيْنَبُ .
16- ماَ أَهَمُّ أَرْكاَنِ الْحَجِّ ؟ أَهَمُّ أَرْكاَنِ الْحَجِّ الْوُقُوفُ بِعَرَفاَتٍ .
Tercüme:
1- Kalem kitaptan daha ucuzdur. Mesciddeki namaz evdeki namazdan daha faziletlidir.
2- Muhammed’in evi Hâlid’in evinden daha uzaktır. Kitap okumak televizyon seyretmekten daha faydalıdır.
3- O şehirdeki en acaib çocuktur. O sınıftaki en eski çocuktur.
4- Sen sınıftaki en çalışkan öğrencisin. Halit mahalledeki en şişman çocuktur.
5- Ben ayda bir mektup yazıyorum ve bazen daha az bazen daha çok olmak üzere ayda iki mektup alıyorum.
6- Allah katında en değerliniz en takvalı olanınızdır. Nil dünyadaki en uzun nehirdir.
7- Endonezya nüfus bakımından İslâm ülkelerinin en çoğudur. Câmiu’l-Ezher dünyadaki en eski üniversitedir.
8- Nehir denizden daha küçüktür. Ülkendeki en mühim yerler nedir?
9- Ulaşım vasıtaları içinde en hızlı vesile (araç) nedir (hangisidir)? Uçak ulaşım vasıtaları içindeki en hızlı araçtır.
10- Afrika’daki en büyük şehir nedir? Kâhire Afrika’daki en büyük şehirdir.
11- Bu temiz bir cadde midir? Evet bu caddelerin en temiz olanıdır.
12- Nil nehirlerin en uzun olanıdır. Nil nehri (işte o) nehirlerin en uzunudur.
13- Bu bana yazdığın en uzun mektuptur. Bu bana takdim ettiğin en güzel gömlektir.
14- Câmiu’l-Ezher en eski İslâm üniversitesidir.
15- Hangisi daha çalışkandır? Fâtıma mı Zeynep mi? Zeynep.
16- Hac rukünlerinin (şartlarının) en önemlisi nedir? Hacc’ın rukünlerinin en önemlisi Arafat’ta durmaktır.
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
MASDAR, İSMİ ALET VE İSMİ TAFDİL İLE İLGİLİ AYETLER
1- فَلاَ اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ ¯ وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ ¯ فَكُّ رَقَبَةٍ .
(90/BELED, 11-13). (Fakat) o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmektir.
اقْتَحَمَ يَقْتَحِمُ | katlanmak | أَدْرَى يُدْرِي | bilmek, anlamak |
اَلْعَقَبَةُ | sarp yokuş | فَكَّ يُفَكُّ فَكاًّ | (köle) azad etmek |
2- يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ.
(49/HUCURAT, 13). Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.
ذَكَرٌ ج ذُكُورٌ | erkek | أَكْرَمُ | en değerli | أُنْثَى ج إِناَثٌ | kadın | ||||
شَعْبٌ ج شُعُوبٌ | millet, kavim | قَبِيلَةٌ ج قَبَائِلُ | kabile | ||||||
تَعاَرَفَ يَتَعاَرَفُ | tanışmak | لِتَعَارَفُوا | tanışmanız için | ||||||
أَتْقَاكُمْ | en çok (Allah’tan) korkanınız, en çok takva sahibi olanınız | ||||||||
خَبِيرٌ | işlerin iç yüzünü bilen, haberdar olan manasında Allah’ın isimlerinden birisidir. | ||||||||
3- قُلْ أَ أُُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذَلِكُمْ …
(3/ÂL-İ İMRÂN, 15). (Resûlüm!) De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? …
نَبَّأَ يُنَبِّئُ بِ | bildirdi, haber verdi |
4- سَلاَمٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ .
(97/KÂDİR, 5). (O gece) esenlik doludur. Ta fecrin doğumuna kadar.
طَلَعَ يَطْلُعُ طُلُوعاً مَطْلَعاً | doğmak | الْفَجْرُ | fecir, (tan yerinin ağarması) | سَلاَمٌ | eman, esenlik
|
5- …هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ أَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلْإِيمَانِ .
(3/ÂL-İ İMRÂN, 167). ..Onlar o gün, imandan çok kafirliğe yakın idiler..
قَرِيبٌ | yakın | أَقْرَبُ | daha yakın |
|
6- وَكَانَ لَهُ ثَمَرٌ فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنْكَ مَالاً وَأَعَزُّ نَفَرًا .
