İlahiyat Haber

Arınç: İhtiyaç var, Arzu Ediliyor, İlahiyatlar Çoğalıyor

Arınç, açılışta yaptığı konuşmada, konukları ”Sevgili hemşehrilerim, sevgili gakkoşlar” diyerek selamlayarak, 150 kişilik bir heyetle Elazığ’a geldiklerini ve çok mutlu olduklarını söyledi.

Büyük bir sevinçle, refah hissiyle Elazığ’a geldiklerini anlatan Arınç, açılışa katılanların müşterek bir duyguyla bir araya geldiklerini belirterek, ”Bizi bir araya getiren bu güzelliklerdir. Elazığ’ı, Elazığlıları seviyoruz, Küçükel ailesini seviyor, sayıyor, takdir ediyoruz ve bu hayırlı işte birlikte olmak düşüncesiyle buraya gelmiş bulunuyoruz” diye konuştu.

Çocukluğunun Elazığ’da geçtiğini dile getiren Arınç, evlerinde hep Elazığ ile ilgili hatıraların konuşulduğunu söyledi.

Ağabeylerinin de ortaokul ve liseyi Elazığ’da okuduğunu anlatan Arınç, ağabeyi Ümit ile oğlu İbrahim Arınç’ın törende olduğunu kaydetti.

Eşi Münevver Arınç’ın da Elazığ’ı hiç görmediğini, bu vesileyle Elazığ’a geldiğini belirten Arınç, ”Yani Elazığ’ın dostları, ancak 4 kişi bugün buraya gelebildik. Biz Elazığ’ı her zaman özlüyoruz. Bu güzel toprağı, bu güzel insanları, bu güzel tarihi her zaman evimizde konuşuyoruz” dedi.

-”Gözümü rahmetli Aysun hanım açtı”

Küçükel ailesine ilişkin hatıralarını anlatan Arınç, Küçükel ismini Dumlupınar İlkokulu’nda okurken bile bildiğini söyledi.

Arınç, Elazığ’ın siyasetinde, yönetiminde, doktorluğunda, eşrafından olan Küçükel ailesinin isimlerini duyduklarını dile getirdi. 

1995 seçimlerinde Parlamentoya geldiğinde herkesten Güven Hastanesi’ni ve bu hastanenin sahiplerini duyduğunu anlatan Arınç, milletvekillerinin birinci adresinin de burası olduğunu ifade etti.

O zamanlarda Küçükel ailesiyle tanışmayı istediğini belirten Arınç, Meclis Başkanı olduğunda Ahmet ve Aysun Küçükel çiftinin kendisini tebrik etmeye geldiğinde onlarla Elazığ’ı konuştuklarını dile getirdi. 

Aysun Küçükel’in bir gün kendisini yalnız ziyaret ettiğini anlatan Arınç, ”Bana hastanenin mali zorluklarından bahsetti. ‘Çok kaliteli Doktorlar çalıştırıyoruz, çok iyi bir tedavi veriyoruz. Hastanemizin kalitesinden ödün veremeyiz ama masrafımız da var. Bu masrafları zaman zaman ödemekte, karşılamakta zorluk çekiyoruz’ dedi.

Ben de dinliyorum. Dedi ki ‘bu zorluklarımızdan biri de Meclisimize gönderdiğimiz faturalar bir türlü ödenmiyor. Bizim elimizde bir senelik ödenmemiş fatura var Sayın Başkanım’ dedi.

Neredeyse dokunsam ağlayacak. ‘Ama benim pazartesi günü 650 milyar lira borç ödemem lazım. ben Meclisten bunu istemeye utanıyorum, gidiyorum yüksek faizle borç alıyorum’. 1999-2000-2001’lerin faizlerinin ne olduğunu düşünün. 

