Arapça Türkçe Dualar

İFTİTAH DUASI ARAPÇA TÜRKÇE (TEKBİRDEN SONRA OKUNAN)

(TEKBİRDEN SONRA OKUNAN) İFTİTAH DUASI  ARAPÇA TÜRKÇE

(( اَللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ، اَللَّهُمَّ نَقّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الأَبْيَضُ مِنَ الدَّنَسِ، اَللَّهُمَّ اغْسِلْنيِ مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ.))

27- (6/1) “Allahım! Doğu ve batının arasını uzaklaştırdığın gibi, beni de günahlarımdan uzaklaştır. Allahım! Beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi, beni de günahlarımdan temizle. Allahım! Beni günahlarımdan kar, su ve dolu ile arındır (temizle).”[1]

(( سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، وَتَبَارَكَ اسْمُكَ، وَتَعَالَى جَدُّكَ، وَلاَ إِلَهَ غَيْرُكَ.))

28- (6/2) “Allahım! Sana hamd ederek seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. İsmin mübârek ve azametin yücedir. Senden başka hak ilah yoktur.”[2]

 

 

(( وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّـمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفاً وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ، إِنَّ صَلاَتِي، وَنُسُكِي، وَمَحْيَايَ، وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ، لاَ شَرِيكَ لَهُ وَبِذَلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَا مِنَ الْمَسْلِمِينَ. اَللَّهُمَّ أَنْتَ الْمَلِكُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ. أَنْتَ رَبِّي وَأَنَا عَبْدُكَ، ظَلَمْتُ نَفْسِي، وَاعْتَرَفْتُ بِذَنْبِي، فَأغْفِرْ ليِ ذُنُوبِي جَمِيعاً إِنَّهُ لاَيَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ. وَاهْدِنِي ِلأَحْسَنِ اْلأَخْلاَقِ لاَ يَهْدِي لأَحْسَنِهَا إَلاَّ أَنْتَ، وَاصْرِفْ عَنِّي سَيِّئَهَا، لاَيَصْرِفُ عَنِّي سَيِّئَهَا إِلاَّ أَنْتَ، لَبَّيْكَ وَسَعْدَيْكَ، وَالْخَيْرُ كُلُّهُ بِيَدَيْكَ، وَالشَّرُّ لَيْسَ إِلَيْكَ، أَنَا بِكَ وَإِلَيْكَ، تَبَارَكْتَ وَتَعَالَيْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ.))

29- (6/3) “Yüzümü, hakka yönelerek, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben, O’na ortak koşanlardan değilim. Benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm, Âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben müslümanlardanım. Allahım! Melik sensin, senden başka hak ilah yoktur. Sen benim Rabbimsin ve ben de senin kulunum. Nefsime zulmettim. Günahımı itiraf ettim. Bundan dolayı bütün günahlarımı bağışla. Zirâ günahları ancak sen bağışlarsın. Beni, ahlâkın en güzeline erdir. Onun en güzeline ancak sen erdirirsin. Ahlâkın kötüsünden de beni uzaklaştır. Zirâ kötüsünden ancak sen uzaklaştırırsın. Buyur, Allahım buyur! Hayrın hepsi, senin iki elindedir. Şer, sana nisbet edilemez. Sana sığınır ve sana dönerim. Sen, mübârek ve yücesin. Senden bağışlanma diler ve sana tevbe ederim.”[3]

(( اَللَّهُـمَّ رَبَّ جَبْرَائِيلَ، وَمِيكَـائِيلَ، وَإِسْرَافِيلَ فَاطِرَ السَّماَوَاتِ وَالأَرْضِ، عَـالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ، أَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ. اِهْدِنيِ لِمَا اخْتُلِفَ فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِكَ إِنَّـكَ تَهْدِي مَنْ تَشَاءُ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ.))

30- (6/4) “Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil’in Rabbi, göklerin ve yerin yaratanı, gizli ve âşikârı bilen Allahım! Ayrılığa düştükleri şeylerde kullarının arasında sen hüküm verirsin. İhtilafa düşüldüğünde beni izninle hakka ilet.Şüphesiz ki sen, dilediğini dosdoğru yola iletirsin.”[4]

(( اَللهُ أكْبَرُ كَبِيراً، اَللهُ أكْبَرُ كَبِيراً، اَللهُ أَكْبَرُ كَبِيراً، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيراً، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيراً، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيراً، وَسُبْحَانَ اللهِ بُكْرَةً وَأَصِيلاً -ثلاثاً- أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ مِنْ نَفْخِهِ، وَ نَفْثِهِ، وَ هَمْزِهِ.))