(18/KEHF, 34). Bu adamın (başka) geliri de vardı. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi: “Ben servetçe senden daha zenginim. İnsan sayısı bakımından da senden daha güçlüyüm”
ثَمَرٌ | meyve, faydalanılan mal | حاَوَرَ يُحاَوِرُ | karşılıklı konuşmak | عَزِيزٌ | güçlü, üstün |
نَفَرٌ | ekip, grup (üç ile on arasındaki bir sayıya sahip olan küçük topluluk) |
7- …قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ .
(9/TEVBE, 81). ..De ki: “Cehennem ateşi daha sıcaktır!” Keşke anlasalardı.
8- وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَذَا الْقُرْآنِ لِلنَّاسِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ وَكَانَ الْإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلاً .
(18/KEHF, 54).Hakikaten biz bu Kur’ân’da insanlar için her türlü misâli açıkladık. İnsan tartışma hususunda her şeyden ileridir.
صَرَّفَ يُصَرِّفُ | çevirmek, açıklamak | اَلْجَدَلُ | tartışma, çekişme |
9- ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ ¯ مَا أَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ .
(68/KALEM, 1, 2) Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların satır, satır) yazdıklarına and olsun ki; (Resûlüm) sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin.
سَطَرَ يَسْطُرُ سَطْراً | yazmak, (ifadeyi) satıra dökmek) |
10- اُنْظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَلَلآخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلاً .
(17/İSRÂ, 21) Baksana, biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki âhiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.
İsmi Tafdil Hakkında Derlenen Bilgiler
İsmi Tafdil, lafzî kıyasi âmil olarak amel eder. Ancak, aşağıdaki beş şart bulunduğu zaman; zahiri fâili REF eden ve mefulün bihi NASB etmeyen bir lafzî kıyasi âmil olarak görev yapar. Bu şartlardan biri bulunmaz ise, ismi tafdil lafzî kıyası âmil olarak görev yapmaz.
Örnek : مَا رَأَيْتُ رَجُلاً اَحْسَنَ فِي عَيْنِهِ الْكُحْلُ مِنْهُ فِي عَيْنِ زَيْدٍ Zeyd’in gözündeki sürmeden, kendi gözündeki sürme daha güzel olan hiç bir adam görmedim. çümlesinde;
1.ŞART: İsmi tafdil olan ( اَحْسَنَ ) lafzı, lafız cihetinden ( رَجُلاً )lafzının sıfatıdır. (KAİDE: İsmi tafdil, Bir ŞEY’in sıfatı veya haberi veya hâli olmalıdır.)
2.ŞART: İsmi tafdil olan ( اَحْسَنَ ) lafzı, hakikatte ( الْكُحْلُ o sürme) lafzının sıfatıdır. (KAİDE: hakikatte ise, o ŞEY müteallıkın sıfatı olmalıdır.)
3.ŞART: Müteallık olan ( الْكُحْلُ ) adamın gözü ile Zeyd’in gözü arasında müşterek olup, adamın gözüne itibarla üstündür.
4.ŞART: Müteallık olan ( الْكُحْلُ ) Zeyd’in gözüne itibarla, mufaddalun aleyh’dir. (NOT: 3. ve 4. maddeler, nefy edadı dahil olmadan önceki durumu anlatır. Nefy’den sonra ise durum, aksine dönecektir.)
5.ŞART: İsmi tafdil olan ( اَحْسَنَ ) lafzı, ( مَا ) edadıyla menfi oldu ve nefy, ismi tafdilin belirttiği ziyadeliği ortadan kaldırdı. Bu nedenlerle de ( اَحْسَنَ ) ismi tafdili, ( حَسُنَ ) fiili mânasında oldu ve ( الْكُحْلُ o sürme) lafzını, fâil alıp REF etti.
İsmi Tafdil, mazi fiilden türetilen bir isimdir. ( أَفْضَلُ daha faziletli kişi) gibi. Ancak mazi fiilin; sülâsi, mâlum, müsbet ve tam çekimli (hem mazisi hem de muzarisi çekilen) olma şartları vardır. Bir varlıktaki durumun (vasfın veya niteliğin), diğer varlıklardan daha üstün olduğunu anlatır. Şöyle de tanımlanır: Başkasının hadesinden daha ziyade olan bir hades, kendisi ile kâim olan zata delâlet etmek için sülâsi mücerred fiilinden türetilen isme, ism-i tafdil denir.