Nasıl ödemeyelim- Türkiye’de en rahat bütçe Meclis’in bütçesi. Ne istersek, veriyorlar. Bizim paraya ihtiyacımız yok. Nasıl olur da sizin paranız ödenmez- ‘Efendim bakın’ dediler, ‘yani bir senedir sizden para alamıyoruz. Genel sekreteri çağırdım. ‘Bizim Güven Hastanesi’ne sağlıktan dolayı borcumuz var mı-‘ ‘Var’ dediler. Bizim paraya ihtiyacımız yok. ‘Niye ödemiyorsunuz-‘ dedim. ‘Efendim fatura inceleme yeterli değil, daha sırası gelmemiş olabilir’. Biraz sonra ‘bir kısmı incelenmiş ama tamamı bitmemiş’, biraz sonra başka bir şeyler. Doğrusu asabım bozuldu. Dedim ki, ‘bu faturaların içerisinde fire çıkma ihtimali var da onun için mi tamamını inceleyip ödemek istiyorsunuz-‘ ‘Evet’ dediler. ‘Bugüne kadar ne kadar fire çıktı-‘ dedim. ‘Yüzde bir veya yüzde 2.’ Binlerce fatura içerisinden bu kadar bir fire de belki normal karşılanabilir. ‘Yani yüzde bir fire ihtimaline karşı bu kadar bekletiyor musunuz hastaneyi-‘ dedim. ‘Evet’ dediler. Affedilecek bir şey değil. Dedim ki ‘derhal parayı ödeyeceksiniz.’ ‘Efendim ama bitmedi’. ‘Ne kadarı bitti-‘ ‘3’te ikisi bitti.’ ‘3’te ikisini ödeyin’ o zaman dedim. Bu benim bir noktada gözümü açtı.”

Meclis Başkanı olduğunda Meclis’i sadece Ankara’da bir bina olarak bildiğini söyleyen Arınç, şunları kaydetti:

”Mesela Milli Sarayları, İstanbul’u hiç bilmiyordum. İki fabrikamız olduğunu bilmiyordum. Yıldız Porselen’i, Hereke’yi ben başkan olduktan sonra öğrendim. 5 bin 550 personelimizin olduğunu bilmiyordum. En yüksek giderimizin sağlıktan olduğunu ama sağlıktaki kayıp, kaçakların da ne olduğunu bilmiyordum. Gözümü rahmetli Aysun hanım açtı. O bana anlattıkça ben Meclis’teki gidişatı daha yakından gördüm. Ben Meclis Başkanı olduğumda, her milletvekili sağlık karnesine her gün 30 ilaç yazdırabilirdi. Katılım payı yoktu. Ortez, protez, implant… Bunların faturaları aynen ödenirdi. Önüme bir dosya geldi. O dosya da benim gözümü açtı. Aysun Hanım bana ne anlattıysa ben onların hepsini yaşadım. Bir eczane, milletvekillerimizin danışmanları, sekreterleri ki, milletvekillerimiz sağ olsunlar her şeyde onlara güvenirler, sağlık karnelerini de onlara bırakmışlar. Onlar da sağlık karnelerine her gün kalem kalem ilaç yazdırmak suretiyle bir kısmı kozmetiklerini tamamlamış, bir kısmı yaz tatiline gitmiş, bir kısmı başka bir şeyler yapmış. Tam 7 kişi. Soruşturma yapıldı, 7’sini de Meclis’ten attım hamd olsun. Sonra ortaya başka şeyler çıktı. Bir de ne göreyim. 32 dişe implant yapılmış. Maşallah. Diş hekimini çağırdım sordum. ‘Efendim en fazla 4 yukarıda, 4 aşağıda. Sıkıştırırsanız 6 yukarıda, 6 aşağıda olabilir. Bu İmplant zor bir şeydir’ dediler. Aysun Hanım ‘para’ deyince, benim gözüm açıldı. Yönetmelikleri değiştirdim. Öncelikle bütün fatura bedelleri o zaman için 45 gün içerisinde ödenecek kaidesini koydum, sonra da 30 güne de indirdim bunu hamd olsun. Bizim zulüm yapma hakkımız yok ki, parasını hak edene vereceğiz. Dolayısıyla hiçbir hastanenin, Hacettepe bizden para bekliyor, Başkent bizden para bekliyor, üniversiteler… 1-2 sene olmuş paralarını tahsil edememişler. Hepsini ödedik hamd olsun. Sonra tedavi yönetmeliklerini değiştirdik. Birinci yıl, 2003’te 700 milyar zarardan kar ettik, sonra 3 trilyon zarardan kar ettik. Zarardan kar diyorum çünkü bunlar ödeniyordu, masraftan gösteriliyordu ama aslında kayıp ve kaçaktı. Allah onlardan razı olsun. Milletin parasını kullanıyoruz, kimseye peşkeş çekecek halimiz yok. ‘İşini yapana da aynı gün ücretini ödeme noktasına gelmemiz lazım’ dedik. Sağlık böyle bir şey. Ama biz de, hepimiz hastalandığımız zaman her şeyimizi iyiDoktorlara, iyi hastanelere emanet etmek isteriz. Teşhis ve tedavi çok önemli. Güven Hastanesi’nin böyle bir saygınlığı var. Bugüne kadar da üzerine toz konmadı. Allah rahmet eylesin Ahmet Bey, ölümünden önce üniversite kurmayı, burayı da tıp fakültesi hastanesi yapmayı murat ederdi. Biz de desteklerdik. Fakat vefatından sonra zannediyorum o projemizi biraz ertelemek durumunda kaldık.”

