Diyanet isleri Baskanligi

Görmez: Popüler Dünya Dini Yok Saydı

 

Birtakım Beyinsizlerin Yüzünden Hepimizi Helâk Edecek

Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen 4. Semavî ve Geleneksel Dinler Liderleri Kongresi’de konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bir takım insanların bencillikleri yüzünden, geleceği çok karanlık göründüğünü ifade etti. Barış ve Uyum Sarayı’nda düzenlenen kongrede konuşan Görmez, ”Artık Kur’an’ın ifadesiyle (birtakım beyinsizlerin yüzünden hepimizi helâk edecek)bir yönelime karşı teyakkuz halindeyiz” dedi.

Geleceğin, pozitif kalkınmaya yönelik bir olgu gibi gösterilmeye çalışılmasına rağmen, bugün geleceğin karamsar bir tablo çizdiğini anlatan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ”Büyük umutlar bağlayarak kendimizi kaptırdığımız ütopyalarımızı bile kaybetme riskimiz her zaman yüksek. Ne oldu da gelecek bir umut kapısı olmaktan çıktı. Buna karşılık o, hepimizi sarsan bir yeis, tehdit ve korku kaynağı olarak karşımızda durmaya başladı” ifadesini kullandı.

Bugün yaşanan sorunlara, dindarların hatta pozitif dünya görüşünü savunanların bile kayıtsız kalamadığını anlatan Görmez, ”Sorun çok açıktır. Geçtiğimiz yüzyılın dünyayı biçimlendirme iddiası taşıyan ideolojileri kendilerini bilumum dinlerin yerine ikame etmek üzere yeni bir dünya tasarımı vaad etmişlerdi. Geçtiğimiz yüzyılın hâkim sistemleri dinin yeri ve statüsü konusunda incitici, örseleyici çabalar içinde oldular. Dinden kurtulmayı, onun sesini kısmayı, onun rehberlik ve irşadını atılması gereken bir yük olarak değerlendirmekte hiçbir sınır tanımadılar. 19. yüzyılın popüler tartışmalarına yansıyan sathi, kolaycı ve uç önerilere ilgi duyanlar dinlerin uyarıcı, kurtarıcı ve besleyici mesajlarına sırtlarını dönmekten geri durmadılar.

İtiraf edeyim ki olumsuz ve hiç de adil olmayan şartların ağırlığına rağmen yine de dinler, bu dönüşüm konusunda gerekli ikazları yapma konusunda sürekli rol aldılar. İnsanlığı geri dönülmesi güç bir çatışmaya, tabiatı, içinden çıkılması güç bir cehenneme dönüştürmeyi amaçlayan ve bunda da kısmen etkili olan baskın bir yönelim karşısında farklı teolojiler, farklı dini argümanlar toplumları uyarma, uyandırma ve yeterli bir dil tutturma konusunda maalesef ya geç kaldılar ya da başarılı olamadılar. Oysa bu konuda ilahi ikazlar gayet açıktı ve söz gelimi Müslümanlar açısından yapılması gereken “sadece içimizden zulmedenlere dokunmakla kalmayacak olan bir fitne”den sakınmak ve ondan uzak durmaktı (Enfal, 8/25).” diye konuştu.

Kalkınma proje ve uygulamalarının zaaflarının açıkça ortaya çıktığını, dini, ahlak ve etiği saf dışı bırakan bir ilerleme anlayışı eşzamanlı olarak hayatın tüm şiirselliğini yok ettiğini belirten Görmez, sözlerini şunları kaydetti:

DÜNYA YAŞANAMAZ HALE GETİRİLDİ

”Artık Kur’an’ın ifadesiyle “Birtakım beyinsizlerin yüzünden hepimizi helâk edecek” bir yönelime karşı teyakkuz halindeyiz. Yeryüzünün yağmalanması sosyo-politik yönelimlerin bir ürünü olarak dünya yüzeyini tarumar ederken, bu zihniyet yapısı tek tek her insanın fıtratını da çarpıtmakta, bu ifsat edilmiş bireylerin dünya algı ve tasarımı adalete, hakkaniyet ve vicdana hiçbir yer bırakmamaktadır.

