Klasik ArapçaKlasik Arapça Dersleri

1. BAB ARAPÇADA FİİLLER

  • 1. BAB : Müteaddî fiil:
  • ( نَصَرَ   يَنْصُورُ  نَصْراً  Yardım etti) ve Lâzım fiil:
  • ( خَرَجَ   يَخْرُجُ  خُرُوجاً  Çıktı)
  • 1.BAB'dan Gelen Anlamlar :
  • 1. BAB’dan gelen fiillerde, “Sebeblere göre, sonuç şekillenir” ilkesi vardır.
  • Ayrıca 3.BAB’dan gelen fiillerin, İlâhi_hüküm – fiil – ism-i fâil arasındaki ilişkilere bakarsak, 1.BAB‘ın özellikleri görülür ve nefsimiz hk’da bilgileniriz.
  • Bu ilkeyi ilk defa yaşayarak öğrenen Hz. Âdem a.s. dedemiz ve Havva anamız oldu.
  • ( وَ لاَ تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَاّلِمِينَ ) “Bu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden (ism-i fâil) olursunuz. 2/35” emri ve yaşadıkları olaylar bize, hüküm – sebeb – sonuç ilişkisini öğretir. Şöyle de söylenebilir :
  • Buradaki ilâhi_hüküm (emir) ile 3.BAB’dan gelen (  لاَ تَقْرَبَا  ) fiili ve  ( الظَاّلِمِينَ ) ism-i fâili arasındaki ilişkiye bakarsak “Sebeblere göre, sonuç şekillenir” ilkesini görülür. Bu nedenle ;
  • 1.BAB ile bizlere, “Bir şeyi tercih etmek istediğiniz zaman, öncelikle sonucunun nasıl şekilleneceğini ilgili Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerden öğrenin” ikazını yapar. Buna göre şu tarifleri de yapabiliriz ve yeni tarifler ekleyebiliriz.
  • a) Yaşanılan her olay, önceki işlerin bir karşılığı ve yeni olayların da sebebidir.
  • b) Şeriat hükümlerini bırakıp da, tercihine göre yapacaklarını belirleyen kişi, ilgili belâ ve musibetlere tâlip olmuş demektir.
  • c) Önce verilen ilâhi emri anlamak, sonra söylenilenler ile amel etmek, en önemli ihtiyacımızdır.
  • Yaşanmakta olan olayları inceleyerek “Keşke” diyerek yaşıyorsak, nefsimizi gereğince tanımıyoruz demektir.
  • (2) 1.BAB’dan gelen fiiller hafızaya, EDEBLERİ ile birlikte nakş olur. Örnek 3/123
  • ( …وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللهُ بِبَدْرٍ  Yemin olsun, Ellah size Bedir’de yardım etti…)  Ayeti ve Bedir kıssası tefekkür edilirse ;
  • (a) Ellah Teala’nın fiili ile insanın fiili arasındaki farklar görülebilir.
  • (b) Ezeldeki iradesini bize bildiren bu kıssa ve ilgili fiiller hafızamıza nakş olur,
  • (c) Dinleyenlere bu kıssa ile kendini anlatır,
  • (d) Ezelde takdir edilen kıssanın gerçekleşmesini kimsenin engelleyemediğini gözler önüne serer,
  • (e) Ezeldeki niyetinin (Fâilin niyetinin), kıssayı yaşayanlara (meful’e, …كُمُ …) örtüldüğünü saklı olarak bildirir,
  • (f) Bu gerçekleri dikkate alarak konuşun diye ikaz eder.
  • (3) 1.BAB’dan gelen fiillerin zâhirisi, organlarımızla sergilediğimiz görülen ve bilinen davranışlarımızdır.
  • Bâtınisi : Vücudlanan amellerin, davranışlarıdır. Buna “Amelin vücud bulması” da denir.
  • Vücudlanan ameller hk’da bir kıssa : Şeyh Muhyiddin Arabi (k.s.a)’nin anlattığı olay : “Henüz pek genç iken bir gemide seyyahat ediyordum. Geminin güvertesinde idim. Güvertenin kenarına ilişmiş bir yolcu daha vardı. Gece idi. Mehib bir dalga vardı.
  • Bir an baktım ki kenarda bulunan yolcu sarsıntıda dengesini kaybetti ve birdenbire denize yuvarlandı. “Ayy düştü!” dememe kalmadı ki yolcu, bu âleme mensub olmayan gayet Lâtîf bir mahluk tarafından hemen gemiye çıkartıldı ve kulağına doğru bir şey söyledi.
