Diyanet isleri Baskanligi

Müftüler, Şehrin Manevi Mimarları Olmalı

 

“Müftüler, şehrin manevi mimarları olmalı”
İl Müftüleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Sapanca’da düzenlediği İl Müftüleri Semineri’nde bir araya geldi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın da katıldığı seminerin açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, din hizmeti kavramının zamanla yarıştığını ve yeni hizmet alanlarının ortaya çıktığını belirterek, Diyanet teşkilatının da bu yeni mecralarda hizmet vermek zorunda olduğunu söyledi. Müftülere bu noktada büyük sorumluluklar düştüğünü dile getiren Başkan Görmez, müftülerin, “şehrin manevi hayatını yöneten kimseler” olmaları gerektiğini kaydetti. 

Başkan Görmez, şöyle konuştu:

“Her bir müftümüz, vatandaşlarımızın camilerdeki ibadetlere katılım oranlarını bilmek ve daima takip etmek durumundadır. Şehrimizin nüfusu ne kadar, sabah namazına kaç gencimiz katılıyor, bizim hizmetlerimizden istifade eden vatandaşlarımızın sayısı o ilin nüfusunun kaçta kaçını oluşturuyor, bunu takip etmek zorundayız. Eğer il müftülerimiz, bulundukları şehirde kaç sokak çocuğunun olduğu ve ne kadar suç işlendiği ile ilgili bilgi sahibi değilse, o şehre hizmet götürmekte zorluk çekecektir. Müftülüklerimiz, şehirdeki yıllık boşanma oranları nedir, yılda kaç aile dağılıyor, uyuşturucu dediğimiz zararlı alışkanlık, şehrimize ne kadar giriyor, çocuklar, gençler kötü alışkanlıklara ne kadar meylediyor sorularının cevaplarını bilmek zorundadır. Bunları çok iyi tespit edip göremezsek, şehrin dinî ve manevi hayatını yönetmekte kusurlar ortaya çıkar.”

İslâm irfan geleneğinde müftülük makamının sivil bir inisiyatif olduğunu vurgulayan Başkan Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığını bürokratik bir kurum olarak düşünmenin haksızlık olacağını dile getirdi. Başkan Görmez, şöyle konuştu:

“İslâm geleneğinde Müftîlik, aslında sivil bir kurumdur. Dolayısıyla biz müftülüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığını sadece bürokratik bir mekanizmaya dönüştürme hak ve salahiyetine sahip olamayız. Diyanet İşleri teşkilatını bürokratik bir kurum olarak düşünmek, hem Diyanet İşleri Başkanlığına hem din-i Mübin-i İslâm’a haksızlık olur.” 

“Din görevlilerinin rol ve statü tanımları değişmiştir”

Günümüzde Diyanet İşleri Başkanlığına yönelik beklentilerin arttığına dikkat çeken Başkan Görmez, Başkanlığın geleneksel rol ve statüsünün güçlendirilmesi için çalışmalar yapıldığını, din görevlilerinin de kendilerini yasada belirlenen rollerle sınırlayamayacağını dile getirdi. Başkan Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Görev ve sorumluluklarımız, alelade bir devlet görevlisinin sınırlarını zorlamaktadır. Bugün bir müftünün, bir vaizin, bir Kur’an kursu öğreticisinin, din görevlisi ya da müezzin kayyımın, yasada belirlenmiş rol ve statüleriyle kendi görev tanımını yapması mümkün değildir. Bugün bu kadroya yönelik beklentiler artmıştır. Bir telafi ve ihya seferberliği içinde toplumsal sorunları karşılamaya, bu sorunlar karşısında mevcut vaziyetimizi besleyici ve koruyucu önlemler kadar yeni açılımlara da ihtiyacımız vardır. Bir yandan kendi mevcudiyetimizi tahkim etmek ve personel rejimini makulleştirmeye çalışırken bir yandan da yeni açılımlarla ufkumuzu zenginleştirmek ve geleceğe hazırlıklı olmak zorundayız. Esasen din hizmetlerinde gerekli sonuçları alabilmek, sunduğumuz hizmetlerde kaliteyi yakalayabilmek, değişik süreçlerde yaşanmış kayıpları telafi etmek, hafızamızı canlı tutmak, güçlü ve kişilikli bir ahlaki yapılanmaya hem rehberlik etmek hem de bunda sebat edebilmek için birlik olmak gerekecektir.” 

