Hac Suresi 10 Ayet Kelime Meali – Anlamı Tefsiri
Ayetin Arapçası:
ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟
Ayetin Kelime Meali:
ذَٰلِكَ işte bu بِمَا yüzündendir قَدَّمَتْ önceden yaptıkları يَدَاكَ senin ellerinin وَأَنَّ ve şüphesiz اللَّهَ Allah لَيْسَ değildir بِظَلَّامٍ zulmedici لِلْعَبِيدِ kullara
Ayetin Meali Diyanet:
İşte bu, önceden yapıp ettiklerin yüzündendir (denilir). Elbette Allah kullarına haksızlık edici değildir.
Ayetin Haşiyesi:
2,“Şeriatta denilmiştir ki: ‘Cehennem cezâ-yı ameldir (amelin karşılığıdır), fakat Cennet fazl-ı İlâhî (Allah’ın lütfu) iledir.’ Bunun sırr-ı hikmeti nedir? El-cevab: (…) İnsanın nefsi ve hevâsı dâimâ şerlere ve zararlara meyyâl olduğu için, o küçücük kesbinin (cüz’î irâdesinin) netîcesinden hâsıl olan seyyiâtın (günahların) mes’ûliyetini kendisi çeker. Çünki onun nefsi istedi ve kendi kesbiyle sebebiyet verdi (sebeb oldu). Ve şer ademî (yokluğa âid) olduğu için, abd (kul) ona fâil oldu. Cenâb-ı Hakk da halk etti (yarattı). Elbette o hadsiz cinâyetin mes’ûliyetini, nihâyetsiz bir azâb ile çekmeye müstehak olur. Amma hasenât ve hayrât (iyilikler ve hayırlar) ise, mâdem ki vücûdîdirler (varlığa âiddirler); kesb-i insânî ve cüz’-i ihtiyârî (insanın cüz’î irâdesi) onlara illet-i mûcide (yaratıcı sebeb) olamaz. İnsan, onda hakîkî fâil olamaz. Ve nefs-i emmâresi (kötülüğü emreden nefsi) de hasenâta tarafdar değildir, belki rahmet-i İlâhiye ister ve kudret-i Rabbâniye îcâd eder. Yalnız insan, îmân ile, arzu ile, niyet ile sâhib olabilir. Ve sâhib olduktan sonra, o hasenât ise, ona evvelce verilmiş olan vücud ve îman ni‘metleri gibi sâbık (geçmiş) hadsiz niam-ı İlâhiyeye (Allah’ın verdiği ni‘metlere) bir şükürdür, geçmiş ni‘metlere bakar. Va‘d-i İlâhî ile verilecek Cennet ise, fazl-ı Rahmânî ile verilir. Zâhirde (görünüşte) bir mükâfâttır, hakîkatte fazıldır (lütufdur). Demek seyyiâtta sebeb nefistir, mücâzâta (cezâya) bizzât müstehaktır. Hasenâtta ise sebeb de Hakk’tandır, illet (esas sebeb) de Hakk’tandır. Yalnız, insan îmân ile tesâhub eder (sâhiblenir). ‘Mükâfâtını isterim’ diyemez, ‘Fazlını beklerim’ diyebilir.” (Lem‘alar, 13. Lem‘a, 86) Ayrıca bakınız; (sahîfe 182, hâşiye 3)
Ayetin Tefsiri :
Yeterli bilgiye sahip olmadan, doğru bir kılavuza uymadan ve ilâhî bir kitabın ışığından yararlanmadan evrendeki küçücük sırların bile çözülmesi mümkün değilken, bütün bunlardan yoksun bazı kişilerin evrenin yaratıcısı olan Allah hakkında tartışmaya girişmelerinin ne kadar abes olduğuna dikkat çekilmektedir (9. âyette geçen ve “kılavuz” diye çevirdiğimiz hüdâ kelimesi “ikna edici bir açıklama ve kanıt” şeklinde de anlaşılmıştır, Taberî, XVII, 120). 9. âyette belirtildiği üzere bu gibi kimselerin amacı başkalarını Allah yolundan saptırmak olduğu için, inandığı bir şeyi ispatlama çabası içinde olmazlar ve kendilerine uymayanlara ön yargıyla baktıkları için ellerindeki imkânları kötüye kullanıp büyüklük taslamayı yeğlerler. Âyetin “büyüklük taslayarak” şeklinde çevrilen kısmına “uyarı ve öğütten yüz çevirerek” mânası da verilmiştir (Şevkânî, III, 495). Âyette ayrıca “Onun dünyadaki payı rüsvâ olmaktır” buyurularak böyle kimselerin bu bozguncu tutumları kınanırken, dünya hayatında elde edecekleri başarı ve ulaşacakları refah düzeyi ne olursa olsun, ahlâk yönünden düşük sayılmaya ve insanlığın ortak değerleri açısından reddedilmeye mahkûm olacaklarına işaret edilmektedir.
Hac 10 Hac Suresi 10 Ayet Kuran Mealleri Arapça Kelime Meali Latin Harfli Anlamı Tefsiri