Bir Çin atasözünde yerini bulan bilgece bir ifade bugün İslami hassasiyetler taşıyan her Müslüman’ın kolayca sahiplenebileceği ortak bir çerçeve sunmaktadır: “Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık”. Nükleer abluka, atmosferin korunaklı düzenine müdahale, ekosistemin tarumar edilmesi, gıda maddelerinin genetik kodlarıyla oynanması, adaleti ve eşitlik prensibini yok sayan gelir dağılımları vs. bütün bunlar sonuçta artık dünyanın gidişatından pek de emin olamayacağımız kuşkusunu zihinlerimize kazımaktadır. Öte yandan bu dikkatin sorumluluk sahibi sözcülerin elinde yaptırım gücü olmayan bir retoriğe dönüşme tehlikesine karşı da her zaman dikkat etmek gerekecektir.

Bugün gelişmiş ülkelerin bayraktarlığında gerçekleştirilecek bu dikkatin, tutarlı bir şekilde her bir ülkeyi bağlayacak bir yaptırım siyaseti eşliğinde yürümesi gerekir. Ne yazık ki sürdürülebilir kalkınma kavramının semantik kronolojisi bile takip edildiğinde ileri ülkelerin bu kavram çerçevesindeki beyanatlarının genellikle fantastik olduğu ve yanı sıra ilgili adımların takibinin yapılmasında da gerekli özenin yeterince gösterilmediği pek çok gözlemci tarafından ifade edilmektedir”

‘Bugün Arap Baharı’nı konuşuyoruz, İslam dünyasındaki şiddeti konuşuyoruz diyen Görmez, ancak gelişmelerin sadece tarihsel bir mezhep çatışması olarak yorumlandığından yakındı. Görmez,” Hakikat örtbas edilmek isteniyor. Oysa Orta Doğu’nun, İslam Dünyası’nın dini ve kültürel fay hatlarıyla iki yüz senedir oynanıyor. Bunu daima din adamları olarak, bilim adamları olarak dikkate almak zorundayız” dedi

DİN ADAMLARINA SORUMLULUK DÜŞÜYOR

Görmez,”İmparatorlukların çöküşü ve sonra sömürgeler ve daha sonra o sömürgelere bağlı olarak yaşayan diktatör rejimler, totaliter rejimler, sonra işgaller, sonra şiddet ve sonra o şiddetin gölgesinde yetişen nesiller ve daha sonra bu nesillerin birbirlerinin camiisine girerek birbirlerini öldürmelerini sadece bir Şii-Sünni çatışması, sadece bir mezhep çatışması olarak yorumlamak ne kadar büyük bir yanlıştır”.ifadesini kullandı.

Yaşananların dini liderlere büyük sorumluluklar yüklediğini belirten Görmez, ”Bu bağlamda sorumluluk dini liderlere düşmektedir. Toplumun ve hayatın kalbine dokunmayı başaran dini söylem bugün her yaştan ve her meslekten insanı bu konularda bilgilendirme görevini üstlenmelidir. Esasen İslami gelenekte zaten her Müslüman, yetkin olduğu ölçüde her bir kardeşini hatta insanlık dünyasını ‘ateşin azabından korumak’ konusunda derin mükellefiyetler taşımaktadır. Dini önderlerin görevi toplamda, yaşamı zehir eden bir zulmetle açıklanabilecek bu kaygıyı gidermek üzere gerekli duyarlılıkları harekete geçirmek, ayrıca bu konudaki sorunlara azami derece önem vererek sorunu canlı tutmaktır” diye konuştu.

Görmez, konuşmasıda Kazakistan’da dünyaya gelen El Farabi’nin dünyaya armağan ettiği ‘Erdemliler Şehri Prensipleri’ni hatırlattı.

 

Haber10

İlgili Makaleler