Diyanet isleri Baskanligi

Son Darbei kalbim, Yine ismin olacaktır

 

Ayasofya’da sergilenen ve yoğun istek üzerine 15 Haziran’a kadar uzatılan Hilye-i Şerif sergisinde yer alan eserler hakkında bilgi veren Başkan Görmez, ‘Allah, yaptığı işi, en güzel yapanı sever.’ hadis-i şerifini hatırlatarak, Hz. Peygamberin, hayatı boyunca Müslümanların estetik duyarlılığını geliştirmek için çaba sarf ettiğini söyledi.

İslâm tarihinde peygamberlerin resmini yapma gibi bir gelenek bulunmadığına değinen Başkan Görmez, hilyelerin, Hz. Peygamberin fiziksel ve ahlaki özelliklerini aktarmada büyük önemi olduğunu söyledi. Peygamber sevgisinin pek çok sanat eserine ilham kaynağı olduğuna işaret eden Başkan Görmez, bu eserlerden birinin de hilyeler olduğunu kaydetti.

Ayasofya’da düzenlenen serginin Türkiye’de bir ilk olması bakımından son derece önemli olduğunu vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Barlas’ın, Ayasofya’nın tarihteki konumunu hatırlatması üzerine de şöyle konuştu:

“Ayasofya’da Müslümanlar dört asır beş asır secde etmişler. Akşemseddin şurada ders vermiş, Molla Gürani şurada ders halkaları kurmuş, burada Fatih Sultan Mehmet mihrapta namaz kılmış. Ve asırlarca müminler secde etmişler, dua etmişler. Dualar dualara karışmış. Müthiş bir tarih.”

“Hilyeler, Peygamberimizin (SAV) çocuklarla olan dostluğunu gösteriyor”

Hz. Peygamberi anlatan hilyelerin, O’nun yanında yetişen çocuklar tarafından rivayet edildiğini vurgulayan Başkan Görmez, şöyle devam etti:

“Hilyedeki rivayetlerin beni en çok etkileyen yönlerinden bir tanesi, Hz. Peygamberin fiziksel özelliklerini anlatan sahabelerin büyük bir kısmının çocuk olması ve çocuk muhayyilesi ile daha sonra hatırladıklarını kaleme almış olmaları. Bizim burada sergilediğimiz hilyelerin büyük bir kısmı, Hazreti Ali’den gelen bir rivayete dayanır. Bir de Hazreti Hatice’nin bir önceki eşinden olan Peygamberin üvey evladı Hind bin Ebi Halidiye’den gelen bir rivayet var. Bu, bir taraftan da bize, Peygamberimizin çocuklarla olan dostluğunu ve arkadaşlığını gösteriyor. Hz. Peygamber, onlarla o kadar güzel bir ilişki kurmuş ki onların muhayyilesinde, onların zihninde Peygamberin bütün vücudunun ve yüzünün güzelliği, ahlaki bütün güzellikleri gerçekten kalıcı olmuş.  Ve onlar da bunları bize rivayet etmişler. Sonra da bu rivayetler önce kitaplara, kitaplardan da levhalara ve oradan da birer sanat eserine dönüşerek günümüze kadar gelmişler.”

“Allah, yaptığı işi en güzel yapanı sever”

İslâm’ın bir estetik dini olduğunu ve Hz. Peygamberin, Müslümanların estetik duyarlığının gelişmesi için yoğun çaba harcadığını dile getiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bu estetik anlayışın, sonraki asırlarda çeşitli sanat dalları şeklinde ortaya çıktığını kaydetti.

Başkan Görmez, şöyle konuştu:  “Dini davranışlarımızın görünen kısmına biz, İslâm diyoruz. ‘Niçin’ yaptığımıza iman, ‘nasıl’ yaptığımıza ihsan diyoruz. İhsan, aslında incelik, zarafet, duyarlık demektir. İhsan aslında bir şeyi en güzel yapmak, sevgiyle yapmaktır. Yani bir şeyi, hem güzel yapmak hem de severek yapmaktır.

Peygamberimiz, müminlerde ve insanlarda estetik duyarlığın gelişmesi için çok yoğun çaba içinde olmuştur. Hatta çok güzel bir sözü vardır. Sözün söylendiği yer, beni çok duygulandırır. Bir buçuk yaşındaki oğlu vefat etmiştir. İbrahim. Onu mezara koyarken, mezarı hazırlayanların çok kötü bir mezar kazdıklarını ve toprağı rastgele her tarafa savurduklarını görür. Hemen müdahale eder ve estetik bir mesaj verir: ‘Allah, yaptığı işi, en güzel yapanı sever.’ Dolayısıyla biraz önce söylediğiniz gibi, estetik anlayışı Müslümanlarda çok farklı formlarda ortaya çıkmıştır. Hilye şeklinde ortaya çıkacaktır, mimaride ortaya çıkacaktır, musikîde ortaya çıkacaktır. Hemen yanı başımızdaki Sultan Ahmet Camii’nin mihrabında biz, hafız Saadettin Kaynak’ı yetiştirdik. Kaynak, bir güftesinde ‘Muhabbet bağına girdim bu gece’ der. Bir gece Peygamber Efendimizi rüyasında gören Kaynak, hemen o gece yarısı kalkıp rüyasını satırlara dökecek ve daha sonra da besteleyecektir. Şimdi insanlar onu çok farklı amaçlarla kullandılar biliyorsunuz.”

“Bizim diğer önemli bir değerimiz olan Dede Efendi, Mekke’de vefat etmiştir ve vasiyeti nedir biliyor musunuz? Hatice validemizin ayağının dibine gömülmek. Ve kendisi vasiyetine uygun olarak Hz. Hatice’nin ayağının dibinde medfundur. Dede Efendi, musikimizin en büyük üstatlarından. Bütün bu sevgilerin bir sanat haline dönüşmesi, çok büyük bir medeniyettir aslında.”

“Türkülerimizin içine sinmiş bir Peygamber sevgisi var”

“Yesari Asım Ersoy’un, ‘Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır’ eserinde çok muhteşem bir ifade var. ‘Son darbe-i kalbim, yine ismin olacaktır.’ Çünkü son nefesinde şehadet kelimesini getiren insan, gerçekten Peygamberimizin ismini anarak ahiret yoluna çıkıyor. ‘Son darbe-i kalbim, yine ismin olacaktır. Ben zaten şahadet getiriyorum, seni anıyorum. Ama Allah’tan murat ediyorum ki son darbe-i kalbim yine ismin olacaktır.’  demek istiyor. Bizim millet olarak, bütün şarkılarımıza, türkülerimize sinmiş böyle bir Peygamber sevgimiz vardır.  Ancak biz bu eserlerimizi farklı yerlerde kullanıyoruz.”

İlgili Makaleler