İsmi Tafdil, fâilde amel etmez. Yani, fiili gibi amel edemediğinden dolayı fâili REF etmez. Çünkü, ziyadelikte onunla eşit olan bir fiil yoktur. Fakat müstetir zamirde, hâl’de ve temyiz’de şartsız olarak amel eder. Şöyle de söylenebilir : İsm-i Fâil, kesbidir (çalıştım demen gibi.) ve fiilleri herkes tarafından görülür, bilinir ve takdir edilir. İsm-i Tafdil ise, vehbîdir (çalıştırıldım demen gibi) ve fiilleri herkes tarafından görülemez, bilinemez ama bilen takdir eder.
İsmi Tafdil; sülasi olmayan, nâkıs, câmid (mazisi çekilip, muzarisi çekilmeyen), menfi ve meçhul fiilden türemez. İsmi Tafdil; ancak fiili teaccübün alındığı fiillerden üretilir. Kendisinden ism-i tafdil alınmayan fiilin masdarı, temyiz olmak üzere NASB edilerek, uygun görülen bir lafızdan sonra zikredilir. Örnek: ( أكْرَمَ ) fiilinden ism-i tafdil türetilmez. Ancak, bu fiilin masdarı olan ( إِكْرَامٌ ) lafzı NASB edilerek uygun görülen bir lafızdan sonra zikredilir. Bu uygulamadan sonra ( أَحْسَنُ إِكْرَاماً ) şeklinde ism-i tafdili elde edilir.
İsmi tafdil elde etmek için uygun görülen lafızlar; ( أَشَدُّ daha şiddetli) ve ( أَقَلُّ daha az) ve ( أَكْثَرُ daha çok) ve ( أَعَزُّ daha güçlü) ve ( أَعْظَمُ daha büyük) ve ( أَحَبُّ daha sevgili) ve ( أَضْعَفُ daha zayıf) ve ( أَقْوَى daha kuvvetli) ve ( أَحْسَنُ daha güzel) … gibi bir kelimeden sonra, sülasi dışındaki fiilin masdarı getirilir. Nekre ve mansub olan bu masdar (isim), kıyaslama veya en üstünlük hâlinin neye nisbetle ifade edildiğini gösterir. Bundan dolayı bu mansub isim “TEMYİZ” adını alır. Aynı şekilde bu durum, üstünlük kalıbına giremeyen diğer sıfatları ifade etmede de geçerlidir.
İsmi Tafdil vezninde gelen ve renk, şekil, uzuv noksanlığı mânası bulunan kelimeler ismi tafdil olmayıp sıfatı müşebbehedir ( اَزْرَقُ mavi) gibi.
Mazi fiilden üretilen ismi tafdil’de “mazisini bilmediğin kimseye isim atama. Meselâ, şu adam melek gibi deme” ikazı saklıdır.
Muzari fiilden üretilen emirde ise, “kişinin o andaki durumuna göre emir ver ve mazisini araştırma, karıştırma, dikkate alma” ikazları saklıdır.
İsmi Tafdilin müzekkeri ( اَفْعَلُ ) veznindedir (NOT: Bu vezin gayri münsarif olduğu için, muzaf ve marife olmaları haricinde ESRE almazlar).
İsmi Tafdilin müennesi ( فُعْلَى ) veznindedir ve kıyaslamada bu vezin kullanılmaz. Sıfat tamlamasında ise, ( اَلْبِنْتُ الْكُبْرَى en büyük kız. .. gibi) sıfat olarak geldiği için mevsufuyla, cinsiyet ve sayı olarak uyumludur. Bu da “en üstünlük” anlamını verir, ancak bir HÜKÜM içermez, sadece bir tesbiti anlatır.
İsmi Tafdilin cümlede kullanılışı hk’da derlenen bilgiler:
(a) Müzekkerleri: ( كَبِيرٌ büyük), ( أَكْبَرُ مِنْ …den daha büyük), ( اَلْأَكْبَرُ en büyük) ve
(b) Müennesleri: ( كَبِيرَةٌ büyük), ( أَكْبَرُ مِنْ …den daha büyük), ( اَلْأَكْبَرى en büyük).
Kâide: Karşılaştırma yapılmadığı zaman, en üstünlük anlamını verir ve haber olarak görev yapar. Örnek-1 ( اللهُ أَكْبَرُ Ellah en büyüktür.)
Örnek-2 : 6/58 : ( وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِالظَّالِمِينَ … ) “Ellah zâlimleri en iyi bilendir.” Ayet-i Kerimesinde ( اللَّهُ ) Lafz-ı Celâli, mübtedâdır. ( أَعْلَمُ ) ism-i tafdîli, haberdir. ( بِالظَّالِمِينَ ) car-mecrûru, haber’e mütealliktir. (Müteallik : Bir yere bağlı, bir şeye mensub demektir. Bir cümlenin mânasını açıklayan veya tamamlayan kelimelerdir.)