“Şehrin dinamiklerini ayakta tutmak zorundayız”

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, il müftülüklerinin diğer kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum örgütleriyle birlikte hareket etmesinin önemine de değindi. 

Başkan Görmez, “Sivil toplum kuruluşları, İlâhiyat Fakülteleri, ilde görev yapan din kültürü öğretmenleri ve hizmet üreten diğer kurum ve kuruluşlarla daima birlikte hizmet planlamaları yapmak zorundayız. Onlarla birlikte hareket etmeliyiz. Şehrin bütün dinamiklerini harekete geçirerek, dinî ve manevi hayatını ayağa kaldırmaya çalışırsak o takdirde daha faydalı hizmetlere öncülük yapmış olacağız. Bizim bundan imtina etmemiz mümkün değil. Şehrimizin bütün potansiyelini hareket geçirmek zorundayız.” diye konuştu.

“Cami ihtiyacı büyüyor”

Açılışta konuşan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da şehirlerin, göçler ve yeni açılan iskân alanları ile sürekli büyüdüğüne dikkat çekerek, cami ihtiyacının da arttığını vurguladı. “Şehirlerimiz, devasa büyüyor. Bu, cami ihtiyacını da beraberinde getiriyor.” diyen Başbakan Yardımcısı Bozdağ, “Bir yerde yeni konutlar yapılıyor ve yeni alanlar açılıyorsa orada il ve ilçe müftüleri, belediye başkanları ve valilerle mutlaka irtibat kurmalı ve kıyıda köşede, saklanmış bir yerde değil, mahallenin en güzel ve uygun yerlerine Allah’ın evlerinin yapılması konusunda hassasiyet göstermeli.” diye konuştu. 

“İslâm’ı anlatanlar, zaman ve zemine göre değil, Kur’an ve sünnete göre konuşmalı”

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, din görevlilerinin zamana, zemine ve konjonktüre göre değil, Kur’an ve sünnete göre konuşmaları gerektiğini de söyledi. Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şöyle konuştu:

“İslâm’ı anlatanlar, Kur’an’, sünnet, ictihad ve ulemanın Kur’an ve sünnetten gelen anlayışlarını dikkate alarak, zaman neyi söylerse söylesin, zemin ne olursa olsun, konjonktür ne olursa olsun, soran kim olursa olsun, Allah ve Resulünün dediğini söylemelidir. Gerçek müftüler ve gerçek din âlimleri, işte bunlardır. Eğer biz zaman ve zemin kaygan diye düşünürsek, o zaman geçmişe dönüp baktığımızda, çok büyük fedakârlıklar yapmış ve büyük bedeller ödemiş nice âlim ve müftüye haksızlık etmiş oluruz. Bu âlim ve müftülerin dik durmaları, zamana, zemine ve sorana göre değil, Kur’an ve sünnete göre konuşmaları, İslâm’ı her zaman ve her dönemde ayakta tutmuştur. Sıkıntıları aşanlar, her zaman Allah’ın rızasını arayarak yoluna devam edenlerdir. Başka rızaların peşine düşüldüğü zaman, sıkıntılar maalesef aşılmıyor, büyüyüp gidiyor. Onun için İslâm’ın doğru anlaşılması, doğru anlatılması ve doğru öğretilmesi için her zaman ve her şartta doğruyu söylemek lazım.”

“Diyanet konuşmasın demek doğru değil” 

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, kürtaj konusunda Diyanet’in susmasını istemenin doğru olmadığını da söyledi. Son günlerde yaşanan kürtaj tartışmalarına dikkat çeken Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şöyle konuştu: “Bu toplum, Müslüman. Yüzlerce, binlerce faks, telefon, telgraf Diyanet İşleri Başkanlığına gidecek, ‘Sizin bu konuda görüşünüz nedir, İslâm ne diyor?’ diye soracak, herkes konuşacak, Müslümanlar cevap isteyecek ama o sorulara cevap vermesi gereken makam, susacak veya birileri susmasını isteyecek. Bu doğru bir şey değil.”

İlgili Makaleler