Bülent Arınç, annesinin de Güven Hastanesi’nde 10 gün tedavi gördüğünü, buradaki ilgiden çok memnun olduğu için çıkmak istemediğini belirterek, hastanenin herkesle böyle ilgilendiğini ifade etti.

Ahmet Küçükel’in vefatından önceki görüşmelerinde Hükümet’in çalışmalarını beğendiğini aktaran Arınç, yanlışları da kendilerine ilettiğini söyledi.

Zor zamanlarında Küçükel’in maddi, manevi yanlarına olduğunu anlatan Arınç, ”Bugün işimiz siyaset değil bizim. Bugün işimiz bu güzel insanlara vefa borcumuzu ödemektir. Allah onlara rahmet etsin” dedi.

-”İhtiyaç var, arzu ediliyor ve ilahiyat fakültelerinin sayısı çoğalıyor”-

Küçükel ailesinin Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin yapımında destek olduğunu dile getiren Arınç, ”Fırat Üniversitesi’nin İlahiyat Fakültesi’nin binası yoktu, barakada hizmet veriyorlardı, muhteşem bir bina kazandırdılar” dedi.

Bülent Arınç, ”37 yıl olmuş bu üniversite kurulalı. İlahiyat Fakültesi de neredeyse 20 yılı bulmuş. İlahiyat Fakültesi şu anda YÖK’ün en çok açılmasına karar verdiği fakültelerden birisidir. En son bir karar da Manisa Celal Bayar Üniversitesi için oldu. İhtiyaç var, arzu ediliyor ve ilahiyat fakültelerinin sayısı çoğalıyor, görebildiğim kadarıyla. İyi bir din eğitimi almanın, yani dini asli kaynaklarından öğrenmenin, aydın bir din adamı yetiştirmenin ülkeye çok faydalı olacağına inanıyorum. Fırat üniversitesi de bütün üniversitelerimiz de bu vazifeyi bihakkın yerine getireceklerdir. Demek ki barakada yapılan bir eğitimden bu muhteşem fakülteye kavuşmuş oluyor, isimleriyle birlikte inşallah çok güzel, çok büyük, çok hayırlı hizmetler yapacaklarına inanıyoruz” diye konuştu.

Elazığ’ın büyüdüğünü, kalkındığını ve geliştiğini dile getiren Arınç, Harput’uyla, yetiştirdiği değerlerle herkesin çok sevdiği bir belde olduğunu sözlerine ekledi.

Arınç, konuşmasının ardından İlahiyat Fakültesi’nin yeni binasını hizmete açtı ve derslikleri gezerek, yetkililerden bilgi aldı. 

Beyazgazete

İlgili Makaleler