Kâide: Kıyas yapılırken ( مِنْ ) harfi ceri ile birlikte kullanılır, kıyaslananların cinsiyetine ve sayısına bakılmaz. Kıyaslama yapılmadığı zaman ise, “en üstünlük” anlamını verir ve bir HÜKÜM içerir.
Kâide: İsmi tafdil, bir isim tamlamasında muzaf olduğu takdirde de, “en üstünlük” anlamını verir. Örnek: ( أَكْثَرُهُمْ onların en çoğu)
Kâide: İsmi tafdil, müfred ve nekre bir isimle, sıfat tamlaması yaptığı takdirde de, “en üstünlük” anlamını verir. Örnek: ( أَكْبَرُ وَلَدٍ لَهُ onun en büyük oğlu)
Kâide: ( خَيْرٌ ) ve ( شَرٌّ ) kelimeleri ( مِنْ ) ile kıyas yapıldığında, ismi tafdil anlamını verirler. Bu durumda; müzekker, müennes ayırımı olmadığı gibi sıfat uyuşması da göstermezler. Örnekler:
7/12 : ( أَنَا خَيْرٌ مِنْهُ خَلَقْتَنِي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ طِينٍ … ) “Ben ondan daha hayırlıyım – beni ateşten yarattın – onu topraktan yarattın.”
5/60 : ( … قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذَلِكَ ) “De ki : Bundan daha şerrini size haber vereyim mi?” 5/59-63 deki Ayet-i Kerimelerden ;
(a) Fâsıklardan daha şer’li olanlar, Ellah Teala’nın lânet ettikleridir. Bunlar gazaba uğramış ve onlardan maymunlar, domuzlar ve tâğuta tapanlar yapmıştır. İşte bunlar mevkice daha şer’li olup, düz yoldan daha çok sapmışlardır.
(b) Fâsıklar, mü’minden hoşlanmazlar ( تَنْقِمُونَ ) Ayıplamak, çekememek, beğenmemek, hoşlanmamak, cezâlandırmak veya intikam isteği duymak anlamarını kapsar). Lânetliler ise, mü’mine düşmanlıkta, rüşvet yemede ve günaha girmekte yarışırlar.
Kâide: ( خَيْرٌ ) ve ( شَرٌّ ) kelimeleri nekre müfred bir isim veya marife çoğul bir isimle “isim tamlaması” yaptıklarında, isimi tafdil anlamını verirler. Örnek: ( هُوَ شَرٌّ الْكَافِرِينَ O kafirlerin en kötüsüdür.)
Kâide: ( قَلِيلٌ az) ve ( شَدِيدٌ şiddetli) gibi iki harfin arasında illet harfi olan fiiller ismi tafdil veznine girince, illet harfi atılıp son iki harf şeddelenir. Örnek: ( أَقَلُّ daha az) ve ( أَشَدُّ daha şiddetli) gibi.
İsmi Tafdilin sayı bakımından çekimleri:
(a) Müzekkerleri: ( أَكْبَرُ daha büyük), (REF hali: أَكْبَرَانِ (iki) daha büyük), (NASB hali: أَكْبَرَيْنِ (iki) daha büyük), ( أَكْبَرُونَ daha büyükler) ve
(b) Müennesleri: ( كُبْرَى daha büyük), (REF hali: كُبْرَيَانِ (iki) daha büyük), (NASB hali: كُبْرَيَيْنِ (iki) daha büyük), ( كُبْرَيَاتٍ daha büyükler).
İsmi Tafdilin müfred – müzekker sîgası, tesniyelenmez cemilenmez ve müenneslenmez. (Kaynak: Muvazzah Sarf İlmi) Elif_Lâm’lı olan ism-i tafdilin sekiz sîgası vardır. Bunlar:
- Müfred Müzekker : ( اَلْأَنْصَرُ ) gibi.
- Tesniye Müzekker : ( اَلْأَنْصَرَانِ ) gibi.
- Cemî Müzekker Musahhah : ( اَلْأَنْصَرُونَ ) gibi.
- Cemî Müzekker Mükesser : ( اَلْأَنَاصِرُ ) gibi.
- Müfred Müennes : ( أَلنُّصْرَى En-nusrâ) gibi.
- Tesniye Müennes : ( أَلنُّصْرَيَانِ En-nusrayâni) gibi.
- Cemî Müennes Musahhah: ( أَلنُّصْرَيَاتُ En-nusrayâtu) gibi.
- Cemî Müennes Mükesser : ( أَلنُّصَرُ En-nusaru) gibi.