  • Acaba hayal içinde miyim diye bir an tevakkuf ettim, fakat hayal içinde olmadığımı biliyordum. Bilgim daha yakın ifade etsin için yolcuya yaklaştım, üstünü başını yokladım, su içinde idi, suları sızıyordu. Bu defa dayanamayarak merak ile kendisine: “Bu hâl nedir? Seni sudan çıkaran kimdir? diye sordum.
  • Yolcu cevaben: “Ben de senin gibi bir şey bilmiyorum” dedi. “Yalnız dalganın sarsıntısı ile denize düştüğüm an; zamana ve mekana sığmayan bir muhakeme içinde idim. Kendi kendime artık öyle bir yerdeyim ki; burada hiç kimse bana elini uzatamaz.
  • Şimdi öyle biri lâzım ki kudreti ve kuvveti; denizde de, dalgasına da, bütün mahluklarına da geçsin. İşte bu zamana sığmayan muhakemenin neticesindedir ki, derhal teslim oldum ve aşk ile :
  •  ذَالِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ “İşte bu çok güçlünün, çok bilenin takdiridir. Yâsin,38” dedim.
  • Bu cümlenin nihayetinde de senin gördüğün, benim ise görüp bilemediğim o nûranî, lâtîf mahluk beni derhal tuttu çıkardı. Sonra da ” Yabancın değilim. Okuduğun Âyet-i Kerîme’nin mânasıyım. Emr-i İlâhi ile vücudlandım, seni çıkarmaya memur edildim. ” dedi ve benden kayboldu.
  • Hazret-i Muhyiddin (k.s.a) bunu aynen böyle naklettikten sonra:
  • وَ رَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلاً “Kur’an’ı tertilen oku. 73/4″ Âyet-i Kerime’sini beyan eder ve
  • “Kur’an-ı Mubîn’in harflerini, kelimelerini okurken hakkını yerine getirerek okuyunuz. Zira hariçte vücud bulur. O hakkı vermeden okursanız, eksik vücudlu olarak zâhir olur. Bir de Kur’an-ı hakkıyla okuduktan sonra ihlas-ı tam bir îman ile tefekkür edin de o vücud canlansın ve istenilen şey’i yapsın” buyurur.
  • (Hem ( تَرْتِيلاً ) “Tertilen okumanın” nasıl uygulanacağını tarif ediyor, hemde meful-u mutlak’ın saklı anlamını açıklıyor.)
  • 1.BAB'dan GELEN خَلَقَ FİİLİ HAKKINDA DERLENEN BİLGİLER :
  • 1) Delâilü’l-Haytrât’daki bir Salavat-ı Şerifede, خَلَقَ fiilinin anlamını veren kısmı : ” … Ey sözü Hak olan ve
  •  وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ “Sizi ve yaptıklarınızı Ellah yarattı.37/96” meâlindeki âyette (bize) buyuran Ellahım!
  • Ellah’ın hiçbir kulundan, hiçbir söz, fiil, hareket ve hareketsizlik meydana gelmez. Ancak O’nun ilmi, kazâ ve kaderinde olması gerektiği şekilde nasıl geçiyorsa, o şekilde meydana gelebilir ….”
  • 2) Bu Salavat-ı Şerifede bildirilen anlam ile 113/2 deki ( مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ  … ) “Yarattığı şeylerin şerrinden ….” Âyet-i Kerimesinde geçen خَلَقَ fiilindeki anlam aynıdır.
  • Çünkü mahlukattan gelen şerler, insanların sebeb olduğu eylemlere birer cevap gibidir. Yani bizden başlayan ve bize geri dönen şerlerdir. Müstehak olduğumuz şey başımıza gelir. Başkası değil anlamındadır.
  • Meselâ, ekolojiye verilen zararların bize geri dönmesi gibi veya Ellah Tealanın defalarca ikâz etmesine rağmen, iki ezeli düşmanımızı (nefimizi ve lâin şeytanı),  gereğince tanıyamamış olmamızdan kaynaklanan şerler gibi.

İlgili Makaleler