İlahiyat Haber

Nasıl İtikâf Yapacağız?

 

 

On bir ayın sultanı olan Ramazan’a bu sene de ulaşmayı ve elimizden geldiği kadar değerlendirmeyi Allah bize nasip etti. Ömrümüzdeki her bir Ramazan, onu değerlendirebildiğimiz ölçüde geçmiş hayatımızı yıkayıp temizleyen bir yağmur hükmünde adeta. İnanarak ve sevabını yalnızca Allah’tan bekleyerek tutulan bir aylık orucun, geçmiş bütün günahlarımıza kefaret olacağı bizzat Efendiler Efendisi’nin  (sallallahu aleyhi ve sellem) beyanıdır. Bu beyana inanan her bir mümin Ramazan ayını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyor.

Allah Resûlü’nün hayat-ı seniyyelerine baktığımız zaman üç ayların girişiyle Ramazan’a hazırlanmaya başladığını görürüz. Recep ve Şaban aylarında, oruç başta olmak üzere bolca nafile ibadette bulunduğunu hadislerden takip edebilmekteyiz. Ramazan’ın girmesiyle bu ibadetlerin günlük hayatındaki ağırlığı da artar. Hele son 10 güne gelince adeta her anını ibadetle geçirmeye çalışır. O’na (sallallahu aleyhi ve sellem) göre bu ay, ruhların kanatlandığı veya kanatlanması gerektiği bir aydır. Dolayısıyla insanlar bu kutlu zaman dliminde melek-misal hale gelmeli, adeta ibadetten başka bir şey düşünmemelidir. Çünkü ancak bu şekilde günahlardan kurtulup cennete ehil hale gelinebilir.

İtikâfla Ulaşılan Zirve

Efendimiz’in beyanlarında Ramazan’ın sonu, günahlardan kurtulup cehennemden azad olma vakti olduğu için bu zamanın apayrı değerlendirilmesi gerekir. Bu doğrultuda Resûlullah, hayat-ı seniyyelerinde itikâfa girmeyi düstur edinir. Medine’ye hicret ettikten sonra her Ramazan’ın son 10 günü mescide itikâfa çekilir. Hatta vefat ettiği son senenin Ramazan’ında bu süreyi yirmi güne çıkardığı rivayet edilir. O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) devamlı yaptığı bir âdeti olması hasebiyle İslam âlimleri, itikâfı müekked sünnet olarak kabul etmiştir. İtikâf, kelime olarak bir işe devam etme anlamına gelir. İslâmî terminolojide ise kişinin, ibadet niyetiyle bir mescide kapanması, zaruri ihtiyaçları hariç oradan çıkmaması ve vaktinin büyük çoğunluğunu ibadet, zikir, fikir gibi şeylerle geçirmesinin adıdır. Her amelde olduğu gibi itikâfa girecek kişinin de öncelikle niyet etmesi gerekir. Niyet etmeksizin günlerce mescidde kalan bir kişinin, itikâf sevabı alacağı düşünülemez. İtikâf esnasında da sağlam bir niyetin ve dolayısıyla o işe şartlanmanın gerekliliğini hatırımızdan çıkarmamalıyız.

Efendimiz’in itikâfları her ne kadar onar gün sürmüş olsa da itikâfın bu süreden daha az yapılabileceği de belirtilmiştir. Bir-iki gün yapılabileceğini söyleyen âlimler olduğu gibi, itikâfa niyet edilerek mescide girip sadece “Subhanallah” diyecek kadar kalmanın bile yeterli olduğunu söyleyenler olmuştur. Fakat Allah Resûlü’nün günlerce itikâfta kaldığını nazarı itibara alırsak bu ibadetin efdalinin en az birkaç gün olacağı açığa çıkacaktır. Zaten buradaki amaç eğer son on gün içinde gizli olan Kadir Gecesi’ni yakalamaksa –ki öyle olduğu görülüyor- elden geldiği kadar on günün hepsini itikâfla değerlendirmek gerektiğini düşünebiliriz.

Camide Kalamayanın Hali

İtikâf hususunda belirtilen diğer bir husus da bu ibadetin bir camide yapılması gerekliliğidir. İçinde cuma kılınan –dolayısıyla kıyıda köşede kalmamış- bir camide bu ibadeti yerine getirmek hususu öteden beri üzerinde durulan bir şarttır. Ancak bunun bir istisnası olarak hanımlardan itikâfa niyet edenlerin bu ibadetlerini, evlerine kapanarak yapabileceklerine dair âlimlerimizin fetvaları vardır.

Peki, günümüz şartları içerisinde bu sünneti nasıl uygulayacağız? Zira toplumsal ilişkiler öyle iç içe bir halde ki insan, birçok zaruri ihtiyacını görmek için neredeyse her gün dışarı çıkmak zorunda. Diğer taraftan dine hizmet etme düşüncesinde olan insanların, özellikle gecelerini bu yolda değerlendirmeleri, sohbet, zikir ve fikir ortamlarına katılmaları, şartlarına uygun bir şekilde itikâfta bulunmayı imkânsız kılıyor. Ne var ki günümüzde unutulmuş olan bir sünneti ihya adına, Müslümanlar olarak gayretimizin olması da gerekmez mi? Öncelikle, sünnet-i müekkede olması hasebiyle elimizden geldiği kadar şartlarına tam riayet ederek itikâf yapmaya çalışmalıyız. Eğer mümkünse Ramazan’ın son 10 günü işyerimizden izin isteyeceğiz. Evimizin yakınlarındaki bir camiye kapanıp bayrama kadar ibadetle geçirmeye çalışacağız. Ancak günümüz şartları içerisinde bunun yüzde yüz gerçekleşmesi mümkün görülmemektedir. Öyleyse erkekler olarak belki hanımlara verilen fetvadan faydalanma cihetine gidebiliriz. Evimizin bir odasını bu işe tahsis ederek, gerekli malzememizi oraya yığabiliriz ki odadan ancak zaruret haricinde çıkmaya yardımcı olsun. Eğer işimizden de izin alamıyorsak yine itikâfa niyet eder, belki maişetimizi temin maksadına binaen işimizi de bir zaruret sayar ve işten gelir gelmez yine odamıza kapanır, ibadetimize devam ederiz. Arapların güzel bir atasözü var: “Bütünüyle elde edemediğin bir şeyi bütünüyle terk edip bırakma. Elinden geldiğince, gücünün yettiğince yapmaya çalış.” Sanırız bu düsturu itikâf için de uygulamak mümkün. 

Hüseyin Gültekin 

Yenibahar

İlgili Makaleler