31- (6/5) “Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’a çokça hamd olsun. Allah’a çokça hamd olsun. Allah’a çokça hamd olsun. Sabah ve akşam, Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim.”

Üç kere: “Şeytan’dan; onun küfre götüren kibrinden, sihrinden ve vesvesesinden Allah’a sığınırım.”[5]

(( اَللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ أَنْتَ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ، وَلَكَ الْحَمْدُ أَنْتَ قَيِّمُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ، [وَلَـكَ الْحَمْدُ أَنْتَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ] [وَلَكَ الْحَمْدُ لَكَ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ] [وَلَكَ الحَمْـدُ] [أَنْتَ مَلِكُ السَّـمَاوَاتِ وَالأرْضِ] [وَلَكَ الحَمْدُ] [أَنْتَ الْحَقُّ، وَوَعْـدُكَ الْحَقُّ، وَقَوْلُـكَ الْحَقُّ، وَلِقَاؤُكَ حَقُّ، وَالْجَنَّةُ حَقٌّ، وَالنَّارُ حَقٌّ، وَالنَّبِيُّونَ حَقٌّ، وَمُحَمَّدٌ Hحَقٌّ وَالسَّاعَةُ حَقٌّ] [اَللَّهُمَّ لَكَ أَسْلَمْتُ وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ، وَبِكَ آمَنْتُ، وَإِلَيْكَ أَنَبْتُ، وَبِكَ خَاصَمْتُ، وَإِلَيْكَ حَاكَمْتُ. فَاغْفِرْ ليِ مَاقَدَّمْتُ، وَمَا أَخَّرْتُ، وَمَا أَسْرَرْتُ، وَمَا أَعْلَنْتُ أَنْتَ الْمُقَدِّمُ وَأَنْتَ الْمُؤَخِّرُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَنْتَ إِلَهيِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ.))

32- (6/6) “Allahım! Hamd sanadır.[6] Sen, göklerin, yerin ve onlarda bulunanların nûrusun. Hamd sanadır. Sen, göklerin, yerin ve onlarda bulunanların efendisisin. [Hamd sanadır. Sen göklerin, yerin ve onlarda bulunanların Rabbisin] [Hamd sanadır. Göklerin yerin ve onlarda bulunanların mülkü sana aittir.] [Hamd sanadır. Sen, göklerin ve yerin hükümdârısın] [Hamd sanadır] [Sen Hak’sın, vaadin de haktır. Sözün hak ve sana dönüş de haktır. Cennet ve Cehennem hak, nebiler haktır. Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-(in nübüvvet ve risâleti ) haktır, kıyâmet haktır.] [Allahım! Sana teslim oldum; sana tevekkül ettim, sana îmân ettim ve sana döndüm. Bana verdiğin hüccetle düşmanını düşman edindim. Seni aramızda hakem kılıp hükmüne başvurdum. Gizli ve âşikâr, yaptığım ve yapacağım günahlarımı bağışla] [Öne geçiren ve geriye bırakan sensin. Senden başka hak ilah yoktur] [Sen, benim ilâhımsın. Senden başka hak ilah yoktur.][7]

[1] Buhâri (1/181); Müslim (1/419).

[2] Sünen sahipleri.Bkz.Sahih-i Tirmizi (1/77);Sahih-i İbn-i Mâce (1/135)

[3] Müslim, (1/534).

[4] Müslim, (1/534).

[5] Ebu Dâvud (1/203);İbn-i Mâce (1/265); Ahmed (4/85).Müslim, İbn-i Ömer -radıyallahu anhumâ-’dan benzerini tahric etmiştir, onda bir de kıssa zikredilir (1/420).

[6] Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- gece teheccüde kalktığında bu duâyı okurdu.

[7] Buhâri, Bkz.Fethu’l-Bâri (3/3 – 11/116 – 13/371,423,465); Müslim, özetle benzerini rivayet etmiştir (1/532).

İlgili Makaleler